03 Aralık 2016 15:27

‘Doktorun yapma dediklerini yapmak zorundayım’

40 yaşındaki Aynur Durmuş bir metal işçisi. Aynur, boyun ve bel fıtığına rağmen çalışmak zorunda olduğunu söylüyor.

Paylaş

Fırat TURGUT

“Erkekler ‘Kadınları gönderin, biz mesai yapalım’ diyor. Kadınlara kızıyorlar. ‘Siz fazlalıksınız, siz olmasanız biz mesai yaparız. Siz mesaiye kalmayın’ diyorlar.”

Metal işçisi bir kadın söylüyor bunları ve anlattıkları erkek işçilerin dediği gibi ‘fazlalık’ olmadıklarını gösteriyor: “Sarma makinesinde erkekler çalışıyordu. Bizim mesailerimiz kesildi. Mesailer kesilince erkekler işi bıraktı. 4 erkek birden ayrıldı. O zaman sarma makinesine biz kadınlar da geçtik, çalıştık. Erkeklerin yaptığı işi yaptık. Şimdi yine erkek işçi aldılar o makineyi kullanmak için...”

40 yaşındaki Aynur Durmuş bir metal işçisi. Bir yemekhanede 4 yıl, Türk Telekom’da çay ocağında 1 yıl çalışan Durmuş’un yolu 5 yıl önce metal işkoluyla kesişmiş. Şu an Esenyurt’ta bulunan AlKop Sanayi Sitesinde çalışıyor. “Ağır bir iş bizimkisi” diyor, “Balkon demirleri, ne için kullandıklarını bilmediğim hem ağır hem uzun demirler yapılıyor.”

 

GÜNDE 12 SAAT ÇALIŞIYOR

Bir günün yarısını, yani neredeyse 12 saatini  işyerinde geçiriyor. Bunun 2,5 saati fazla mesai olarak geçiyor. “Sabah 6,30’da kalkıyorum. 7’de evden çıkıyorum. 8’de işbaşı yapıyorum, akşam 8’de bırakıyorum. 8.30’da eve geliyorum. Evde oturan kadın akşama kadar ne yapıyorsa 8,30’dan sonra da onu yapıyorum. Gece yarısı olunca da yatıyorum. Ertesi gün kalkmak istemiyorum yataktan, başım ağrıyor. Ama kalkıyorum. Hep böyle bir maratondayız” diyor.

Günde 12 saat çalışmak, üstelik ağır bir işte çalışmak, Aynur’un sağlığını da olumsuz etkiliyor. Boyun ve bel fıtığı teşhisi konulan Durmuş’a doktor, “Ağır kaldırma, cereyanda kalma, terleme” uyarısı yapmış ama ne mümkün. “Bizim orası tam terleme merkezi” diyor Aynur, ve günlük temposunu şöyle anlatıyor: “Yük ağır, hep hareket halindesin. Antreman gibi. İndir kaldır, indir kaldır... Haliyle terliyorsun. Eğil doğrul, eğil doğrul. Buna güç dayanır mı? Ben zaten kendimden de endişeleniyorum. Hani bir gün küt diye kalacağım bir yerde de bakayım ne zaman diyorum. Bu tempoyla ne kadar dayanabilirim, bilmiyorum.”

 

MESAİYE YAZMAMA CEZASI!

Doktorun “yapma” dediklerini “yapmak zorunda olduğunu” söylüyor. Gerekçe basit: Geçim derdi... “Çalışmak zorundayım. Asgari ücret alıyorum. Buranın da mesaisi olduğu için tercih ediyorum. Çalışan tüm işçiler para kazanmak için mesaiye kalmak istiyor. Yani mesaiyle geçiniyoruz. Herkes asgari ücret alıyor. Sadece makineciler çok az bir farkla fazla ücret alıyor. Üç ayda bir asgari ücretin yarısı kadar ikramiye alıyoruz. Senede bir defa da 400 lira kömür parası. 4 senedir aynı... Hiç artırmadılar.”

İşçiler açısından fazla mesaiye kalmak, geçinebilmek için o kadar hayati ki, işyerinde kimi durumlarda “fazla mesai yazmama” cezası veriliyor.

 

12 SAAT BOYUNCA AYAKTA

Gençlerin bile zor dayandığı ağır çalışma şartlarına rağmen fazla mesaiye kalmamak bir seçenek değil. Üstelik Aynur’un bir de ev mesaisi var: “Geçen iki tane erkek geldi, yeni geldiler. Baktım adam mızır mızır ediyor. ‘Ayaklarım ağrıyor, siz nasıl dayanıyorsunuz’ diyor. İlk girdiğim sene ben de öyleydim. Doktora gittim. Ayakta kalmaktan, dedi. 12 saat boyunca ayaktayız. İşler ağır, sırtın ağrıyor. Sürekli alıp palete koyuyorsun. Bir de ben o saatten sonra gelip yemek yapıyorum. Cumartesi gitmeyeyim diyorum bazen ama o da benim işime gelmiyor.”

‘12 SAATTE ÇALIŞTIRIP TEK SEFER YEMEK VERİYORLAR’

Sabah 08.00’de işbaşı yapan işçiler 12.30’da yemeğe çıkıyor. 12.30’dan akşam 20.00’ye kadar işçilere yiyecek hiç bir şey verilmiyor. Bu durumdan diğer işçiler gibi Aynur da şikayetçi: “Akşam sekize kadar sadece çay, dörtte çay veriyorlar, altı buçukta çay veriyorlar... Sekize kadar çalıştırdın, insan yanında bir şey verir değil mi? Bir sandviç, bir kek... Ama yok öyle bir şey!”

 

 

İYİ BİR İŞİM, BİR DE EVİM OLSUN

“730 lira kira veriyorum. İki çocuk okutuyorum. Faturasıydı, mutfağıydı almış başını gidiyor” diyen Durmuş’un tek arzusu çalışma şartları daha iyi bir iş ve kira vermeyeceği bir ev. “Bir evim olsun isterim. Asgari ücretle çalışıp 730 lira kira vermek ister miyim? İki artı bir aynı böyle bir evim olsun isterim.” Tek hayali ise kızının üniversiteyi bitirmesi; “Kızım bir an önce okulu bitirsin. Bu işyerinden çıkmayı düşünüyorum. Çünkü daha fazla götüremeyeceğim” diyor.

 

‘ÇOCUĞUMU TUTUP DA KAFEYE GİDEMEDİM’

HAFTANIN 6 günü çalışan Durmuş’un izinli olduğu gün pazar. “O zaman da başımın ağrısından zor kalkıyorum” diyor. “Kalkınca temizlik yapıyorum. Uzun zamandır zaten bir yere de gittiğim yok. Temizlik, yemek, ütü... Bir düğün olursa zorunluluktan düğüne gidiyorum. Mesela Can ilk defa ‘Anne yarın kafeye gidelim mi’ dedi. ‘Hafta içi olmaz ama cumartesi akşamı söz gidelim’ dedim. Çocuğumu tutup da kafeye gidemedim. Buna cesaret edemedim. Çünkü sabah erken kalkacağım. Gün boyu hep ayaktayım. En son sinemaya ne zaman gittin de. Hatırlamıyorum. Şu an affedersin ama maldan hiçbir farkımız yok. Sabah giriyorsun ahıra, akşam çıkıyorsun. Ne bileyim, mallar yine dışarı çıkıyor, güneş görüyor, bir şey ediyor. Biz ne güneş görüyoruz, ne hava görüyoruz. Hele kışın, karanlıkla gidip karanlıkla geliyoruz. Hani daha iyi koşullar olsa, önce oğlumu alırım bir kafeye otururum. Hani o da mutlu olur ben de mutlu olurum. Arkadaşlarıma zaman ayırırım. İşyerinde arkadaşlarla toplanıp da bir gün hamama gidelim dedik. Ağır iş, terliyoruz. Bir türlü gidemedik. Çünkü herkeste aynı sorun. Akşam sekizde çıkıyor. Hiçbir şeye zaman kalmıyor.”

 

ÖNCEKİ HABER

İşçinin sorunlarıyla ilgilenmeyenler Erdoğan için çalışıyor

SONRAKİ HABER

L’hymne des Femmes – Kadın Marşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...