18 Eylül 2016 00:27

Eğitimde OHAL dönemi, kadınları nasıl etkiledi?

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Elif Çuhadar, eğitim alanındaki OHAL uygulamalarının kadınlara etkisini anlattı.

Paylaş

15 Temmuz sonrası cemaate yapılan operasyonlarla birçok öğretmen açığa alınırken, ülkede özellikle doğu ve güneydoğu illerindeki Eğitim Sen üyesi öğretmen görevinden uzaklaştırıldı. Eğitim alanında en çok kadınların çalıştığını göz önüne aldığımızda da bu ‘darbe’ yine kadınları vurdu.
AKP iktidarının darbe ve OHAL’i fırsat bilerek giriştiği cadı avı; 18 milyon öğrencinin, on binlerce velinin ve 1 milyona yakın öğretmenin büyük bir belirsizlik ortamında eğitim öğretim yılına başlayacağını gösteriyor.
Özellikle bölge illerinde yaşayan ve ana dili Kürtçe olan kız çocukları, savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli çocuklar, boyundan büyük işlerde çalışmak zorunda bırakılan binlerce çocuk için eğitimini tamamlamak zaten neredeyse hayalken, bir de bu kaos ortamı kim bilir kaç eğitimciyi haksız hukuksuz yere işinden edecek, kaç çocuğu eğitimden uzaklaştıracak?
Türkiye'de eğitim sorununun en temel muhataplarından biri de kadınlar. Çünkü eğitimin hem cinsiyetçi içeriği hem de eğitime doğrudan yapılan her OHAL müdahalesi öncelikle kadınların ve kız çocuklarının yaşamını etkiliyor. 
Tam da bu noktaya dikkat çeken Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Elif Çuhadar, karma eğitimin fiilen kaldırılması, başörtüsü için ikna odalarının kurulması, kız çocuklarının eğitime erişiminin daha da zorlaşmasına dikkat çekerken, hükümetin asıl derdinin aile yaşamını kutsayan, kadının toplumsal yaşamdaki yerini dini kurallara göre belirleyen çarpık anlayışı öğrencilere aktarmak olduğunu söylüyor.
Ve öğretmenlerin açığa alınmasının bir başka yönüne dikkat çekiyor gazetemize yazan bir kadın öğretmen: “Bir kadın olarak, üstelik çocuklarını tek başına büyüten bir anne olarak işten uzaklaştırılmamdan dolayı çocuklarımın gözlerindeki tedirginliği gördüğümde üzülüyorum.” 
Bu açığa almaların en çok yoksul kadınların endişelerini arttırdığını ise bir öğrenci velisi şöyle anlatıyor: “Maddi durumu iyi olanlar istedikleri özel okulu ve öğretmenleri seçebiliyorken; bizim çocuklarımıza yıllarca emek verip okutan öğretmenlerimizi sorgusuz sualsiz görevden almak hangi demokrasiye, hangi insan haklarına sığdırılmaya çalışılıyor?” 

YENİ EĞİTİM YILI YAPISAL SORUNLAR VE BELİRSİZLİKLERLE AÇILIYOR 

Elif ÇUHADAR
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi

Yarın okullar açılıyor. 18 milyon öğrenci, 1 milyona yakın öğretmen, hükümetin darbe fırsatçılığı yaparak hayata geçirdiği ihraçlar ve açığa almalar nedeniyle büyük bir belirsizlik ve kaos ortamında eğitim öğretim yılını karşılıyorlar. 19 Eylül tarihi, bu anlamda sadece okulların açılmasını değil, toplumun geniş bir kesiminin; öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin doğrudan etkileneceği ağır sorunlarla karşı karşıya kalacağı yeni dönemin ilk günü olacak. 
Hükümetin darbe fırsatçılığı yaparak 28 bin öğretmeni sorgusuz, sualsiz bir şekilde ihraç etmesi, ardından tamamına yakını sadece sendikal eylemleri nedeniyle 11 bin 301 öğretmenin hukuksuz bir şekilde açığa alınması, 1 milyonu aşkın öğrencinin yeni eğitim öğretim yılına öğretmensiz başlaması anlamına geliyor. Bazı il ve ilçelerde okullardaki tüm öğretmenlerin açığa alınmış olması, hükümetin darbe fırsatçılığı nedeniyle öğrencilerin öğretmensiz, öğretmenlerin öğrencisiz bırakılması anlamına geliyor.  
Yıllardır eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek için tehlikeli adımlar atan hükümet, özellikle “dindar nesil” ve “muhafazakâr yaşam tarzı” şeklinde ifade edilen eğitim politikaları üzerinden cinsiyetçi olduğu kadar, eğitim biliminin temel özelliklerinden birisi olan karma eğitimi doğrudan hedef alan uygulamaları ile tehlikeli adımlar atmayı sürdürüyor. Cinsiyet ayrımcılığı konusunda eğitimin en önemli unsuru olan ders kitapları üzerinden aile yaşamını kutsayan, kadının toplumsal yaşamdaki yerini dini kurallara göre belirleyen çarpık anlayışını öğrencilere aktarıyor. 

KARMA EĞİTİM HEDEFTE

Milli Eğitim Bakanlığı, büyük ölçüde göstermelik olarak “kız çocuklarının eğitimi” üzerinde çalışmalar yapıyor gibi görünse de, dini değerler ve muhafazakâr yaşam tarzı uygulamaları ile harmanladığı eğitim politikalarını oluştururken tekçi ve cinsiyetçi politikalarını, özellikle karma eğitimi kaldırmayı hedefleyen uygulamalarını hayata geçiriyor.  
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Örgütü UNESCO’nun “Herkes için Eğitim 2015” hedeflerine göre ilköğretim ve ortaöğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmesi riskli görülen 24 ülkeden birisi Türkiye. Türkiye’de yoksul ailelerden gelen kız çocuklarının yüzde 6’sı ortalama iki yıldan daha az eğitim görüyor. Bu oran bölge illerinde yaşayan ve anadili Kürtçe olan kız çocukları için yüzde 43’e kadar yükseliyor. 
Kız öğrencilerin eğitime erişimde yaşadıkları sorunlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirirken, bu eşitsizliği önlemesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı çocuk istismarını meşrulaştıran, cinsiyet ayrımcılığını daha da derinleştiren, karma eğitimi fiilen ortadan kaldıran uygulamalarıyla, eğitim programlarında kadını ikinci plana iten, toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren pratiklerini sürdürüyor. 
Hükümetin eğitim politikaları bir taraftan kız çocuklarının eğitim süreçlerini zorlaştırırken, tüm imam hatiplerde karma eğitimin fiilen kaldırılarak kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı sınıflarda eğitim almasının sağlanması, bazı okullarda oluşturulan “ikna odalarında” kız çocuklarının kapanmasına yönelik çalışmalar yapılması, dini içerikli dersleri seçmeye yönlendirilmesi vb pratikler, hükümetin asıl derdinin ne olduğunun görülmesi açısından önemli örnekler olarak karşımıza çıkıyor.  
Hükümetin ve bakanlığın aksi yöndeki iddialarına rağmen, Türkiye’de kız çocuklarının okuma oranının OECD ülkelerine göre hala düşük olması dikkat çekici. Okul öncesindeki kız çocuklarının dini kıyafetler içinde sıbyan mekteplerine, Kur’an kurslarına yollanması, özellikle yoksul aileler hedef alınarak tamamen ücretsiz olan bu kurumlar cazip hale getirilerek, dindar nesil yetiştirme noktasında önemli adımların atıldığını görüyoruz. 
İktidarın ırkçı, gerici ve cins ayrımcı politikalarına karşı; cinsiyet eşitliğini temel alan, eşit ve parasız eğitim, demokratik, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim hakkı için öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle geniş toplum kesimlerini bir araya getirmekten ve birlikte mücadele etmekten başka çıkar yol görünmüyor. 

Açığa alınan bir eğitimci neler hissettiklerini yazdı: BEN BİR ÖĞRETMENİM 

Ben öğretmenim. Çocuklar ölmesin, savaşın gölgesinde korku içinde yaşamasın, eğitim haklarından mahrum olmasın talebiyle barış isteyen ve açığa alınan eğitim emekçisi kadınlardan biriyim. Bizler bu ülkenin demokrat, laik, aydın, bilime inanan ve işini bu anlayışla yapan öğretmenleriyiz. Bu anlayışa sahip olduğumuz için haksız ve hukuksuz olarak cezalandırılıyoruz.
Binlerce öğrenci 19 Eylül sabahı okullarına öğretmensiz başlayacak. Uzun bir yaz tatili sonrasında öğretmenlerine duydukları özlemle okullarına gediklerinde öğretmenlerini bulamayacaklar, tedirgin olacaklar üzülecekler. Binlerce öğrenci bu hukuksuz cezadan dolayı eğitim haklarından mahrum olacaklar. Bizleri eğitim-öğretimi aksatmakla suçlayanlar aylarca eğitim-öğretimi aksatmış olacaklar. Bizler de işimize başlayamamanın, öğrencilerimizden uzak kalmanın üzüntüsünü yaşayacağız. 

HAKSIZLIĞA KARŞI SESSİZ KALMAYALIM

Ben bir öğretmen olarak bu durumu kabullenemiyorum. Görevime başlamak, işimi yapmak ve öğrencilerimle birarada olmak istiyorum. Bir kadın olarak, üstelik çocuklarını tek başına büyüten bir anne olarak işten uzaklaştırılmamdan dolayı çocuklarımın gözlerindeki tedirginliği gördüğümde üzülüyorum ve birçok arkadaşım gibi endişeleniyorum. Yıllarımı verdiğim işimin, emeğimin bir çırpıda elimden alınmaya çalışılmasından dolayı derin üzüntü duyuyorum ve öfkeliyim.
Bizler öğretmen olarak velilerimizin ve öğrencilerimizin gözünde itibarsızlaştırılmaya çalışılıyoruz. Bunu başaramayacaklar, bizler yıllarca işimizi saygın ve dürüstçe yürüttük, bilime ve demokrasiye duyduğumuz inançla hareket ettik. Bu haklılıkla işimizi ekmeğimizi geri istiyoruz.
Sessiz kalmayalım, bu haksızlığa hukuksuzluğa hep birlikte karşı koyarak öğretmensiz kalan çocuklarımızın eğitim hakkını savunalım. Biz emekçi öğretmenlere yapılan bu saldırıyı durduralım.

Öğretmenlerinin açığa alınmasına tepki gösteren Veli Selda Azizi: ÇOCUKLARIMIZ ÖĞRETMENLERİYLE İLGİLİ DURUMU HÂLÂ BİLMİYOR

İlkokul 3. sınıfa giden kızımın öğretmeni haksız ve keyfi bir şekilde görevden alınmıştır. Öğretmenlerimizle birlikte binlerce veli ve öğrenci mağdur edildi. Çocuklarımıza öğretmenlerinin görevden alındığını hâlâ söylemiş değiliz. Maddi durumu iyi olanlar istedikleri özel okulu ve öğretmenleri seçebiliyorken; bizim çocuklarımıza yıllarca emek verip okutan öğretmenlerimizi sorgusuz sualsiz görevden almak hangi demokrasiye, hangi insan haklarına sığdırılmaya çalışılıyor anlamış değiliz. Her fırsatta İslamdan, insan haklarından ve eşitlikten yana olduklarını beyan eden yetkililer öğretmenlerimizi bayram arifesinde görevden alarak hem öğretmenlerimize hem bize hem de çocuklarımıza bayramı zehir etmişlerdir. Çocuklarımızın yaşayacağı çöküntü yanında onları motive etmek biz velileri düşünmeden yapılan bu yanlışın bir an önce düzeltilmesini istiyoruz. 
 

ÖNCEKİ HABER

Edebiyat uyarlamaları ağırlıklı Filmekimi 7 ekim'de başlıyor

SONRAKİ HABER

Felsefe açısından eğitim kavramı ve sorunlarına bir bakış

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...