İşçiler geleceğe kaygıyla bakıyor
Esenyurt’taki işçi duraklarında işçilerle çalışma ve yaşam koşullarını, Türkiye’deki son gelişmeleri konuştuk.

Eylem NAZLIER / Eren ERGİNE /Cumali KAYA
İstanbul
İstanbul Esenyurt’ta işçi duraklarındayız. Saatlerce çalışmanın verdiği yorgunlukla işçiler servislerinden iniyorlar. Kadını erkeği, genci yaşlısı evlerine yetişmenin telaşında... Buna rağmen işçiler sorularımızı yanıtlıyor. Türkiye’nin gidişatı, Cerablus operasyonu ve işçilerin yaşam koşullarını konuşuyoruz. Hükümetin politikaları konusunda farklı düşünseler de, gelecekten kaygı duyma konusunda ortaklaşıyorlar.
ASGARİ ÜCRETLİNİN BUNU KARŞILAMASI ZOR
Görüştüğümüz işçilerden biri Faruk Tanyeli. İnşaat işçisi. Evli ve 2 çocuk babası olan Tanyeli, “Ev kira. Eşim çalışıyor 2 kişi çalışmazsanız çark dönmüyor. Devletimiz sağ olsun asgari ücret 1300 lira diyorlar, alsınlar o parayı kendileri geçinsinler. Devlet her şeyi güllük gülistanlık gösteriyor ama asgari ücretle çalışan insanların yüzlerine bir bakın hepsi mutsuz. Tek dertleri evlerine ekmek götürmek” diyor. Tanyeli, asgari ücretle çalışanların çocuklarını okutmakta yaşadıkları zorluğu kendi hayatından anlatıyor: “Çocuğumu okula kayıt ettirirken zorlandım. Bu bir baba için çok zor bir durum. Çocuğu okula yazdırırken devletimiz ‘Hiçbir şekilde para talep etmiyoruz’ diyor. Ama tam aksine her veliden 200 lira, 300 lira ne koparabilirseler onu talep ediyorlar. Asgari ücretle çalışan insanların bunları karşılaması çok zor.”
DIŞ POLİTİKA İŞÇİLERİ ETKİLEDİ
Türkiye’nin Suriye’ye girmesini kesinlikle doğru bulmadığını belirten Tanyeli, “Kendi yurttaşlarının karnını doyuracak ki, ülkesini belli bir seviyeye getirecek ki sonra diğer insanlar. Kendi yurttaşı açken savaş çığırtkanlığı yapmayacak. Suriye’deki savaşa destek verdi, Suriyelileri ülkemize aldı. O kadar güçlü ise bu ülke o zaman bu insanları da beslesin. Savaştan kaçıp ülkemize sığınan insanlar bütün sektörleri etkiledi. İş sektörünü A’dan Z’ye etkiledi. İşsiz kalan insanlar mı dersiniz, düşük ücretle çalışan işçiler mi dersiniz her yönden her sektörü vurdu. Bugün bu kadar işsiz insan olması Türkiye’nin Suriye politikasından kaynaklanıyor.”
TÜRKİYE’NİN GİDİŞATI İNANILMAZ KÖTÜ!
Ağır sanayide çalışan Ali Topaç uzun süren çalışma saatlerinden, zorunlu mesailerden şikayetçi. Asgari ücretle geçinmeye çalıştıklarını belirten Topaç, “Liseden mezun olduktan sonra bu yaşıma kadar çalışıyorum. 3 kuruş bir köşeye atmışlığım yok. Ev kira. Son 10 yılda her şey daha da zorlaştı” diyor. Türkiye’nin gidişatını “inanılmaz kötü” bulduğunu söyleyen Topaç, şöyle devam etti: “Ülkeden umutlu değilim. Savaşın iyi bir sonuç doğurduğunu görmedim. Zaten adı konulmamış bir savaş var ülkede. Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmeye ne hakkı var ki. Bağımsız bir devlet Suriye. Türkiye değil hiçbir devlet müdahale etmemeli” diye konuştu.
‘OLAN HALKA OLACAK’
Seyithan Seven, tekstilde çalışan bir işçi. Günlük yevmiye hesabı çalışıyor. Sigortasız. Evli ve 2 çocuk babası. Seven, “İleriye dönük herhangi bir garantimiz yok. Ağır şartlarda çalışıyoruz. Çocuklar hastalanıyor, ondan bundan borç alarak doktora götürüyorsun. Sigortan yok çünkü” diyor. Sohbetimiz Türkiye’nin gidişatına geliyor. Yaşananları soruyoruz. Başlıyor anlatmaya: “Çocuklarımın geleceğinden endişe duyuyorum. Türkiye’nin gidişatı sıkıntılı. Savaşın eşiğindeyiz. Zaten yani başımızda Suriye savaşı. Türkiye’de bu savaşa dahil oluyor. Suriye uluslararası bir ülke konumundadır. Türkiye’nin müdahale etmesi ilerde sıkıntıya sokacaktır. Başka bir ülkenin topraklarına karışıyor. Bu savaşın etkileri sonra belli olacak. Gene halkı etkileyecektir.”
‘BARIŞI SAVUNMALIYIZ’
10 yıldır inşaatlarda çalışan Ali Şahin yevmiyeci olarak çalışıyor. Yani ne kadar çalışırsa o kadar para alıyor. Ne zaman emekli olacağını soruyoruz. “Sigortam yok. Emekli olma şansım da yok. Bu sistemde nasıl emekli olayım. Emek sömürüsü. Sesini çıkar kapının önündesin” diyen Şahin, şöyle devam etti: “2 çocuk var. Biri öğrenci. Zar zor ev geçindiriyoruz. Ay sonunu nasıl getireceğiz onun hesabını yapıyoruz. Bizim gibi işçi sınıfının evine bir ekmek götürmesi, kirasını ödemesi en büyük kazancı. Bir yatırım yapamıyoruz. Sonumuz ne olacak belli değil.” Ülkede iç barışın olmadığını vurgulayan Şahin, “Kendi ülkende her gün bombalar patlıyor. Bir sürü insan her gün ölüyor. Bu durumdayken başka bir ülkenin toprak bütünlüğüne karışıyorsun. Suriye konusunda Türkiye’nin tutumu yanlış. Bu müdahale sadece IŞİD’e karşı yapılan bir müdahale değil. Suriye’nin gerçek sahiplerinin önünü kesmek için yapılan bir müdahale. Böyle bir politika izlemesi Türkiye’nin hiçbir şekilde yararına değil. Müdahale etmeden önce kendi iç barışını sağla. Bu hükümetle de bu mümkün değil. Yanı başımızda bir savaş var. Bu da ciddi anlamda işçileri etkileyecek. Kazanılmış haklarımızı gasbettiler. Savaşa karşı ortak mücadele edilmesi gerekiyor. Kalıcı bir barış için Türkiye halkların birlikte hareket etmesi gerekiyor. Barışı savunmalıyız” diyor.
‘BU HÜKÜMET BARIŞTAN KORKUYOR’
Adının yazılmasını istemeyen genç bir işçiyle konuşuyoruz. Elyaf üreten bir fabrikada çalışıyor. 1 aydır ücret alamadıklarını söylüyor ve devam ediyor: “Darbe olayları OHAL bizi de etkiledi. Bizim fabrikanın müşterileri ‘FETÖ terör örgütüne’ parasal olarak yardım ettikleri için şirketlere kayyım atandı. Fabrikaya ödeme yapamadıkları için şirkette bizim maaşları yatırmıyor. Olan gene bize oldu. Yeni evlendim. Asgari ücretle geçinmek çok zor bir de bu sefer de maaş alamıyoruz. Babamlarla yaşıyorum. 10 kişi bir evde. İmkan olsa yeni bir eve çıkarım. Bayramdan sonra bu işi bırakacağım.” Başka işyerlerine başvuru yapmış, çağıran olmamış bunu da Suriyelilerin ucuz iş gücüyle çalıştırmasına bağlıyor. Patronların artık Türkiyelileri işe almadıklarını söylüyor. Genç işçi, “Bu konuda suçlu olan Suriyeliler değil devlet. Adamlar ne yapsın. Devletimiz Suriyelileri ülkeye aldı. Şimdi onları biz karşı ucuz işçi olarak çalıştırıyor. Bizim işyerinde de sigortasız çalışan Suriyeliler var. Onlar bizim yaptığımız işin 2 katını yapıyor daha doğrusu yaptırıyorlar. Baskı var üzerlerinde o adamda kira da yaşıyor, çoluğu çoçuğu var ne yapsın mecbur” diyor. Konu Türkiye’nin Suriye operasyonuna geliyor. Şunları söylüyor: “Suriye’ye girmesini doğru bulmuyoruz. Şimdiye kadar orada IŞİD vardı hiçbir problem yoktu. YPG ilerleyişi olunca müdahale etmeye başladı.Türkiye’nin savaşa dahil olması demek sıkılan her merminin bizim gibi garibanların cebinden çıkması demek. Cebimiz her geçen gün küçülüyor. Devletimiz kendi sınırını korumalı oraya girmesinin bir anlamı yok. 2 haftada bir bomba patlıyor ülkede. Bu hükümet barıştan korkuyor. Barış olursa, ülke kaostan kurtulursa yaptıkları ortaya çıkmasından korkuyorlar. Silahın olmadığı her yerde barış vardır.”
‘SINIRLARIMIZI KORUMAK İÇİN’
İşçiler arasında Türkiye’nin Suriye’ye girmesine destek verenler de var.
Mobilya üreten bir firmada çalışan Ali Yücel 2 çocuk babası. Evinin kira olduğunu söylüyor. Türkiye’nin gidişatı hakkında ise ‘karmaşanın ortasındayız’ diyor. Şu anda içinde bulunduğumuz karmaşayı ise savaş mağduru insanların ülkemize sığınmasına bağlıyor. Türkiye’nin Suriye’ye baştan müdahale etmesi gerektiğini söyleyen Yücel’e bunun nedenini sorduğumuzda “Sınırlarımız korumak için” yanıtını veriyor.
Daha sonra Sevim Yeter’le konuşuyoruz. Ayakkabı firmasında çalışan Yeter, 5 çocuk annesi. Bir kişinin maaşıyla geçinmenin çok zor olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Günlük matematik hesabıyla geçinmek zorundasın. Asgari ücret alıyorsun. Ev kira. Her şeyin uygununa gitmeye çalışıyorsun. Hayatın lüksünden çekinerek yaşıyorsun. Giyim olsun, kıyafet olsun her yönden kısarak yaşamak zorundasın. Lükse kaçtığın zaman el açmak zorunda kalırsın.” Türkiye’nin Suriye müdahalesini soruyoruz. Yeter, “Eğer ülkemize zarar geliyorsa müdahale etmeli. Bana kalırsa müdahale etmede geç kalındı” diyor. Başka bir ülkenin Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmesi halinde bu durumu nasıl karşılayacağını soruyoruz. “Biz Türk milletiyiz asla böyle bir şeyi kabul etmeyiz. Başka bir ülke tarafından yönetilmeyi kabul etmeyiz” cevabını veriyor.
Evrensel'i Takip Et