14 Eylül 2016 00:50

İsveç’teki yazar ve gazetecilerden tutuklamalara tepki

İsveç Yazarlar Birliği Başkanı Gunnar Ardelius ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Lunqvist’le gazetecilerin tutuklanmasını konuştuk.

Paylaş

Murat KUSEYRİ
Stockholm

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimin ardından basın ve ifade özgürlüğüne yönelik artış gösteren saldırıları, medya kuruluşlarının kapatılması ve gazeteci ve yazarların tutuklanmalarını İsveç’in iki etkili yazar ve gazeteci örgütünün temsilcisi; İsveç Yazarlar Birliği Başkanı Gunnar Ardelius ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Lunqvist’le konuştuk.

Gazeteci ve yazarların ifade özgürlüklerinin engellendiği ülkelerde, kitlelerin bilgi edinme hakları engellendiği gibi insanların düşüncelerini özgürce ifade edemeyeceklerini söyleyen İsveç Yazarlar Birliği Başkanı Gunnar Ardelius, özgür düşüncenin susturulması sürecinin her zaman yazar ve gazetecileri susturmakla başladığına dikkat çektikten sonra şunları kaydediyor: “Türkiye’de tam da bu süreç yaşanıyor ve gelişmeler yanlış istikamette. Çok açık olarak Türkiye’de insan haklarına, ifade ve basın özgürlüğüne saygı gösterilmediğini görüyoruz. Düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak açıklayan muhalifler için tehlikeli bir dönem. Özgürlüklerini, belki de yaşamlarını riske atıyorlar. Tutuklanan gazeteciler ve yazarların çoğu arkadaşlarımız ve tanıdığımız insanlar.  Biz bunu oldukça vahim ve tehlikeli bir gelişme olarak gördüğümüz için yazar ve gazeteci örgütleriyle eylemlilikler geliştirdik.”

Türkiye’deki gelişmelerin Avrupa’da ifade özgürlüğü üzerine nasıl etkide bulunduğu sorusunu ise “Sadece Türkiye’de değil dünyanın bir yerindeki ifade özgürlüğü ihlalleri bile biz Avrupa’da yaşayanları olumsuz etkiliyor. Bu, bir taşı suya atmaya benzer ve dalgalar her tarafa yayılır” şeklinde yanıtlıyor. 

DEMOKRASİ VE AÇIKLIK KORUNACAĞINA TERSİ YAPILIYOR

Hükümetin gazeteleri kapatmasının ve gazetecileri tutuklamasının yanlış olduğunu ve yalan suçlamalarla ifade özgürlüğünü ortadan kaldırdığını söyleyen Ardeliuus, “Darbe girişiminden sonra demokrasi ve açıklık korunacağına tam tersi yapılıyor. İnsanlar susturuluyor, cezaevlerine atılıyor. Bu nedenle bizlerin olanları dünyaya açıklamamız ve tutum almamız oldukça önemli” sözlerini kullandı.. 

Yüzü aşkın gazetecinin tutuklanmasının hiç bir biçimde izah edilemeyeceğini söyleyen Ardelius, “Örneğin Aslı Erdoğan Avrupa’nın en önde gelen yazarlarından biri. Cesur bir yazar. Medya kuruluşlarının kapatılması, gazeteciler ve Aslı Erdoğan’ın tutuklanmasını hiç bir şekilde kabul edemeyiz. PEN’in Stockholm’de  düzenlediği Aslı Erdoğan’la dayanışma etkinliği oldukça önemli. Ben bu etkinliğe katılacağım ve tüm üyelerimize de katılmaları çağrısı yaptık. Aslı’nın ifade özgürlüğü için mücadele etmek aynı zamanda burada bize yönelik tehditlere karşı kendi ifade özgürlüğümüz için mücadele etmektir” diyor. 

ARTIK TÜRKİYE’DE DEMOKRASİDEN SÖZ EDİLEMEZ

Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Lundqvist ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimini demokrasiyi ortadan kaldırmak için kullandığı düşüncesinde.  Artık Türkiye’de işleyen bir demokrasiden söz edilemeyeceğini söyledikten sonra “Demokrasilerde gazeteciler tutuklanamaz, toplu tutuklamalara gidilemez. İnsanların birbirlerini ihbar etmeleri teşvik edilemez. Tüm bunlar özellikle de Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yer almasını isteyenler için kaygı verici. Bir tek kişinin daha önce doğru adımlar atan ülkeyi bu hale getirmesi inanılır gibi değil” ifadelerini kullanıyor. Avrupa Birliği ve ülkelerinin bu olanlara karşı gerekli tepkiyi gösterip göstermediği sorusunu ise “Erdoğan elindeki kartları çok ustaca oynadı. Sığınmacı sorununda Avrupa’yı kendisine bağımlı hale getirdi. Eğer sığınmacı sorunu olmasaydı Erdoğan’a yönelik eleştiriler daha sert olabilirdi. Ayrıca Avrupa Birliği’nin yaptırım uygulama imkanı da yok. Bunlar kötü şeyler, olmamalı diyoruz ama daha ileri gidemiyoruz.” şeklinde cevaplıyor.

Erdoğan’ın Türkiye’de güçlü bir desteğe sahip olmasının da Avrupa’nın işini zorlaştırdığına dikkat çeken Lundqvist, “Halk iradesine saygı göstermeliyiz ama insan haklarını ihlal edenlerin ardında güçlü bir halk desteği olsa bile olanları kabul edemeyiz. İşkenceye göz yumamayız. İdam cezasının yeniden gündeme getirilmesine sessiz kalamayız. İfade ve düşünce özgürlüğünden taviz veremeyiz” diyor.

Lundqvist, Erdoğan’ın Aslı Erdoğan gibi tanınmış yazarları tutuklattırarak toplumda korkuyu yaygınlaştırmaya çalıştığını söyledikten sonra, “Halk eğer bu aydınlar tutuklanabiliyorsa ben de her zaman tutuklanabilirim endişesine kapılır. İçine kapanır ve suskunlaşır. Erdoğan’ın amacı halkı susturmak ve bu aydınları da örnek olarak kullanıyor. Bu insanların bir kaç ay cezaevlerinde kaldıktan sonra bırakılmaları önemli değil. Onun için önemli olan korkuyu toplumda yaygınlaştırmaktır. Bu, insanları korkutarak susturma taktiğidir” şeklinde konuştu. 

ÖNCEKİ HABER

Masa tenisinde Kübra Korkut'tan gümüş madalya

SONRAKİ HABER

Tarih yazımında hayalcilik ve komün

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa