3 Eylül 2016 01:55

Birkan BULUT
Ankara

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 1 Ocak 2017 itibariyle yürürlüğe girecek. Yasaya göre 45 yaşını doldurmamış olan ücret karşılığı çalışanlar, patronun düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle sisteme dahil edilecek. Peki bu bireysel emeklilik sistemi emekçilerin hayatında ne değiştirecek? Bu sistem iddia edildiği gibi emekçilerin emekliliğinde “Çalıştığı dönemdeki refah düzeyini korumasını” mı amaçlıyor? Zorunlu Bireysel Emeklilik gerçekten ikinci bir emeklilik sağlıyor mu? Sisteme girmek istemeyenler ne yapmalı? Zorunlu BES ile ilgili merak edilen soruları Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Dr. Erkan Aydoğanoğlu’ya sorduk.

Önceki tasarruf fonu uygulamalarındaki mağduriyetlere de dikkat çeken Aydoğanoğlu, “Türkiye ekonomisindeki istikrarsızlıklar, yüksek enflasyon ve TL’nin sürekli değer kaybettiği dikkate alındığında, yüzde 25 devlet katkısına rağmen, zorunlu BES’ten işçi ve emekçilerin kazançlı çıkması bir yana, yapılan kesintileri bile tam olarak geri almaları mümkün görünmüyor” dedi. 

Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ne anlama geliyor? Hükümet zorunlu BES ile neyi amaçlıyor?
Türkiye’de bireysel emeklilikle ilgili ilk kapsamlı düzenleme “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi” adıyla 2001 yılında yasalaşarak yürürlüğe girdi. Adından da anlaşılacağı gibi sistemin asıl amacı katılımcıların tasarruflarının bir fon hesabı üzerinden değerlendirilerek bir taraftan katılımcılara ek gelir sağlanırken, asıl olarak emeklilik fonları üzerinden ekonominin kaynak ihtiyacını karşılamak. 2013’ten itibaren yüzde 25 devlet katkısı gibi araçlarla desteklenen BES, gönüllü katılıma dayandığı için hedeflenen kaynak birikimi yeterince oluşmamış durumda. Bugüne kadar 11 milyon kişi sisteme girmiş, ancak bunun üçte biri çeşitli nedenlerle sistemden çıkmış durumda. 

Hükümetin, “zorunlu” ifadesinin olumsuz etkisi nedeniyle “otomatik katılım” diyerek hayata geçirmeye çalıştığı sistem üzerinden 45 yaş altında bulunan tüm ücretliler bir anlamda “zorunlu tasarruf” yapmaya zorlanırken, on yıl içinde 100 milyar TL’lik bir kaynak yaratılması hedefleniyor. Zorunlu BES, her ne kadar “emeklilik” olarak pazarlanıyor olsa da, asıl amaç bireysel zorunlu tasarruf ile oluşacak kaynakların hükümet tarafından “çılgın projeler” ya da sermayeye kaynak aktarmak için kullanılması olacak. Zorunlu BES’in akıbetini merak edenler İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken paraların nasıl kullanıldığına, nerelere aktarıldığına bakabilirler. 

Asgari ücretliden ve işçilerden ne kadar kesinti yapılacak?  Memurlarda da durum aynı mı? 
Zorunlu BES 1 Ocak 2017’den itibaren uygulanacak. Dolayısıyla 2017 yılında asgari ücret alan bir işçinin prime esas kazancının (ücret, ikramiyeler, sosyal ödemeler vb dahil) yüzde 3’ü zorunlu BES primi olarak, patronlar tarafından kesilecek ve işçilerin iradesi dışında patronların belirlediği fon hesabına yatırılacak. Bugünkü ücretlere göre yapılacak kesintiler 50 TL ile 320 TL arasında değişiyor. 2017’de bu miktarlar ücret artış oranına göre daha da artacak. 

Zorunlu BES sadece işçileri değil, 45 yaş altında olan tüm işçi ve memurları kapsıyor. Üstelik daha önce bireysel emeklilik yaptıranlar da sisteme otomatik olarak dahil edilecekler. Belirlenen süre içinde çıkmazlarsa iki farklı BES hesapları olma durumuyla karşı karşıya kalacaklar. 

SÜRE UZADIKÇA EMEKLİ MAAŞI DÜŞÜYOR

İşçilere ikinci bir emeklilik şansı sunulduğu iddiası ne kadar gerçekçi? İkinci emeklilik söz konusu olursa emekli maaşı ne olacak?
Burada açık bir çarpıtma var. Ekim 2008’de çıkarılan 5510 sayılı kanunla bir taraftan emeklilik yaşı 65’e çıkarılırken, Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenen emekli maaşı bağlama oranları kademeli olarak düşürüldü. Yani 2008 sonrasında emekli olanlara, 2008 öncesinde emekli olanlara oranla daha az emekli maaşı bağlanması söz konusu. Süre uzadıkça bağlanacak emekli aylıkları düşüyor. Diğer taraftan zorunlu BES ile “ikinci emeklilik” pazarlaması yapılarak vatandaşın kafası iyice karıştırılıyor. 
Ortada bilinen anlamda ikinci bir emekli maaşı olup olmayacağı da şüpheli aslında. Şöyle ki, Türkiye’de bir emekçi çalışma yaşamı boyunca 6-7 farklı işte çalışıyor, belirli bir süre işsiz kalıyor ve her seferinde düşük ücretle çalışmak zorunda bırakılıyor. Türkiye ekonomisindeki istikrarsızlıklar, yüksek enflasyon ve TL’nin sürekli değer kaybettiği dikkate alındığında, yüzde 25 devlet katkısına rağmen, zorunlu BES’ten işçi ve emekçilerin kazançlı çıkması bir yana, yapılan kesintileri bile tam olarak geri almaları mümkün görünmüyor.

ÖNCEKİ FONLAR HİÇ OLMUŞTU

Her ücret karşılığı çalışanın otomatik sisteme dahil olacağı ve 2 ay içinde sözleşmeden cayabileceği söyleniyor? İşçinin cayması durumunda ne olacak? Ücretlerden yapılan kesintiler iade edilecek mi?
İşçilerin 1 Ocak 2017’den itibaren iki ay içinde sistemden cayma hakkı var. Bu haklarını ilk günden itibaren kullanabilirler. Bu durumda iki ay kesinti yapılacak ama ayrılmak istediklerini belirttikleri için yapılan kesintiler iade edilecek. 

Daha önce Konut Edindirme Yardımı (KEY), zorunlu tasarruf vb. geçmişte uygulanan fonlarda işçilere vaat edilenler gerçekleştirildi mi? Fondaki paralar ne oldu?
Türkiye’de fon sisteminin nasıl işlediğini ve kimlerin işine yaradığını görmek için yeterince deneyim yaşandı ve hepsinin ve nasıl sonuçlandığını biliyoruz. KEY ve zorunlu tasarrufta biriken paralar dönemin hükümetleri tarafından kullanılırken, birçok kişi yatırdığı parayı alamazken, alabilenler de yapılan kesintilerin çok küçük bir bölümünü geri alabildiler. 

Bütün bu düzenlemelerin tek amacı sermayeye kaynak yaratmaktır. Hükümetin “vatandaş para biriktirmiyor, biz onlara zorunlu tasarruf yaptırarak iyilik yapıyoruz” türünden açıklamaları tamamen kandırmacadır. Türkiye gibi iç ve dış borçlanmaya dayalı, her yönden sıcak paraya, yabancı sermayeye göbekten bağımlı bir ekonomide, artan enflasyon ile halkın satın alım gücünün sürekli düştüğü, TL’nin en küçük bir sarsıntıda değer kaybettiği bir ortamda, devlet zoruyla yapılan “zorunlu tasarruf” sisteminin öncekiler ile aynı sonu taşıması kaçınılmaz görünüyor.

İŞÇİLER BİRİKİMLERİNİ KAYBEDEBİLİR Mİ?

Bireysel Emeklilik Sistemi’nde işçiye nereye yatırım yapılacağı soruluyor mu? Burada işçinin birikimlerini kaybetmesi ihtimali nedir? 
Zorunlu BES’te işçilerin herhangi bir şekilde dahli söz konusu değil. Çalıştığı işyerinde patron hangi bireysel emeklilik şirketi ile anlaşmışsa ve hangi emeklilik planını seçmişse, işçi buna uymak zorunda. Benzer bir durum kamu emekçileri için de geçerli.  

Bireysel Emeklilik Sistemi ile sosyal güvenlik sistemindeki dönüşüm arasında bir bağlantı kurulabilir mi?
Hükümet zorunlu BES ile sermayenin kaynak ihtiyacını karşılamak istiyor olsa da, en az onun kadar önemli bir diğer hedefi de kamusal emeklilik sistemine paralel bir bireysel emeklilik sistemi oluşturmak. Sonraki adım, kamusal emeklilik sistemini tasfiye ederek, uluslararası sigorta şirketlerinin denetiminde olan fon sistemine dayalı bir sistem oluşturmak olacaktır. Sosyal güvenlik sistemi son 20 yıl içinde nasıl kendi içinde bölünüp, piyasaya açıldıysa, benzer bir sürecin emeklilik sistemi açısından da yaşanacağını öngörebiliriz. 

İşçi ve emekçiler, üç kuruşluk kazançlarına bile göz diken, ceplerindeki parayı “tasarruf” adı altında gasp ederek sermayeye “sıcak para” aktarmak için kurgulanan Bireysel Emeklilik yalanına kanmamalı, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” hesabıyla yapılan teşvikler ve devlet katkısı gibi tuzaklara itibar etmemelidir.

Evrensel'i Takip Et