23 Mayıs 2016 00:57

Erdoğan, ‘mutlak liderlik’e gidiyor

Türkiye’de yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, Arap basını tarafından yakından izlemeye devam ediliyor.

Paylaş

Türkiye’de yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, Arap basını tarafından yakından izlemeye devam ediliyor. Türkiye’yi takip edenlerin başında gelen Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin, “Türkiye’nin başkanlık yolunda ilerlediğini” yazdı. Ülkenin olağanüstü bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Nureddin, bu dönemin Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçilmesiyle başladığını belirtti ve “Erdoğan’ın mutlak lider olmak istediği”ni ifade etti. Nureddin, ilgi çeken makalesinde AKP kongresinin nedenini de; “Erdoğan fiili bir başkanlık sisteminin görevlerini yapmaya başlamıştır. Başbakan Ahmet Davutoğlu buna bir engel değildi. Neredeyse tamamen Erdoğan’ın siyasi çizgisine uyum sağlamıştı. Buna rağmen Erdoğan daha fazla uyum gösteren bir parti genel başkanı ve başbakan istemekteydi. Çünkü Davutoğlu’nun, başkanlık sisteminin kurulması konusunda çekinceleri vardı” ifadeleriyle izah etti.

YEMEN’DEKİ GELİŞMELER

Haftanın bir diğer önemli gelişmesi ise Yemen’de Suudilerin desteklediği Mansur Hadi ekibinin, Kuveyt’teki barış müzakerelerinden çekilmesiydi. Yakın Doğu Haber ajansının hazırladığı haber-yorumda Yemen’deki gelişmelerin “Suudilerin savaşa dönmesi” yönünde seyrettiğine vurgu yapılıyor. Haberde; “Kuveyt’teki barış görüşmelerinde Mansur Hadi hükümetinin temsilcilerinden oluşan Riyad heyeti, güven arttırıcı adımlar atılmasına, Ensarullah ve Kongre partisi temsilcilerinden oluşan Sana heyeti ise ulusal birlik hükümeti kurulmasına öncelik veriyordu” denildi.

İRAN, SURİYE’YE BİNLERCE ASKER GÖNDERİYOR

Arap coğrafyası açısından bir diğer önemli gelişme ise Suriye’den. Daha önce sadece askeri danışmanların Suriye’de bulunduğunu açıklayan İran, bu sefer Devrim Muhafızları eliyle Suriye’de savaşmak için binlerce gönüllü gönderme kararı aldı. Bu karar Suriye’deki savaş sahnesini değiştirip ve yeni sonuçlar doğurabilecek kritik bir adım niteliğinde


 

TÜRKİYE BAŞKANLIK SİSTEMİ YOLUNDA
Muhammed NUREDDİN
al Şark

Türkiye, tarihinde olağanüstü bir dönemden geçmektedir. Geçtiğimiz aylarda Türk ordusu ve PKK arasında geçen çatışmalar “zirve” yapmıştı. Neredeyse her gün Türk ordusu saflarında birçok asker ölmektedir. Temmuz 2015’ten bu yana Türk ordusundan beş yüz asker ve subayın ölmüş olduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca Türkiye’nin önemli kentleri; İstanbul, Ankara, Diyarbakır tarihi boyunca eşi görülmemiş bombalı saldırılara tanıklık etti ve bu saldırılarda onlarca hatta yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

Aynı şekilde siyasi düzeyde Türkiye’de hiç görülmemiş bir dönem yaşanıyor. Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanıyken başbakan oldu ve 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana da Türkiye’nin gündemi değişti. Erdoğan, “İlk kez halk tarafından Cumhurbaşkanı seçildim” dürtüsüyle yetkilerinde de değişiklik yapmayı kendine hak görmeye başladı. Cumhurbaşkanı her ne kadar kararları etkinleştirmek veya sahip olduğu mevcut yetkilerini aşma konusunda kendince bir rol üstlense de, Türk Anayasasına göre karar alma ve yürütme, merkezi hükümetin başkanının yetkisinde. Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlı olduğu biliniyor.

Erdoğan, cumhurbaşkanı koltuğunda oturmasının ardından, parlamenter sistemi başkanlık sistemine getirmek için gerekli anayasa değişikliği için çalışıyor. Erdoğan, fiili bir başkanlık sisteminin görevlerini yapmaya başladı. Aslında Başbakan Ahmet Davutoğlu buna bir engel değildi. Neredeyse tamamen Erdoğan’ın siyasi çizgisine uyum sağlamıştı. Buna rağmen Erdoğan, daha fazla uyum gösteren bir parti genel başkanı ve başbakan istemekteydi. Çünkü Davutoğlu’nun, başkanlık sisteminin kurulması konusunda çekinceleri vardı. Davutoğlu onuru korunarak uzaklaştırıldı ki, görevden alınmış başbakan imajı oluşmasın.

22 Mayıs’ta (dün) partinin kongresi yapılacak. Davutoğlu, kendisi aday olmayı tercih etmeyeceğini belirtmiş ve “yeni bir genel başkan seçilecektir” açıklaması yapmıştı. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kongresi iki süreç arasında bir dönüm noktası olacak. Kongrede hem partiye bir genel başkan hem de hükümete yeni bir başbakan seçilecek. Ancak Türkiye’den yansıyan görüşler, partinin genel yönetiminin Erdoğan ile uyum içersinde olacağına ve Erdoğan’ın siyasi sistemi değiştirmek için tüm ağırlığını kullanacağına işaret ediyor. (...) Belki de “başbakanlık” görevi kaldırılır ya da bir formalite olarak kalabilir. Erdoğan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak devam eder ve Türkiye’nin mutlak lideri olur.
(...) Parti hedefine ulaşabilir ya da ulaşamaz. Bunu başaramaması durumunda hedefine ulaşmak için erken seçimler kaçınılmaz olacaktır. O da garanti edilmez bir yol. Milliyetçi Hareket Partisi’nde parti liderliği için kavgalar olması; ve Kürtlerin milletvekili dokunulmazlığının kaldırmasının gölgesinde Halkların Demokratik Partisi’nin zayıflamasıyla Erdoğan tarafından belirlenen senaryoda “mutlu sona” ulaşabilir. Ancak kapı, Erdoğan’ı sevindiremeyecek sürprizlere de uzak değil.


İRAN’DAN SURİYE İÇİN YENİ HAMLE
Middle East Online

İran Devrim Muhafızları, Suriye’de savaşmak için binlerce gönüllü gönderme kararı aldı. İran, müttefiki Esad’ı askeri olarak desteklemeyi artık utandırıcı bulmuyor. Geçmişte savaşçıların değil sadece iki danışmanın olduğunu söyleniyordu.
Tesnim haber ajansına göre geçen çarşamba günü yapılan açıklamada birçok İranlının,  Suriye’de Beşar Esad’ın yanında “teröre karşı” savaşmak için gönüllü olduğu söylendi.  Devrim Muhafızları Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Orgeneral Ramazan Şerif, farklı bölgelerden, farklı ırklerdan birçok İranlı gencin, Suriye halkı ve hükümetine “terörle mücadelesinde” destek vermek için Suriye’ye gitmeye gönüllü olduğunu söyledi. Ancak gönüllülerin sayısı hakkında bilgi vermedi.
İran, silahlı kuvvetlerinin Suriye’den bulunduğunu yalanlıyordu. Bir tek Esad’a destek vermek için giden Devrim Muhafızlarından iki danışmanının varlığını kabul etmişti.
Ancak geçtiğimiz nisan ayında özel kuvvetlerinden unsurların Suriye’deki danışmanlıkları konusunda çeşitli yayınlar yapılmıştı. Bu İran’ın sadece Devrim Muhafızları ile değil düzenli ordusuyla da müdahil olduğunun bir göstergesi.
İran ordusunun komutanı ise, gönüllülerin Devrim Muhafızlarının gözetiminde olduklarını ve düzenli ordunun çatışmalarla bir ilgisinin olmadığını söylemişti.


SUUDİLER YEMEN’DE YENİDEN SAVAŞA DÖNÜYOR
YDH

Suudiler, Yemen’de yeniden savaşa dönüyor. Suudi Arabistan destekli Mansur Hadi hükümeti heyeti, Kuveyt’teki barış müzakerelerinden çekildi.

Londra’da yayımlanan Suudi el Arab gazetesi, Suudi yetkililerin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüştükten sonra Yemen’e geniş çaplı bir saldırı planladığını belirtirken, Mansur Hadi Hükümeti temsilcilerinin de Kuveyt’teki barış görüşmelerinden çekildiği bildirildi.

Rusya el Youm, Yemenli kaynaklara dayandırdığı haberinde Suudi destekli Mansur Hadi hükümeti temsilcilerinin Ensarullah ve Kongre Partisi’nden oluşan Sana Heyeti’nin BM Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararını uygulamadığı gerekçesiyle müzakerelerden çekildiğini duyurdu.

Kuveyt’teki barış görüşmelerinde Mansur Hadi hükümetinin temsilcilerinden oluşan Riyad Heyeti, güven arttırıcı adımlar atılmasına Ensarullah ve Kongre partisi temsilcilerinden oluşan Sana heyeti ise Ulusal Birlik Hükümeti kurulmasına öncelik veriyordu.

Yemenli kaynaklar, Riyad heyetinin geçiş sürecinde askeri konsey başkanlığı için Suudi destekli firari General Ali Muhsin el Ahmer’i önerdiğini; Sana heyetinin ise bu öneriyi reddettiğini açıkladı.

El Arab gazetesi, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin son Riyad ziyaretinde Suudi yetkililerle Yemen konusunu görüştüğünü ve Suudilerin Yemen’e geniş çaplı bir saldırı düzenleme konusundaki planına onay verdiğini bildirdi.

El Arab’ın haberine göre Mansur Hadi yanlısı komutanlardan Nasır Tahiri, Yemen sorununun kökten çözümü için Ensarullah’ın merkezi olan Sada kentine saldırmak gerektiğini söyledi.

Geçtiğimiz ay Amerikan basınında Suudi müttefiklerinin kontrolü altında bulunan güney illerinde el Kaide’nin güçlenmeye başladığına dair haberlerin ağırlık kazanmasından sonra Kuveyt’teki barış müzakereleri gündeme gelmiş ve ateşkes ilan edilmişti.

Suudi Koalisyonunun Sözcüsü General Ahmed el Asiri, kısa bir süre önce Kuveyt’teki barış müzakerelerinin başarısız olması halinde Yemen’e yönelik saldırıların yeniden başlayacağını açıklarken, Ensarullah Hareketi ve Yemen ordusu, Suudilerin ateşkesi ihlal etmekle suçluyordu.

 

ÖNCEKİ HABER

İşçiler çalışırken neden altlarına bez bağlamak zorunda

SONRAKİ HABER

Görünmek ve beni korkutamayacaklarını göstermek istedim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...