29 Nisan 2016 01:02

YPJ Komutanı Abdullah: Siyasi varlığımız kabul edilmeli

YPJ Komutanı Nesrin Abdullah, Stockholm'de Rojava kantonlarının İsveç temsilciliği açılışını yaptı. Abdullah'la bölgedeki gelişmeler üzerine konuştuk.

Paylaş

Murat KUSEYRİ
Stockholm

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti, PYD ve YPG'nin terör örgütleri olduğunu iddia eder ve batılılardan tutum takınmalarını isterken PYD, YPJ ve Rojava Kantonları temsilcileri, Avrupa ülkelerindeki diplomatik ilişkilerini sürdürüyor.
Geçtiğimiz hafta içinde İsveç'in başkenti Stockholm'de YPJ Komutanı Nesrin Abdullah'ın da hazır bulunduğu Rojava Kantonlarının İsveç Temsilciliği'nin açılışı yapıldı. Evrensel Abdullah'la Rojava Heyeti'nin temaslarını ve Rojava'daki son gelişmeleri konu alan bir söyleşi gerçekleştirdi.

Avrupa ülkelerinde gerçekleştirdiğiniz diplomatik temaslarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Avrupa ülkelerindeki görüşmelerimde koalisyon güçlerinin sadece havadan desteğinin yeterli olmadığını karada yardıma ihtiyacımız olduğunu gündeme getirdim. Karada IŞİD’e karşı en etkili mücadeleyi Suriye Demokratik Güçleri ve YPG sürdürüyor. Bu nedenle siyasi varlığımızın da Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilmesi gerekir. Suriye’nin geleceği için yapılan görüşmelerde bu güçlerin yer almaları gerekir. YPG ve YPJ’ye askeri olarak yardım edilmesi gerekir. Sonuç olarak, Avrupa olanları görüyor ama Türkiye’den gelen baskılardan dolayı Suriye’de Kürtlere tam olarak destek veremiyor. Bunu Türkiye’deki ekonomik çıkarlarının zarar görmemesi için yapıyorlar. Avrupa bizi sadece IŞİD’a karşı savaşan bir güç olarak görüyor ama kimliğimizi tanımıyor. Biz kurulduğumuzda Suriye’de IŞİD yoktu. IŞİD bize saldırdıktan sonra bizlere olan ilgi artmaya başladı. Kürtlere yönelik katliamlara karşı bazen dış dünya sessiz kalıyor. 90-95 ülke IŞİD’a karşı bir koalisyon kurmuşlar ve IŞİD’a karşı savaştıklarını söylüyorlar. Biz de IŞİD’e karşı karada etkili bir savaş yürütüyoruz. Ama Türkiye bize saldırdığında bu ülkeler sessiz kalıyor.

‘KÜRTLERE KARŞI BİR İNKAR POLİTİKASI VAR’

Somut talepleriniz nelerdir?
Avrupa seyahatimizin esas amacı Rojava'nın ve orada yaşayan halkların statülerinin kabul edilmesi. IŞİD ve diğer terörist gruplara karşı verdiğimiz savaşın desteklenmesi. Bugüne kadar ABD'nin önderlik yaptığı koalisyon güçlerinin havadan bombalaması dışında bir destek görmedik. Biz terörizmi yenilgiye uğratabilmek için hava desteğinden başka şeyler de talep ediyoruz.
Bugün Rojava ve Kobanê'ye yönelik bir ambargo var. Rojava'nın bazı şehirleri yıkıntı halinde. Bunların yeniden inşası için dış dünyanın yardımına gereksinim var. Ama Rojava'ya yönelik ambargo varken bu yardımların ulaşması mümkün değil ve bu nedenle de Rojava'ya yönelik ambargonun kaldırılması gerekir.
Suriye’de Kürtlerin statülerinin kabul edilmesi ve Kürtlere diplomatik alanda destek verilmesi gerekir. Avrupa ülkeleri ve AB’nin bize destek amacıyla karar almalarını ve bunu uygulamaya koymalarını istiyoruz. Bu tür siyasi kararlarda gecikmeler sorunlara neden oluyor. Önce IŞİD’ı devreden çıkaralım daha sonra Kürtlerin sorunlarını ele alırız şeklinde yaklaşımlar var. Ama Suriye’nin demokratik bir biçimde yapılanması ülkeye barış getirir. Cenevre’de barış görüşmeleri yapılıyor ama Kürtler davet edilmiyor. Cenevre’de masaya oturan muhalefet yarın Suriye’de iktidara gelse Kürtlere hiç bir hak tanımayacak. Bunlar iktidara kazara gelirlerse Kürtlere kim sahip çıkacak?
Diplomatik olarak bizlere karşı bir inkar politikası var. Siyasi olarak da, askeri olarak da gerekli desteği alamıyoruz.

‘KATLİAMLARDA TÜRKİYE’NİN PARMAĞI VAR’

AKP Hükümeti koalisyon içinde yer aldıktan sonra IŞİD'e karşı savaştığını söylüyor. Bu konuda sizin gözlemleriniz nelerdir?
DAİŞ ile savaşırken esir aldıklarımızın anlattıkları ve üzerlerinde bulduğumuz belge ve silahlar Türkiye'nin DAİŞ'ı desteklediğini kanıtlıyor. Bunların ellerindeki petrolü Türkiye'ye sattıklarına dair belgeler ve resimler var. Bundan bir kaç ay evvel Tel Abyad'a düzenlenen saldırının MİT'in üst düzeyde görevli yetkilileri tarafından planlandığını gösteren kanıt ve belgeler var. Halep'te Şeyh Mahsud'da 3. kez kimyasal silah kullanıldı ve esirlerin anlatımlarına göre bu silahlar Türkiye üzerinden Suriye'ye gönderildi. IŞİD, Nusra Cephesi ve Ahrar u Şam gibi grupların yanı sıra Sultan Murat, Sultan Fatih gibi grupların Türkiye tarafından desteklendiğini gösteren pek çok kanıt var. Elimizde yaralı IŞİD üyelerinin Türkiye'ye götürülüp tedavi edildiklerini gösteren çok sayıda resim var.
Türkmen gruplar, Kürtlere yaptıkları saldırıların Türkiye’deki PKK’nın eylemlerine misilleme amacını taşıdığını açıkladılar. Ama bu Türkmen gruplarla IŞİD Türk devletine yönelik eylemler yapmıyor. Ne yazık ki Türkiye bizlerle çatışan güçlere sonuna kadar her türlü yardımı yapıyor. Sultan Murad, Sultan Fatih gibi Türkiye’ye bağlı silahlı gruplar bizlere saldırıyor. Ve bu dünyanın gözü önünde olduğu halde olanlara kimse ses çıkarmıyor. Bu konuda Türkiye’ye yönelik tek bir eleştiri ve tepki yok.

Türkiye'nin Fırat'ın batısını kırmızı çizgi olarak ilan etmesinin nedenleri nelerdir?
Türkiye Suriye sınırındaki 80 kilometrelik bölgeyi ele geçirmemizden korkuyor. Türkiye’nin bu sınırları kullanarak kendisine saldıracağımızı iddia etmesi tamamen yalandır. Fırat’ın batısının kırmızı çizgileri olduğunu sık sık yineliyor. Burası Türkiye için çok önemli çünkü IŞİD’ın petrolu buradan Türkiye’ye sokuluyor. Silahlar da bu sınırdan Türkiye’den Suriye’ye geçiriliyor.  Buraya askerlerini konuşlandırmak ve Kuzey Suriye’de kalıcılaşmak istiyor. Türkiye ile ilişkisi olan askeri güçler de tampon bölge kurulması fikrini destekliyorlar. Türkiye Kürtlere karşı olan kim varsa hepsini Türkiye’ye götürdü, eğitti ve silahlandırdı. Türkiye’ye bağlı bu gruplar, tıpkı IŞİD gibi Kürt köylerine saldırıyorlar. Amaçları köyleri ele geçirip bir tampon bölge oluşturmak. Türkiye bir yandan IŞİD’a karşı koalisyon içinde yer alıyor ama aynı zamanda bu grupları silahlandırıyor. Türkiye’ye bağlı olarak çalışan bu gruplardan bazıları terör örgütleri listesinde değil. Türkiye El Kaide’nin bir kolu olan El Nusra’ya açıktan destek veriyor ve sahip çıkıyor.
Türkiye kendine bağlı çalışan bu örgütlerinin terör örgütleri listesine alınmalarını engellemek için de yoğun çaba sarfediyor. Erdoğan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak gibi bir planı var. Erdoğan Türk askerinin ayağını bastığı her toprağın Osmanlı’nın toprağı olduğunu düşünüyor. Bu Erdoğan’ın felsefesidir. Türkiye Türkmenleri çok kullanmak istediyse de başarı elde edemedi. Türkmenler Erdoğan’ın oyunlarının farkına varmalı ve bu oyunlara gelmemeli ve aynı bölgede birlikte yaşadıkları Kürtlerle kardeşlik ilişkilerini geliştirmeli. Arap, Kürt, Asuri, Ermeni ve bölgede yaşayan tüm halkların bir birlerine sahip çıkmaları gerekir.

ABD de size silah yardımında bulunuyor mu?
Hayır ABD’den silah almadık. Hava desteği alıyoruz. Kobanê’nin IŞİD kuşatması altında olduğu dönemde bize havadan hafif silah ve mühümmat desteği yaptı. ABD ve Batılılar IŞİD'e karşı savaşmamızı istiyorlar ama iş silah vermeye geldi mi adım atmıyorlar. Teröristlere karşı etkili bir mücadele yürütebilmemiz için gelişkin silahlara ihtiyacımız var.

İsveç'teki temaslarınızda kimlerle görüştünüz ve isteklerinize ne yanıt verildi?
Savunma Bakanı Peter Hultqvist ve dışişleri yetkilileriyle görüştük. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle de temaslarımız oldu. IŞİD ve diğer terörist gruplarla savaşırken 5 bin arkadaşımızı kaybettik. Çok sayıda yaralı var. Biz İsveç ve Avrupa ülkelerinden yaralıları kabul ve tedavi etmelerini talep ediyoruz. Bu yoldaşlarımız tedavileri tanmamlanınca Rojava'ya geri dönecek. Bu talebimize bugüne kadar olumlu bir yanıt alamadık.

İsveç'te 100 bin civarında Süryani yaşıyor. Uluslararası Af Örgütü ve burada yaşayan Süryanilerden Rojava’da sizlerin baskı yaptığına dair pek çok eleştiri var...
Rojava devriminin amacı etnik köken ve inancından bağımsız olarak Rojava'da yaşayan tüm halkları savunmaktır. Devrimin başlangıcından bu güne kadar Kürtler Süryanilerle birlikte çalıştı. Şu ana kadar Rojava’da Kürtler ve Süryaniler arasında ciddi bir sorun yaşanmadı. Tabii ki her iki tarafta eksiklikler var. Mücadele içinde yer alanlardan bazıları yanlışlıklar yapabilir. Cahillikten bilinçsizlikten baz hatalar olyor. Bunları kullanmak ve iki halkı karşı karşıya getirmek isteyen büyük güçlerin varlığı da biliniyor. Bu konu ile ilgili eleştiriler ve özeleştiriler yapılıyor. Süryaniler bizim kardeşlerimizdir. Aynı stratejik hedefleri gerçekleştirmek için birlikte savaşıyoruz. Beraber yaşıyoruz, birlikte IŞİD’e karşı savaşıyoruz. Bizim hiç bir halka düşmanlığımız yok. Devrimimiz tüm halkların devrimidir.
Uluslararası Af Örgütü'nün eleştirilerinin bir bölümüne katılmıyorum. Onları Rojava'ya olanları yerinde incelemeye davet ediyoruz. IŞİD çetelerine karşı mücadele edilirken bazı yanlışlıkların yapıldığını ve eksiklerimiz olduğunu kabul ediyoruz. Yanlışlıklar yönetimin bilgisi dışında oldu ve bunları düzeltmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Açıklık bizim örgütün temel prensiplerinden biridir. Baştan beri pek çok kez açıkladık. Bir kez daha söylüyoruz:  Tüm örgüt, kuruluş ve kişiler Rojava'ya gelip olanları yerinde görebilir ve araştırabilir. Gerekli kolaylığı sağlarız.  

Türkiye halklarına yönelik mesajınız var mı?
Türk devleti Rojava’daki devrimi yok etmek ve Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Biz barışcıl savaş istemeyen bir örgütüz ama kendimizi korumak için savaşmak zorunda kalıyoruz. Bizlerin Türk halkına yönelik en ufak bir kin ve düşmanlığımız olmadı ve olmayacak. Ama Türk Halkının da artık Kürtlere yapılan zulmün bilincine varması ve AKP Hükümeti’ne tavır alması gerekir. Türk Halkı sahip olduğu aynı hakların Kürtlere tanınmasını istemelidir.

ÖNCEKİ HABER

Bu sendikal anlayışla işçiler kaybetmeye mahkumdur

SONRAKİ HABER

Emekçiler yeni mücadelelere, SYRIZA troykaya hazırlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...