İMES işçileri 1 Mayıs'ta Güvenceli iş ve barış istiyor
Kuralsız ve esnek çalışmanın cenderesi altında ezilen İMES işçileri, kurdukları komitelerle 1 Mayısa hazırlanıyor.

Haşim DEMİR
İstanbul
Kuralsız ve esnek çalışmanın cenderesi altında ezilen İMES işçileri, kurdukları komitelerle 1 Mayısa hazırlanıyor. Sanayi sitesinde bulunan dökümhane ve metal atölyelerinde çalışan işçilerin en önemli talepleri işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması ve güvenceli çalışma ve savaşın sona ererek barışın gelmesi. Bir yandan da yeni yeni oluşturdukları komiteler yoluyla örgütlenme ve aydınlatma çalışmalarını sürdüren işçiler, bildiri ve broşürler dağıtıyorlar, işçi duraklarında duvar gazeteleri ve ozalit afişler asıyorlar. İMES işçileri yaptıkları çalışma kapsamında ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen ve ucuz iş gücü olarak en kötü işlerde çalıştırılan mülteci işçilerle de bir araya geliyor. Taleplerini 1 Mayısa taşımaya hazırlanan işçiler, konfederasyonların başta Taksim olmak üzere 1 Mayıs’ı alan tartışmasına çevirmelerine ve ayrışmalarına tepkili: “Bunu yapmak 1 Mayıs’ı kutlamayın demektir.”
'BİRAN ÖNCE BARIŞ GELSİN ÇÖZÜM MASASINA DÖNÜLSÜN'
Metal yüzey kaplama atölyesinde görüştüğümüz Fasih Aydın, 1 Mayıs işçi bayramının yaklaştığı bu süreçte, en önemli talebin barış olduğunu, her gün tedirgin ve endişeli bir şekilde işe gelip gittiğini söyledi. Aydın “Ben Kürt’üm ve bir Kürt işçi olarak derin kaygı içindeyim. İşe gelip giderken içim rahat değil. Her gün çatışma ve ölüm haberleri geliyor. İMES Sanayi Sitesinde Kürtlere yönelik aşağılama, hakaret içeren bir dizi fiili, sözlü saldırıya uğruyoruz. İster istemez tedirgin oluyorsun. Biran önce barış gelsin, barış sağlansın, çözüm masasına dönülsün istiyorum. Yoksa düşmanlaşma, mezhep çatışmaları her an olabilir. Burası Suriye’yi bile geçebilir. Bu barış talebi en önemli taleptir. Bu olmadan huzur olmaz” diye konuştu.
Çalışma koşullarının ağırlığına da dikkat çeken Aydın, şöyle devam etti: “Siyanür gibi ölümcül kimyevi maddelerle iç içe çalışıyoruz. Kanser riskini artıran, kroner akciğer hastalıklarına neden olan bir ortamda çalışıyoruz. İşçi sağlığı iş güvenliği tedbirleri İMES’te yok. Bir denetim mekanizması da yok . Ücretler düşük. Çalışma süreleri uzun. Zorunlu mesai ücretleri ödenmiyor.” Bu sorunların sona ermesi için mücadele ettiklerini ifade eden Aydın, İMES işçileri olarak bloklara yayılmış komiteleri hayata geçirerek mücadele yürütmek istediklerini dile getirdi. 1 Mayıs’ta konfederasyonların sürdürdüğü yaşanan alan tartışmasına da tepki gösteren Aydın, “Mutlaka ortak bir kutlama alanı olsun. Biri Taksim, öteki Kadıköy, başkası başka bir il söylemesin güçleri bölmesin istiyoruz” dedi.
'SAVAŞTAN KAÇTIK, KENDİMİZİ YENİ BİR SAVAŞIN İÇİNDE BULDUK'
Yusuf Cumayev bin bir hayalle Türkiye’ye gelen ve İstanbul’a yerleşen Türkmenistanlı bir işçi. Kızının Türkiye’de üniversite kazandığını anlatan Cumayev, “Çocuğum için ta buralara gelmek acı ama ne yapalım. Türkmenistan’ı yönetenler dürüst değil. Hırsızlık yapıyorlardı. Onun için geldik buraya. İş koşulları ağır ama çalışmak zorundayım. Kim ister ülkesini terk etsin” diye konuştu. Cumayev 1 Mayıs’a ilişkin ise şunları anlattı: “Bir kere biz devrimi gören bir halkız. Bizde 1 Mayıs resmi tatil günüdür, tam bir bayram gibi kutlanır. 1 Mayıs ve 9 Mayıs eşit düzeyde kutlanır. 9 Mayıs Sovyet devrimi için önemli. Sovyet bayrağının Berlin’e dikildiği, Nazilerin yenildiği gün. Ama burada 1 Mayıs kutlamasına yasak var. Bu doğru değil. Çalışanlar hakkını almalı. Ölüm, kan olmasın. İşçiler de, sendikalar da, partiler de birleşip 1 Mayıs’ı ortak kutlasınlar. Bu olursa herkes katılır.”
Afganistan’daki savaştan, Taliban ve El Kaide saldırılarından ailesiyle kaçıp Türkeye’le gelen Afgan işçi Ramazan Tenha, savaşın, açlığın ve ölümün kol gezdiği bir dünyadan geldiğini belirterek “Canımızı kurtardık buraya geldik. Baktık ki burada da savaş var. İnsanlar ölüyor, bombalar patlıyor” dedi. Çalışma izinlerinin olmadığını, kimlik verilmediğini bu nedenle de karın tokluğuna çalıştırıldıklarını dile getiren Tenha, “Zor durumdayız. Ağır işlerde, insanı öldüren işlerde çalışmak zorundayız” diye konuştu. Tenha da 1 Mayısa yasak konmasını eleştirerek şu çağrıda bulundu: “1 Mayıs işçi bayramı ise niye yasaklanıyor. Bıraksınlar barış içinde kutlayalım.”
Afganistan’ın Baryap kentinden Taliban ve Afgan hükümetinin çatışmalarından kaçıp geldiğini söyleyen Ahmet Muaz 6 aydan beri metal atölyesinde çalışıyor. İki arkadaşını ve iki kardeşini Afganistan’da savaşta kaybetmiş. “Savaş olmasaydı gelmezdim buraya” diyen Muaz, devam etti: “Savaş olmasın barış olsun demek benim için çok önemli. 1 Mayıs’ın en önemli talebi bu. Kimse kimseyi öldürmesin.”
Patronların kendisi gibi çalışma izni olmayanları tercih ettiğini ifade eden Muaz, “Onların işine geliyor. İnsanın beynini uyuşturan kokuların, gazların içinde çalışıyoruz. Asgari ücret zor alıyoruz. Bazı arkadaşlarımız 500-600 liraya çalışmak zorunda. Bize insanca baksınlar istiyoruz” diye konuştu.
'HER ŞEY PATRONUN İNSAFINDA'
Muhammed Muradi adlı işçi de Baryap’ten gelen Afganistanlı bir işçi. Yaşanan savaşta o da yakınlarını ve arkadaşlarını kaybetmiş. “Ölümden kaçalım derken kendimizi başka bir ölümün içinde bulduk. Afganistan’dan sağ salim kaçalım, ne iş olursa çalışacağız dedik, geldik çalışıyoruz. Çalışma iznimiz yok. Her şey patronların insafına kalmış. Rezil koşullarda çalışıyoruz. 850-1000 lira arasına bizi çalıştırıyorlar. Ne yapalım boynumuz bükük” diyen Muradi de 1 Mayıs’ta “savaş bitsin barış olsun” denmesini istiyor.
'BAK MADENDEN ÇIKMIŞ GİBİYİZ'
Ali Rıza İyilik bir metal atölyesinde çalışıyor. 1 Mayıs yaklaşırken, işçi ve memur sendikalarının ortak bir mitingde anlaşamamasına tepki gösteren İyilik, şunları söyledi: “AKP Hükümeti ve patronlar, sendikaların ve biz işçilerin düştüğü bu aciz durumdan faydalanıyorlar. Ellerini ovuşturuyorlar. Bu insanı üzüyor. Kan var, göz yaşı var, ocaklar yanıyor, insanlar aç, işsiz perişan halde bizim sendikacılarımızın kılı kıpırdamıyor. Bu durumda ne sendikası var, ne örgütü, ne de derneği olmayan İMES işçisi ne yapsın? Tabi komite fikri iyi, bir araya gelmemiz iyidir. Bak madenden çıkmış gibiyiz. Anju oldum ama çalışmak durumundayım. Ağır çalışma koşullarında çalıştığımız için 40 yaşına gelmeden kambur oluyoruz, bel fıtığından dolayı ağrıdan kıvranarak çalışıyoruz. Koruyucu elbise, gaz maskesi, eldiven, gözlük bile verilmiyor. Dökümhanenin tozu toprağı içinde yemek yiyoruz. İnsan yerine bile bizi koymuyorlar. Aldığımız ücret 1500-1700 lira. Açlık sınırının az üstünde çalışıyoruz. İnsanca yaşamak ve çalışmak koşullarını istiyoruz.” Kürt sorununun çözülmesini ve kanın durmasını istediğini anlatan İyilik, “Bir ülkede barış yoksa, huzur yoksa, 5 bin lira alsam ne olacak” dedi.
'KANSER OLUP BU İŞYERLERİNDEN AYRILAN ÇOK ARKADAŞIMIZ VAR'
Başka bir metal atölyesinde çalışan Zülküf Bayun’la görüşüyoruz. “Barış ve özgürlüklerin olduğu, kimsenin fikirlerinden dolayı tutuklanmadığı bir ülke istiyorum” diyerek başlıyor. Söz daha sonra çalışma koşullarına geliyor. Günde 10 saat kimyasalların içinde çalıştığını anlatan Bayun, “Ne sağlık taraması var, ne doğru dürüst bir hastaneye gitme şansımız var. Siyanür kullanıyoruz ve onu soluyoruz. Akciğerlerimiz bitiyor. Öksürüyoruz, nefes darlığı çekiyoruz. Koruyucu bir şey verilmiyor. Verilenler da göstermelik ve uyduruk. Kanser olup bu işyerlerinden ayrılan çok arkadaşımız var” dedi.
Çatışma ve ölüm haberlerinin işçilerin çok etkilediğini, aynı işyerinde çalışan ve arkadaş olan işçilerin bile düşman olduğunu söyleyen Bayun, şunları söyledi: “Selem verip alamıyor bir noktaya geliyoruz. Bu kötü. Barış ve huzur bizim en büyük talebimizdir. Ücretlerimiz artsın istiyoruz. 1 Mayıs’ta tüm işçiler ve sendikalar birleşsin istiyoruz. Bu olmazsa kimse 1 Mayıs’a da gitmez. Taksim deyip başka bir yer dememek bu işi yapmayın 1 Mayıs’ı da kutlamayın demektir. Ben istiyorum ki İMES işçileri , İMES ‘in önünde kutlasın, ailelerimizde katılsın. Niye bu olmasın?”
Evrensel'i Takip Et