İngiltere’de imza toplayan öğretim görevlileri: Akademisyenlere saldırıyı kendimize yapılmış sayıyoruz
Arif BEKTAŞ
Londra
Türkiye’de Barış için Akademisyenler’in yayınladıkları ve barış talep ettikleri bildiriden sonra, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu olmak üzere AKP hükümeti ve iktidar yanlısı medyanın saldırısına uğraması, dünyanın bir çok yerinde tepkiyle karşılandı. İngiltere’de de ilk etapta 299 akademisyen destek için bir bildiri yayınladı. Bu destekler devam ediyor. Şu ana kadar 1000’den fazla akademisten İngiltere’de destek için imza kampanyasına katıldı ve bu sayı çoğalarak devam ediyor. Bir çok sendika da, Türkiye Londra Elçiliği’ne mektuplar yazarak tekpilerini dile getirdi. İmza kampanyasına katılan bazı akademisyenlerle konu ile ilgili görüşlerini aldık.
‘SALDIRIYI KENDİME YAPILMIŞ SAYIYORUM’
Londra Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) Prof. Nadje el Ali, “Türkiye’deki süreci takip eden birisi olarak, akademisyenlerin barış çağrısı ile ortaya koydukları duruştan gurur duydum ve etkilendim” dedi. Barışın egemen kılınmasında, akademisyenlerin, entelektüellerin ve düşünürlerin sorumluluğu olduğunu belirten el Ali, “Almanya’da büyümüş biri olarak sesizliğin sizi korkunç vahşetin ortağı yapacağını biliyorum. Özellikle güneydoğuda yaşanan sokağa çıkma yasakları uzun zamandan beri devam ediyor ve buna karşı dışarıdan gösterilen bir direniş yoktu. Bu nedenle akademisyenlerin kendileri adına kan dökülmesine karşı çıkma tavırları, barış için, savaş ve militarizme karşı çıkarak görüşme çağrısı yapmaları memnuniyet verici. Zaten hükümetlerden beklenen de diyalog” dedi.
“Dünyanın herhangi bir yerinde akademisyenlere karşı yapılmış saldırıyı kendime yapılmış saldırı olarak görüyorum” diyen el Ali, akademisyenlere yönelik baskıları ise şu sözleriyle eleştirdi: “Bunun iyi bir eğitim almış ve araştırmalar yapmış insanları değersizleştirmenin ucuz bir biçimi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çağrıda savaş ve şiddeti desteklediğine dair her hangi bir şey de yok ve aslında istenen barış. Akademisyenlerin düşündükleri ve düşüncelerini dile getirdikleri için bu çağrıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gurur duyması gerekir. Ortadoğu ve birçok yerde çalışan akademisyenleri tanıyorum, benim için Türk akademisyenler teorik ve uygulamaları ile dünya çapındaki en bilgili akademisyenler arasında yer alıyorlar. Herhangi bir hükümetin bundan gurur duyması gerekir. Yöneltilen suçlama ve eleştirilere anlam veremiyorum”
Türkiye’de Kürt halkına ve barış isteyenlere yönelik baskılara karşı Avrupa’nın tutumunu da değerlendiren Prof. el Ali, “Ablukalardan dolayı 1 milyon insan yerlerini değiştirdi ve göçler başladı. Hatta bazıları daha güvenli buldukları için Rojava’ya gidiyor. Ama büyük çoğunluğu İngiltere ve Almanya’ya gelmeye başlayacak. Pragmatik olarak sadece göçmenleri bile düşünerek barış için birşey söylememek, barış için Türk Hükümeti üzerinde baskı oluşturmamak, Avrupa’ya göçmen akını açısından bile yanlış bir yaklaşım” dedi.
‘GÖRÜNMEZ DEĞİLSİNİZ, SİZLERİ GÖRÜYORUZ’
Londra Üniversitesi SOAS’tan bir başka akademisyen Dr. Thomas Marios da, “Savaş durumu var ve bir iç çatışma yaşanıyor. Akademisyenler buna karşı tavır koyarak artık yeter dediler. Bu savaşın failini biliyoruz. Kürtlere ve doğuda yaşayan ve hayatını ideme etmek isteynelere karşı savaş açan AKP ve Erdoğan. Sadece iktidarı korumak için halkı kutuplaştırmak utanmazlık” dedi. “İyi niyetli, cömert ve insan sevgisi taşıyan akademisyenler”in bu duruma karşı tavır aldığını belirten Marios, “Fakat akibetleri saldırıya uğramak oldu. Akademisyenler yalnız değil. Buradan göndereceğimiz mesajlardan biri bu. Olup bitenleri görüyoruz, durumun farkındayız ve yardım etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bildiğimiz gibi AKP ve Erdoğan yabancı eleştirilere açık değil ve dışarıdan gelen baskılar umrunda değil. Ama biz denemekten kaçınmayacağız” diye konuştu.
Çağrının imzacılarının üniversitelerde uzun saatler çalışan aydınlar olduğunu belirten Marios, bunun karşılığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın akademisyen maaşlarını tartışma konusu haline getirmesine tepki gösterdi: “Görecekleri saygı bu mu? Türkiye’de, burada ya da başka bir yerde akademisyenlerin hükümetlerine karşı konuşması evrensel bir ihtiyaç. Erdoğan iktidarda değilken kendisi başkasına karşı konuşmadı mı? Kendisi de elbette bunun farkında. Otoriter bir rejim halini aldı. Savaşı istemeyen akademisyenleri ezmeye çalışması bunun çok açık bir göstergesi” dedi.
Marios, barış istedikleri için hedef haline getirilen akademisyenlere de şu mesajı gönderdi: “Görünmez değilsiniz. Sizleri görüyoruz, olanların farkındayız ve elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.”
AKADEMİSYENLERİN TUTUMU UMUT VERİCİ’
Dr. Veli Yadırgı, (Öğretim Görevlisi, SOAS, Londra Üniversitesi): “Kürt sorunun çözümünde her daim başarısız olmuş militarist ve güvenlikçi politikalara akademisyenlerin karşı koyması insani bir görev olduğu kadar barış, demokrası ve eşitlikçi yanlıları açısından bir zorunluluk. AKP Hükümeti müzakere masasını devirdiği günden bu yana, Kürt sorununda izlediği tekçi, militarist ve statükocu kof politiklarla Türkiye halklarına, başta HDP olmak üzere, barış ve demokrasi mücadelesi verenleri hedef göstererek, ‘ya bizim yanımızdasınız ya da onların’ ültimatomunu dayattı. Dolayısıyla, akademisyenlerin bu açıklaması, Türkiye’de barışın, halkların kardeşliğinin ve demokrasinin her türlü baskıya rağmen savunulması ve geliştirilmesi bağlamında yerinde, umut verici ve zorunlu bir adım.
Şunu da belirtmek istiyorum. Bu imza metnini akademisyenler değil de başka bir meslek grubu öncelik etmiş olsaydı da desteklerdim.
‘BATILI HÜKÜMETLERİN DE ROLÜ VAR’
“Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana batılı hükümetler Türkiye hükümetlerinin Kürt halkına karşı izlediği şiddet, asimilasyon ve inkar politikalarına aktif destek sunmuş veya sesiz kalmıştır. Kürt sorununun asırlardır çözülmeyişinde bu ikircilikli ve kirli politikalarının önemli bir rolü var. Filistin ve Kürdistan tarihi batılı hükümetlerin Ortadoğu’da ezilen uluslara karşı izlediği ihanet politikalarının en kristalleşmiş halidir belki de. Buna bağlı olarak, pek şaşılacak ve atipik bir durum söz konusu değil aslında. Bugün yeni olan şu: Bilindiği gibi, bugün batılı hükümetlerin sesiz kalmalarının nedenlerinin başında Türkiye’ye hem Suriye krizinde, hem de Suriye bataklığının doğurduğu “mülteci krizi” diye adlandırılan insanlık krizi içerisinde biçtikleri rol. Her iki krizde batılı güçler kendilerine mütteffik olarak görüyor. Bu müttefikliğin bir gereği olarak batılı hükümetler sessiz kalmayı bir gereklilik olarak görüyor”
KING COLLEGE’DAN PROF. ALEX CALLINICOS: CESARETLİ AKADEMİSYENLERİ TAKDİR EDİYORUM
Dünyanın önde gelen siyaset teorisi profesörlerinden Alex Callinicos, Türkiye’de akademisyenlerin cesur tutumlarının takdir edici olduğunu söyledi. Ünlü Kings College’de görev yapan Callinicos, gazetemize konuştu.
1128 akademisyene destek için İngiltere’de ilk imza alanlardan biri olan Callinicos, akademisyenlerin çağrısını şöyle değerlendirdi: “Bence çok önemli demokratik bir inisiyatif. Çünkü son bir kaç aydan beri tanık olduğumuz, Türk devleti tarafından Kürtlere karşı on yıllardan beri yürütülen savaşın, bombalar, savaş ve tutuklamalarla yeniden başlatılmış olması. Bu yüzden savaşa karşı barış için bir duruş önemli. Ben de dünyanın başka yerlerinden bu çağrıyı imzalayanlardan biriyim. Ve bundan da memnunum. Ama bazı imzacıların tutuklanması, tehdit edilmesi, kapılarının işaretlenmesi, işten çıkartılmakla tehdit edilmeleri şok edici. Anladığım kadarı ile Türkiye hala Avrupa Birliği’nin liberal demokrasisine dahil olmayı istiyor. Fakat hem bu biçimde hem de farklı biçimlerde temel demokratik hakları ihlal ediyor”
Hükümetin akademisyenlerin tutumunu, “karanlık”, “terör dili kullanmak”, “bölücülük” olarak nitelendirmesini de yorumlayan Collinicos, “Dürüst olmak gerekirse, İngiltere’de de akademisyenler olarak ‘savaş istemiyoruz, barış talep ediyoruz’, dediğimizde hükümet bizi dinlemiyor. Maalesef dikkate alınmamak nadir bir durum değil. En azından eleştirel bakan akademisyenlerin dedikleri dikkate alınmalı. Ama bunlardan daha kötüsü bu hakkın ret edilmesi, cezalandırılması ve hapsedilmesi. Sadece bu çağrı ile alakalı olmayan ve beni en çok kaygılandıran noktalardan bir tanesi, Türk hükümetinin Kürt halkının mücadelesini, IŞİD gibi terörizm ile aynılaştırması... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Biz iki tehdit ile karşı karşıyayız IŞİD ve PKK-PYD aynı’ demesi rezalet. Bu tarihin sınırsız çarpıtılmasıdır. Şu çok açık ki her hükümet uyguladığı baskıları aklamak ve muhalefeti susturmak için terörizm suçlamalarını kullanıyor” diye konuştu.
‘SURİYE PLANI GERİ TEPİNCE KÜRTLERE YÖNELDİ’
Türkiye’de son dönemlerde yaşananlara da değinen Callinicos şöyle devam etti: “Erdoğan’ın iktidarı altında şu anda Türkiye’de bir Müslüman burjuva hükümeti var denebilir. Başka bir deyişle kendini Müslümanlığın farklı versiyonu ile açıklayan politik bir Müslümanlık. Ama aynı zamanda kapitalist bir dünyada Türkiye’ye güçlü bir alan da açıyor.
Bu da belirli oranda Türkiye’de neoliberal politikaların sürdürülmesini ve belirli oranda da genişlemeyi içeriyor. Örneğin, Erdoğan Suriye’deki savaşı bir avantaja dönüştürmek istiyor. Ama Kürt hareketi nedeni ile bu geri tepti. Esad rejiminin yarattığı krizin de bu süreçteki payı gözardı edilemez. Bu geri tepmenin, çok acımazsızca Kürtlere yönelmesinde önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Bu sadece HDP’nin Haziran seçimlerinde yüzde 13 oy alarak AKP’nin çoğunluğu elde etmesini önlemesi ile değil, aynı zamanda Kürt hareketinin Türkiye sınırında ilerleme sağlamasından. Bu da Türkiye’nin bölgesel yarı emperyalist bir güç olma isteği ile örtüşmüyor”
Evrensel'i Takip Et