06 Ocak 2016 15:17

2015'in mirasıyla 2016'ya giderken

Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin tarihine büyük bir çentik daha atılmış oldu. Her daim dönüp bakacağımız, bakmakla kalmayıp geleceğin özgür günlerini kurarken dört elle sarılacağımız bir deneyim oldu bu “fırtına”.

Paylaş

Deniz ORTAKÇI
Ankara

Bir yılın daha sonuna geldik. Belki pek çoğumuz “Ne de çabuk geçti bu yıl”diyor içinden. Öyle ki dünya artık o kadar hızlı dönüyor ki, 5 – 10 yıla sığacak yaşanmışlıklar; aylara, günlere sıkıştı. Her gün yeni bir durum, yeni bir gelişme. 2015’te böyle bir yıl oldu işte. Yaşanan pek çok kırılma noktasıyla birlikte hem acılarla hem umutlarla dolu bir miras bırakıyor 2016’ya.  Tüm dünyada yaşanan gelişmelerden ziyade, Türkiye’de yaşananları ele alacağız bu yazıda.
YAZ ARİFESİNDE ESEN DEV FIRTINA:  
METAL İŞÇİLERİ

Önce Ocak, Şubat aylarında hissettik “esen yeli”. Gebze’de, İzmir’de, çeşitli fabrikalarda Birleşik Metal’e üye işçiler iş koşulları ve toplu iş sözleşmelerine yönelik itirazlarıyla birlikte eyleme geçtiler. Sonra bakanlık kararıyla milli birliği bozduğu gerekçesiyle metal işçilerinin grevi yasaklandı. Mayıs ayıyla birlikte Renault, Tofaş, Mako, Valeo, Türk Traktör, Ford Otosan, ORS gibi fabrikalardan metal işçileri son yıllarda görülmedik bir eyleme geçti. Üç temel talepleri vardı: 1- Türk Metal sendikasının fabrikalardan kovulması, 2- Greve çıkan hiçbir işçinin işten atılmaması, 3- Bosch fabrikasında işçilerin saat ücretine yapılan zammın aynısıyla yeni bir sözleşmenin imzalanması. Tarihi bir direniş, binlerce metal işçisinin kollarında yükseldi. Kendi temsilcilerini seçtiler, komitelerini kurdular. Hem öğrendiler, hem öğrettiler. Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin tarihine büyük bir çentik daha atılmış oldu. Attıkları her slogan karanlığı, umutsuzluğu parçalayacak cinstendi. Her daim dönüp bakacağımız, bakmakla kalmayıp geleceğin özgür günlerini kurarken dört elle sarılacağımız bir deneyim oldu bu “fırtına”.
SANDIĞIN GÖLGESİ VE
KARANLIK ZAMANLAR

2014’te iki seçim, 2015’te iki seçim kim bilir “2016’da kaç seçim görecek bu gözler” diye düşünüyor insan. Türkiye egemenleri “istikrar” uğruna ne olursa yapmaya hazır ne de olsa. Öyle bir istikrar düşünelim ki uğrunda yüzlerce insan öldürülmeden, cezaevleri doldurulmadan,  grevler yasaklanmadan sağlanamasın.
 İlkin 7 Haziran seçimini yaşadık. “Reis”, başkanlık diyerek ortalıkta nutuk atarken, HDP’nin seçim bürolarında, mitinglerinde bombalar patlamaktaydı. 8 Haziran sabahı AKP hiç ummadığı bir tabloyla güne başlamış, HDP barajı aşarak AKP’nin tek başına hükümet kurma ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Bu tablonun hemen ardından belki AKP tek başına hükümet kuramadı ama “şiddet, korku ve tehdit ortamının iktidarına” dair değişen bir şey de yoktu. “Reis” adeta “intikam alma hırsıyla” dört koldan saldırır oldu.
Önce Suruç’ta, Kobane’ye yardım götüren 34 insan katledildi, yüzlercesi yaralandı. Orta Doğu’da en büyük desteği Türkiye’den alan cihatçı çeteler; MİT görevlilerinden, özel harekatçısına, her türden asker ve polisinin cirit attığı Suruç’ta böylesi bir katliamı da elini kolunu sallayarak gerçekleştirebiliyordu.
Bir yandan da başta Kürt illeri olmak üzere, memleketin dört bir yanında olağan üstü hal koşullarını inşa eden bir AKP söz konusu idi.
10 EKİM: “SONSUZ GÜLÜŞLER VE
SONLANMAYACAK KAVGA”

Savaş politikaları, sandığın gölgesinde halklara karanlıktan başka bir şey getirmezken; buna dur diyen emek, barış ve demokrasi güçleri 10 Ekim’de Ankara’da bir barış mitingi için Türkiye’nin dört bir yanına çağrıda bulundu. Ancak 10 Ekim günü tarihin en büyük katliamının yaşandığı gün olarak tarihe geçti. Suruç’un failleri; MİT’e, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, TBMM’ye, Büyükşehir Belediyesi’ne yürüme mesafesinde olan Ankara Tren Garı’nda 102 barış savunucusunun canını aldı. Yüzlercesini de yaraladı, sakat bıraktı. 2015 denince aklımıza ilk gelecek olan 10 Ekim tarihi hafızalarımızdan asla silinmeyecek. Yoldaşlarımızın sonsuz gülüşleri, sonlanmayacak olan kavgamıza her daim ışık olacak.
Yaşananların ardında yatan hedefin “başkanlık” olduğu şüphe götürmez bir gerçekti.7 Haziran’da suya düşen hayaller, “tek başına hükümet kurabilme” aşamasına gelmişti çoktan. Ama bu da kolay kolay sağlanacak bir şey değildi Tam da bu noktada “Beni yeniden seçmezseniz, haliniz bundan daha beter olur” tehdidiyle 1 Kasım’da yeniden bir seçime gidildi. Sonuç ise 7 Haziran’dan taban tabana farklı idi.
“DÜNYA KAZAN,  EMPERYALİSTLER KEPÇE”
1 Kasım seçimlerini kazanan AKP, hükümeti tek başına kurabilme yetkisini memleketi olağanüstü koşullara götürme pahasına alabilmişti. Orta Doğu’daki planları yenilen “Yeni Osmanlı” dört elle daha Amerikancı bir dış politikaya sarılıyordu. Bölgede Amerika’nın çıkarları uğruna bütün politikalarını yeniden şekillendirir olmuş durumda. Dünyanın dört bir yanında pazar kavgaları tüm hızıyla sürerken; Orta Doğu bu “kaynayan kazanın” en sıcak merkezi konumunda. “Dünya kazan, emperyalistler kepçe” olmuş bu kazanı karıştırırken, Orta Doğu’da ABD ve batılı emperyalistlerin “en kolay kullandığı kepçe” ise Türkiye desek yanlış olmaz. Rusya’yla ABD’nin “masanın iki köşesini” tutan ülkeler olması, bölgedeki  hayatı giderek daha çatışmalı bir ortama sürüklemektedir. Yeni yıl da burada yaşanan gelişmelerle birlikte bizi daha zor günlerin beklediğine işaret etmektedir.
2016 MÜCADELE MİRASINI
BÜYÜTECEĞİMİZ BİR YIL OLSUN!

Özgecan’dan, Yaşar Kemal’e, Gülten Akın’dan, Suruç’ta Ankara’da öldürülen yoldaşlarımıza bir çok güzel şeyi bizden alan bir yıl oldu 2015. Bir o kadar da neden umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini gösteren anıyla geçip gitti. Şimdi yeni bir yıla girerken dünden daha cesur, daha kararlı giriyoruz. Zor zamanlardan geçiyoruz, belki daha da karartacaklar bugünlerimizi ancak biz sınıfsız ve sömürüsüz dünyaya giderken 1 yılın daha geçmiş olduğu bilinciyle karşılıyoruz 2016’yı. 2015’in ve önceki yılların mücadele mirasını daha da büyüterek sürdüreceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Ateş hepimizi yakmadan

SONRAKİ HABER

AVUSTURYA VELİAHDI ÖLDÜRÜLDÜ: HAYDEEE SAVAŞA!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...