06 Ocak 2016 14:41

Sarmaşık

Tolga Karaçelik'in senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği "Sarmaşık" Aralık 2015'te sinemaseverlerle buluştu. Film, Angola'ya doğru giden Sarmaşık adlı geminin sefer esnasında yaşadığı gerilim ve trajedinin öyküsünü anlatıyor.

Paylaş

Özlem TUZCU
Uludağ Üniversitesi
Bursa

Tolga Karaçelik'in senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği "Sarmaşık" Aralık 2015'te sinemaseverlerle buluştu. Film, Angola'ya doğru giden Sarmaşık adlı geminin sefer esnasında yaşadığı gerilim ve trajedinin öyküsünü anlatıyor.
Sefer devam ederken geminin armatörü iflas eder ve geminin kaptanı armatöre ulaşamaz. Hal böyle olunca bahtsız denizciler, bilinmeyen karaların hoyrat sularında demir atmak zorunda kalırlar. Uzun zamandır maaşlarını alamayan mürettebat gemiyi tahliye eder. Fakat deniz hukuku gereği, gemiyi olası tehlikelerden korumak için ve teknik bakımının sağlanması için mürettebattan altı kişi gemide kalmak zorundadır: Kaptan Beybaba, makine bakımı için Kürt, gemicilerden Cenk ve Alper, mutfaktan sorumlu Nadir, usta gemici olarak da İsmail… Her biri farklı kişisel özelliklere sahip bu altı adamın her birinin farklı sebepleri vardır gemide kalmalarını gerektiren.
MİKRO ÖLÇEKTE BİR TOPLUMSAL GRUP
Zamanla erzakları tükenmeye başlayan gemi ahalisi birbirine düşer ve gerilim dolu günler bir sarmaşık gibi gemiyi boydan boya sarar. Yiyecek ve içecek kıtlığı, iletişim bozukluğu, "suyun üzerinde olma" durumundan kaynaklı çaresiz eylemsizlik, kimlik çatışmaları, gücü bünyesinde barındıran otorite ve hiyerarşik sınıflandırmalar, bu mikro toplumsal grubu yüz yirmi gün sürecek karanlık bir dünyaya sürükler.
İktidar ilişkileri, lider Beybaba, asi ve isyankar Cenk, muhafazakar İsmail, itaatkar Nadir, uzlaşmacı Alper, dışlanan ve kimsenin dikkate almadığı Kürt arasında şekillenir.
DÜZENDEN KAOSA SÜRÜKLENİŞ
Karakterler arasında yaşanan çatışmanın ana hatları, alt grubun başat güce ulaşma çabası ve aralarındaki fiziksel/psikolojik gerilim ekseni üzerinde şekillenmiştir. Otoritenin gücü isyan ve ayaklanmalar ile sarsılmaya başlar. Bu çatışmalar filmin başından sonuna kadar her şeyin dönüşümüne yol açmıştır. Bir düzenden kaosa ağır ağır sürükleniş, başarılı bir şekilde beyaz perdeye yansımıştır. Yük gemisi içinde Türkiye tasvirini başarılı bir şekilde yapmış Karaçelik... Otoriteyi temsil eden Beybaba'nın günden güne ağırlığını yitirmesi ve gemi sakinleri arasında huzursuzluğun giderek artmasına rağmen kendi iç çatışmalarından bir türlü otoriteyi görememiş, başarılı bir ayaklanmayı film boyunca gösterememiştir kahramanlarımız izleyiciye.
Kürt'ün failinin (ya da varlığının) film boyunca belirsiz olması da başka bir toplumsal yaraya dokunuyor. Karakterlerin zihinsel durumlarının değişimi, yaşadıkları travmalar tüm gerginliği ile izleyiciye geçiyor. Filmde günümüz Türkiye'sinde güç, denge, özgürlük, para, ahlak, sınıf, etnik köken gibi kavramlar yoğun ve metaforik bir şekilde ele alınıyor.
MEKANIMIZ TEK: GEMİ
Filmin tek bir mekanda , sınırlı bir alanda geçiyor olmasına rağmen oyunculukları hiç etkilemediğini aksine üstün performans sergilediklerini görürüz. Denizcilik hayatının metal, soğuk, boğucu, monoton, kadınsız atmosferi çok iyi yansıtılmış, kurgu ve sinamatografide ise Samuel Taylor Coleridge'in Yaşlı Gemici adlı şiirinden parçalar verilmiş. Üç bölüme ayrılan filmin her bir bölümü de bu şiirden bir parça ile başlıyor.
IMDB'de 7,9 puan alan filmin cast seçimi de son derece başarılı. Oyunculuklar performansı ile senaryoyu bir adım öne taşımışlar. Özellikle Nadir Sarıbacak'a Altın Portakal'da en iyi erkek oyuncu ödülünü getiren performansını ayakta alkışlamak gerekir.
Film boyunca kullanılan dil küfürlü ve kaba bir jargon. İzleyicilerin bir kesimi bu durumu rahatsız edici bulabilir. Fakat bu denli rahatsız etmesi, germesi bana kalrısa filmin gerçekçiliğini de ortaya koyuyor. Tolga Karaçelik'in başarılı bir psikolojik/gerilim filmine imza attığını söyleyebiliriz.


YÖNETMENDEN...

İKİNCİ uzun metraj filmini çeken yönetmen Tolga Karaçelik film hakkında şöyle bir açılama yapmış:
Sahilde gecenin bir vakti oturuyorsun, karşı sahile bakıyorsun. Bir anda karşı sahilin ışıkları birer birer sönüyor. Sanki Karadeniz tarafından biri üflemiş, baktığın ışıklar kandil veya  mum, teker teker. Garipsiyorsun çünkü bilirsin suyun öbür yakasında çakılan her ışık suyun bu tarafında seni takip eder, nereye gidersen git hep takip eder. Hep böyle oldu bu.
Gücün varsa karanlığa daha dikkatli bakıyorsun, fark ediyorsun bu karanlık örtü hareket ediyor. O karanlık  sac yığını dalgaları yararak hareket ediyor. Arkasında bıraktığı iz ya fark edilmiyor ya yok oluyor. Anlıyorsun o bazı şeyleri, hani o anladığın ama anlatamadığın bazı şeyleri. Kendi kendine bak karanlığa nasılda hareket ediyor diyorsun o an çok anlamlı geliyor. Çünkü o an anlıyorsun karanlık esasında ışığın unuttuğu bir köşe değil, esasında karanlık basbayağı hareket ediyor. Yüksek sesle söylesen dalga geçecekler biliyorsun susuyorsun.
İşte bu  o hareket eden karanlığın öyküsüdür.

ÖNCEKİ HABER

500 yıllık bir hikaye

SONRAKİ HABER

Şehircilik Bakanlığı’na mahkemeden kötü haber: Cumhuriyet Mahallesi imar planı iptal edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...