31 Aralık 2015 01:00

Sol Parti Eş Başkanı: Türkiye bir kriz bölgesidir, silah satılamaz

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Kısa bir süre önce Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını derhal durdurması çağrısı yapan Sol Parti (Die Linke) Eş Başkanı Bernd Riexinger, Alman silahlarının Türkiye devletinin işlediği katliamlardaki rolü ve Kürt halkıyla uluslararası dayanışma konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı. 2013’te yapılan genel seçimlerde Sol Parti, Federal Parlamento’da 64 milletvekili kazanmıştı.

Sayın Riexinger, kısa bir süre önce verdiğiniz bir demeçte hükümete “Türkiye’ye silah satışı derhal durdurulmalı” çağrısında bulundunuz. Bu talep özellikle neden bugün sizin için önemli?
Erdoğan yönetimindeki Türkiye, kendi halkını, yani Kürt halkını, hiç ayrım yapmadan, başta siviller olmak üzere öldürüyorsa, demokratik hakları kısıtlıyorsa o zaman elbette Almanya’nın Türkiye’ye silah vermesine karşı çıkacağız. Erdoğan ayrıca Suriye’deki çatışmalarda da önemli bir rolü bulunuyor. Biz Sol Parti olarak, bütün bunları yapan Erdoğan’ın Almanya tarafından ödüllendirilmesine, desteklenmesine karşı çıkıyoruz. Bu nedenle Almanya’nın Türkiye’ye silah satmasını reddediyoruz ve ambargo uygulanmasını istiyoruz. Daha önce, 1992’de, Helmut Kohl döneminde Türkiye’nin Kürtlere yönelik sürdürdüğü savaş nedeniyle ambargo kararı alınmıştı.

Almanya’nın Türkiye’ye sattığı silahların oldukça önemli olduğu biliniyor. Sizce Almanya’nın Türkiye’ye silah satışı yıldan yıla artma eğiliminde mi?
Benim edindiğim bilgilere göre eğilim hep artış yönünde.

Peki Sol Parti olarak Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını durdurması için önümüzdeki dönem bir planınız var mı?
Biz Sol Parti olarak temelden silah satışına karşıyız. Bu nedenle Alman silahlarının özellikle kriz bölgelerine gönderilmesinin derhal durdurulmasını istiyoruz. Burada açık ve net olarak söyleyebiliriz ki Türkiye de bir kriz bölgesidir. Bir taraftan hiç bir şekilde kabul edilmeyecek şekilde Erdoğan yönetimi, Kürt halkına karşı şiddet politikasına başvurarak silah kullanıyor, diğer taraftan ise IŞİD’le mücadele konusunda bölen bir rol üstlenmiş durumda.

Türkiye’nin bir kriz bölgesi olduğunu söylüyorsunuz. Ama buna rağmen Federal Hükümet silah vermeye devam ediyor. Hükümet Türkiye’nin bir kriz bölgesi olduğunu bilmiyor mu? Federal Hükümet Erdoğan’ın izlediği bu politikaya nasıl tepki gösteriyor?
Federal Hükümet tam anlamıyla inanılmaz bir politika izliyor. Sığınmacılar konusunda Erdoğan ile bir çıkar politikası yapıldı. Erdoğan’ın sığınmacıların Almanya’ya gelmesini engellemesine karşılık Erdoğan’ın içeride yaptıklarına sessiz kalınıyor.

Federal Hükümet, Türkiye’de Kürtlere karşı Erdoğan’ı destekliyor. Ama aynı Federal Hükümet, Irak’ta Kürtlere destek veriyor, Suriye’de Kürtlerin kazandığı zaferlere seviniyor. Bu nasıl bir politika sizce?
PKK ve YPG, Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı verilen mücadelenin asıl sorumluluğunu üstlendiği bilindiği için memnuniyetle karşılanıyor. Yine, Peşmergeler, IŞİD’e karşı silahlandırıldı. Bütün bunlar birbiriyle çelişkili gelebilir, ancak öyle değil.

Bu çelişkili politikayı asıl olarak Almanya’nın hangi çıkarları belirliyor sizce o zaman?
Bu politikanın Almanya’nın çıkarlarına olduğunu söylemek zor. Ama bu dediğiniz şu anki Federal Hükümetin politik çizgisini oluşturuyor.

En son NATO bünyesinde görev yapacak AWACS uçaklarının Türkiye’ye gönderilmesine karar verildi. Personelinin üçte birisi Alman olacak. Federal Hükümet’in, bu konuda normalinde meclisten onay alması gerekmiyor mu?
Bizim durduğumuz nokta ile hükümetin durduğu nokta çok farklı. Biz, bu konuda Federal Meclisin onay vermesini istiyoruz. Böyle olunca da hükümetin maliyet konusunda meclise hesap vermesi gerekiyor. Ancak hükümet meclis onayına gerek olmadığını söylüyor. Bizim ve Alman kamuoyunun merakı, gönderilecek AWACS uçaklarının bölgede neyi gözetleyeceği... Gerçekten hangi amaçla AWACS’ların gönderildiği bilinmiyor.

‘ALMANYA, AVRUPA MİLİTARİZMİNİN BAŞINI ÇEKİYOR’

Bir tarafta AWACS uçakları, diğer tarafta Tornado keşif uçaklarıyla birlikte 1200 askerin Türkiye’ye gönderilmesine karar verildi. Almanya, askeri olarak bölgede kendisini gösteriyor. Peki neyi amaçlıyor bununla?
Bizim tam da eleştirdiğimiz bir durum. Almanya, Avrupa’da militarist politikaların başını çekiyor ve AB’yi de bu eksene oturttu. Bu elbette aktif bir barış politikası değildir. Son 15 yıl içinde gördüklerimiz, terörün bombalarla bitirilemeyeceğini ortaya koyuyor.

Bunlar bilinmesine rağmen Almanya Ortadoğu’da ne istiyor, hangi planları var?
Acil olarak savaşın bitirilmesi için müzakerelerin yapılması.. Kısmen yapıyor ve buna destek olmalı. Suriye’ye müzakereler yoluyla barışın getirilmesi sağlanmalı. Yine, Türkiye’ye de baskı yapıp sınırdan petrol satışını engellemek gerekiyor. Keza, Türkiye sınırından Suriye’de IŞİD saflarına katılmak için geçişler engellenmeli, IŞİD’in mali kaynakları kurutulmalı. Bütün bunlarla birlikte terörizm nihayetinde askeri yollarla bitirilemez. Tersine askeri yöntemler terörizmin daha da güçlenmesine ortam hazırlıyor.  Korkum, askeri olarak IŞİD yenilse de başka grupların ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle terörü ortaya çıkaran gerçek nedenlerle ilgilenmeliyiz. Gelecek perspektifi olmayan genç insanlara bir perspektif sağlanmalı, yüksek işsizlik düşürülmeli, ayrımcılığa son verilmelidir. Bütün bu nedenlerle mücadele edilmeli. Eğer bütün bunlar yapılmazsa o zaman yeni terör örgütleri, yeni iç savaşlar ortaya çıkar.

MARTTA BÜYÜK BARIŞ KONFERANSI

Türkiye’ye geri dönersek: Kürt halkının uluslararası dayanışmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin bu baskıcı politikasına karşı Almanya’da neler yapılabilir? Sol Parti olarak siz neler yapıyorsunuz?
Bir yıl içinde, Yeşiller’den sınırlı desteği bir yana bırakırsak Almanya’da Kürt sorununu sürekli gündeme taşıyan tek parti Sol Parti idi. Türkiye’yi Kürt politikası nedeniyle eleştirdik. Bu yoldan devam etmemiz gerekiyor. Almanya’da Kürtlerin ve diğer demokratik örgütlerin Erdoğan’ın politikasına karşı düzenlediği eylemlere destek verdik. Önümüzdeki dönemde Federal Hükümeti, izlediği politikalardan vazgeçirmeye çalışacağız. Bir taraftan Erdoğan’ın Kürt politikasını eleştirmek, değer taraftan ise milyarlarca avroluk silah satış anlaşmaları yaparak baskı politikalarına destek olmak kabul edilemez.

Almanya’da özellikle Afganistan ve Irak işgallerine karşı güçlü barış hareketleri vardı. Şimdi ise böyle bir hareketten söz etmek mümkün değil. Sol Parti olarak bu hareketi yeniden güçlendirmek için bir planınız var mı?
Bana göre barış hareketinin yeniden hareketlenmesi gerekiyor. Sol Parti olarak mart ayında Berlin’de büyük bir barış konferansı düzenliyoruz. Pek çok konunun yanı sıra sözünü ettiğiniz zayıflık da konferansta tartışılacak. Barış hareketinin güçlenmesi için üzerimize düşeni yapıp ve toplumsal baskının artması gerekiyor. Çünkü Almanya’da duruma göre halkın en az yarısından fazlası Alman ordusunun dışarıya gönderilmesini, askeri müdahaleleri reddediyor. Fransa’daki terör saldırısına rağmen durum böyle. Bu demektir ki, Alman halkının çoğunluğu militarizme ve yurt dışına asker göndermeye karşı. Asıl sorun bunu güçlü şekilde nasıl hükümetin politikalarına karşı harekete geçirebileceğimizde...

ÖNCEKİ HABER

Magazine kayan dergiciliğe yeni bir boyut getirmek istedik

SONRAKİ HABER

Asgari ücretin maliyeti Hazine'den karşılanacak: İşçinin parasıyla ağalık!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...