04 Nisan 2012 11:54

Bütün sorumlular yargılanmalıdır

Eski Adana savcısı Sacit Kayasu, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için Türkiye’de ilk defa bir iddianame hazırlayan savcı. Ancak, egemen güç odaklarının siyasal bir hamle olarak arkasında durmadığı bir iddianame. Tersine dönemin iktidar, asker ve yargı bürokrasisinin büyük bir tepkisiyle karşılaşmıştı iddianamesi ve s

Bütün sorumlular yargılanmalıdır
Paylaş

Enis Tartan

Kayasu, tüm bunların farkında olarak iddianameyi hazırlamış. Hatta darbecilerin yargılanmayacağını da bilerek. Ama zaman aşımını engellemek için ısrarcı olmuş. Sonuç, görevden alınma ve iddianame hakkında takipsizlik kararı. Kayasu; hem yaşadığı süreç hem de başlayan 12 Eylül davasına dair değerlendirmeleriyle dosyamızın bugünkü konuğu.

12 Eylül darbecilerinin yargılanması için ilk iddianameyi siz hazırladınız. Peki, neyi amaçladınız? Yani, darbecilere Anayasal koruma sağlayan 15. madde duruyordu. Yasal olarak yargılanabileceklerini düşündünüz mü?
Öncelikle şunu söyleyeyim. O dönemde yani 1999’da veya 2000’de geçici 15. maddenin kalkması diye en ufak diye bir şey yok. O orda kaldığı sürece darbeciler yargılanmayacaktı. Halbuki darbecilerin mutlaka yargılanması gerekiyor; özellikle başarmış olanların. Çünkü darbeler anti-demokratik. Yani darbe taraftarı olanlar olabilir, hiç kimseyi niye taraftarsın diye sorgulayacak halimiz yok. Ama hukuk cephesinde baktığımızda ister başarılı olsun ister başarısız olsun darbe suçtur. Diğer tarafta ceza kanununda bunun karşılığı vardır. Türkiye’de Talat Aydemir, Fethi Gürcan darbeye teşebbüsten idam edildi ama bu neye benziyor; başarırsan kahraman başaramazsan vatan hainisindir.
Çünkü demokrasilerde eğer sen siyasi iktidardan memnun değilsen çaresiz saf belirlersin, oyunu verir hangi siyasi partiyi beğeniyorsan onu iktidara getirirsin. Bu demokrasinin olmazsa olmaz koşulu. Bunun haricinde demokrasilerde asıl olan hukukun üstünlüğüdür. Hukuk nasıl üstündür, hiç kimsenin kanunda yazılı olmayan bir cezaya çaptırılmaması, kanunda olmayan bir suçla suçlanmaması. Şimdi bu suç duyurusunda bulunduğum zaman da şu anda da darbeye teşebbüs de darbeyi gerçekleştirmek de kanunlarımızda suç olarak nitelendirilmiştir.

Yani Anayasa’da koruma olmasına rağmen yasalarda darbe suç olarak nitelendiriliyor. Peki, tek başınıza böyle bir işe kalkışmanızın arkasında yatan sebepler nelerdir?
Askere eğer sırf asker elinde silahı bulundurduğu için dokunamıyorsak hukuktan hukuk devletinden bahsedemeyiz. O nedenle bir savcı olarak seni yargı önüne çıkartırken aman başıma bir şey gelirse diye askeri yargı önüne çıkartamazsam bu beni çok rahatsız etti. Öyle bir şey olmaz dedim. Benim kendi özel şartlarım da vardı. Kayınpeder albay, bir sürü albay bir tane de general vardı ailede. En son açması gereken kişi bendim. Ama açmadan duramıyorsun. Kimse açmayınca baktım zaman aşımı doluyor. Önce açmadım suç duyurusunda bulundum, belki bir savcının suç duyurusunu dikkate alırlar, dava açarlar diye ama dava açmadılar gene. 1999 yılıydı benim suç duyurusunda bulunmam. 2000’e gelindiğinde kimse dava açmadı ve 12 eylül 2000’e gelinirse ve geçici 15. madde kalkmazsa hiçbir şekilde bunlar yargının önüne  gelmeyecek. Hiç olmazsa zaman aşımı dolmadan açtım davayı. Çünkü ben davayı açtığımda zaman aşımı 10 yıl uzuyordu. 10 yıl içinde de biri davayı açar diye düşündüm.

Şimdi yeni bir iddianame var. Dava süreci de başladı. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanıyor. 12 Eylül darbesiyle ilgili olarak iki kişinin yargılanması sizce yeterli midir?    
Gelelim Evren ile Şahinkaya’ya. Darbeyi bu ikisi gerçekleştirdi ama sırf bu ikisi mi? Hayır, emir-komuta altında bütün bu silahlı kuvvetler, darbeye kerhen, mecburen katılan subaylar, astsubaylar vardır. Ama onlar alt kademedir. Üst kademe ordu komutanları, kolordu komutanları, tugay komutanları bu işe mutlaka gönüllü katıldılar. Bunların gönüllü katılmaması mümkün değildir. Çünkü bunlardan sadece bir tanesi arkadaş darbe yapamazsınız ben katılmıyorum dese darbe olmazdı. Bu kadar net söylüyorum. Dolayısıyla bugün görülmekte olan bu davada sadece 2 sanığın değil, darbeye zemin hazırlayan sivil, bürokrat vatandaştan kim var ise bunların mutlaka yargılanması ama bunlar için ayrı davalar açılması gerekir.
Çünkü bu davalar birleştirilirse bitmez aynı Ergenekon davası gibi 8, 9, 10 diye gider. 12 Eylül 1980 iddianamesi olur artık 20 sene mi 30 sene mi sürer bilmem. Çünkü bu 80 darbesinden milyonlarca insan mağdur oldu, zarar gördü bunların ayrı ayrı dava açması lazım. Herkes müdahil olmak istiyor. Ben sakın müdahil olmayın ama mutlaka dava açın diyorum. Nasıl arayacaksınız? Sana işkence mi yapıldı, nerede, Diyarbakırda mı yapıldı? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe yazın. Bana gardiyan Ahmet, subay Hasan neyse bana işkence yaptı, davalar ayrı ayrı yürüsün. Bu insanlar darbe dolayısıyla işkence gördüler, doğru ama davalar doğrudan doğruya darbe davası ile birleşirse darbe davası sonsuz bir şekilde uzar.

Peki, bugün AKP’nin 12 Eylül darbesini gerçekten yargılamak istediğini düşünüyor musunuz?
Hayır, yargılamak istemiyor. Burada yargılamayı gerçekleştirecek olan halktır. Siyasi iktidar mecburen davayı açtırdı. Çünkü bir taraftan referandum, bir taraftan seçimler söz konusuydu, halkın desteğini alabilmek için böyle bir argümanı ileri sürdü. Şimdi bu onun mecburen yaptığı bir şey, halkın menfaatine olduğu için, halk bunu iyi değerlendirmeli. Burada bırakırsa bu böyle kalır, ne Evren ceza alır ne Şahinkaya ceza alır. Halkın bu davanın her safhasının takipçisi olması lazım. Bunu yaparsak bu dava sağlıklı olur, ama herkes müdahil olup elini eteğini çekerse bu dava faso fiso olur.

12 Eylül darbesi hukuksuzluklarıyla dikkat çekiyordu. O gün DGM’ler vardı. Bugün de aynı şeyi Özel Yetkili Mahkemeler için de söyleyebilir miyiz?
Özel Yetkili Mahkemeler için sanık avukatlarının itirazları var, savunma hakkı verilmiyor, savundukları kişilerin haklarının ihlal edildiği gibi. Bu itirazlar şu anda haklı görülebilir. Ama yarın yargılama bittiğinde o itirazlar geçerli olsa bile, savunmalarını netice itibarı ile tam manası ile yapmışlarsa, delilleri tam manası ile değerlendirilmişse, şahitleri tam manası ile dinlenmişse, şahitlere baskı yapılmamışsa, o zaman ne diyeceksin, tamam geçici bir süre itirazın doğrudur, burada ne oldu, sanki gecikmesine neden oldu senin iddianın doğruluğu fakat neticede adalet yara almadı, herhangi bir şekilde haksızlık yapılmadı. Haksızlık sadece sürecin uzamasından oldu ki, bu da Türkiye’de normaldir diyebiliriz. Avrupa’da normal değil,  ama Türkiye’de bir boşanma davası bile 3 yıl sürüyor. Bütüne bakıp değerlendirmek lazım.

HALKIN DAVAYA SAHİP ÇIKMASI LAZIM

12 Eylül dava sürecine dair öngörüleriniz nelerdir?
Öncelikle darbecilerin ceza alması gerekir. Yani ceza almaya ömürlerinin yetmeyeceği için dava devam ederken rütbelerinin sökülmesi, cumhurbaşkanlığı imkanlarının elinden alınması, Şahinkaya’nın da orgeneralliğinden doğan haklarının elinden alınıp rütbelerinin sökülmesi gerekir. Neticede bunların rütbelerinin söküldüğünü gören diğer subay veya polis vb. kişiler darbe yapmaya kalkışmasınlar. Ama buna şimdi kalkışıyorlar, çünkü başaran cumhurbaşkanı oluyor. Bu bir ayağı, asıl önemli olan siyasi iktidarların demokrasiye yürekten inanması lazım bir. Halkın siyasi iktidarı bu yönde itelemesi lazım. Halkın böyle bir itelemesi yok. Daha geçenlerde Endonezya’da halk isyan etti; niye? Benzine sadece yüzde 30’luk zam yüzünden. Halkın tepkisini göstermesi lazım. Tepkisizliğin nedeni 80 darbesi, toplum sağda da, solda da 1960 ile 1980 arası duyarlıydı; hatta islami kesim bile. 12 Eylül darbesi hepsini malesef bıçakla keser gibi kesti. Ondan sonra o olaylara karışan insanlar kendi çocuklarına dediler ki; aman artık boş ver, bak biz Türkiye’yi kurtarmaya çalıştık başımıza ne geldi.

Siz, bir bakıma görevinizi yaptığınız için görevden alındınız. Bugün de benzer şeyler yaşanıyor. Mesela Deniz Feneri davasına bakan savcıları yargılanıyor. Ne düşünüyorsunuz?
Evet, şu anda Deniz Feneri davası savcıları yargılanıyor. Çünkü Türkiye’de demokrasi yerleşmedi daha, demokrasi deyince kendimiz için demokrasi istiyoruz, adalet deyince kendimiz için adalet istiyoruz başkası için istemiyoruz. İşte bu en büyük hatamız, buna hukukçularımız da dahil. Yani hukukçular içersinde darbe taraftarları olanlar var. Diyor ki 1960 darbesi çok iyiydi, ama 1980 rezaletti. Öbürü diyor ki olur mu 1960 rezaletti, 1980 darbesi iyiydi. Hukuku bile biz kendi siyasi görüşümüze göre eğip büküyoruz. Türkiye şartlarında şu anda bu normal; çünkü demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü kafalarda tam olarak yerleşmedi. 


ADALETİN YERİNE GELMESİ İÇİN

Bugün neler yapıyorsunuz? Savcılıktan sonra avukatlık yapmak nasıl bir duygu?
Avukatlık aslında bugün Türkiye’de adaletin ve hukukun yerine gelmesine yeterince katkı sağlayamıyor. Ben bu yüzden savcılığa geçtim, yoksa gayet iyi para kazanıyordum. Benim bir idealim vardı. İdealim hukukun üstünlüğü, adaletin yerine gelmesiydi. Ama avukat olarak bunu yapamıyorsun, çünkü karar verici değilsin. Karar verici değilsen, sen istediğin kadar doğru düşün, neticeye etki etmen yüzde 1’lerde. Ama bir savcı olarak davaya etki etmen yüzde 50. Yüzde 50 sen, yüzde 50 hakim.


HİKMET SAMİ TÜRK DE YARGILANMALI

İddianameyi hazırladınız ama takipsizlik kararı verdildi. Neden?
İddianamenin o günkü hukuk kuralları içinde reddi veya kabul edilmemesi diye bir durum da yok. İddianame ancak iade edilir. Mahkemeye gider, yargı tarafından delil yok veya deliller yetersiz denir, iade edilir. Veya ben bakamam filan mahkeme bakar der. Dolayısıyla ben iddianameyi tanzim ettim. Fakat iddianamenin kabul edilip edilmeyeceği diye bir şey olamaz. Takipsizlik kararı verileceği diye kanunda bir madde yok. Hukuk kuralları ayaklar altına alındı. Yani bir kere iddianame mutlaka mahkemeye gitmek zorunda, ayrıca iddianame hakkında bakan dahil hiç kimse işlem yapamaz, şikayet dilekçesi olarak kabul edemez. Bu doğrudan doğruya hukukun çiğnenmesidir. İddianameye takipsizlik kararı vermek suçtur. Bu o gün de suçtu, bugün de suç. Ama o gün iddianame hakkında takipsizlik kararı veren ne başsavcı ne de ona emir veren  adalet bakanı yargılanmadı. Ama henüz zaman geçmiş değil, bunlar yargılanabilir; fakat bunun için kamuoyu baskısı gerekir. Ben savcı olarak en fazla bunu yapabildim.


İKİNCİ İDDİANAME OLACAK

Peki, diğer sorumlulara ayrı ayrı dava mı açılmalı. Onlar nasıl yargılanacak?
Şimdiki iddianamede 2 general dışındaki sorumlular için de, iddianame tanzimi için evraklar ayrıldı. İkinci iddianamede onlar söz konusu olacak. Onun soruşturması devam ediyor. Yani Evren ve Şahinkaya için açıldı, diğerleri ayrıldı. O dönemde kim kolordu komutanı, tespit edilecek mesela, sağ mı ölü mü bakılacak, tugay komutanından aşağısı sorumlu olmayabilir ama tugay komutanı ve üstü sorumludur. Çünkü bir tugay bugün darbeyi engelleyebilecek silah gücüne, asker gücüne sahip. Onlardan biri ben katılmıyorum dese emir-komuta zinciri içinde darbe gerçekleşmez, tam bir iç savaş çıkardı.


YARIN: Cevdet Selvi ve Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Tasarıya usulden mi yoksa esastan mı itiraz edeceğiz?

SONRAKİ HABER

Karasu'da 5 cesede ulaşıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...