08 Eylül 2015 14:31

Tutuklu nezaretten hekim esaretten bıktı

Hasta tutuklulara, tedavide jandarma nezaret ediyor. Bu şekilde tedaviyi reddeden hekim ise soruşturma esaretinde...

Paylaş

Dosya: Hasta tutuklular
Hazırlayan:  Tamer Arda ERŞİN

Cezaevlerindeki tutukluların tedavileri “Üçlü Protokol” olarak anılan ve içişleri, adalet ve sağlık bakanlıkları arasında 2011 yılında imzalanan protokolle yapılıyor. Ancak protokol işlemiyor. Tutukluların tedavilerinin yürütüldüğü devlet hastanelerindeki fiziki koşullar yetersiz. Dahası tutuklulara jandarmayla tedavi dayatılıyor. Duruma itiraz eden hekimlere ise soruşturma açılıyor.

İçişleri, adalet ve sağlık bakanlıkları arasında imzalanan, “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında” 2011 tarihli Protokol’ün 38. maddesi, “Ceza infaz kurumu müdürlüğü bulunan yerlerdeki hastanelerde firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı muayene odaları oluşturulur. Hükümlü ve tutukluların hastanelerde muayeneleri, firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı odalarda yapılır. Jandarma, muayene esnasında oda dışında bulunur ve gerekli güvenlik tedbirlerini alır. Doktorun yazılı olarak talep etmesi halinde jandarma, muayene odasında bulunur” diyor. Ancak söz konusu protokol uygulamada işletilmiyor. Hasta tutuklulara jandarma gözetimi altında muayene dayatılıyor.

İTİRAZ EDEN HEKİME SORUŞTURMA

Uygulamada jandarmaların protokol kurallarına uymadığı bilgisini veren İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkez Cezaevleri Komisyonu Üyesi Necla Şengül, “Hekimler jandarmanın muayene sırasında dışarı çıkmasını istediği halde jandarmanın güvenlik gerekçesiyle çıkmadığı, bu durumda muayeneyi yapmayan hekimin soruşturmaya maruz kaldığı ve bu sebeple ceza alan hekimlerin bulunduğu yönünde şikayetler var” diyor. Söz konusu protokolde “Hastaneye sevk edilen hükümlü ve tutuklular, yatarak tedavi edilmeleri gerektiği takdirde, o hastanede bunlara tahsis edilen hükümlü koğuşuna yatırılır ve tedavileri burada yapılır” deniyor. 2011’de belirlenen hastanelerde 3 ay içerisinde yapılması gereken muayene odaları ve mahkum koğuşlarının yapılmadığını söyleyen Şengül, “Muayene odalarının tamamlanmamış olması, mahpusların sağlık hakkına erişimi bakımından sorunlara yol açmaktadır. Güvenlikli mahpus odası bulunmadığından, jandarma, emniyet gerekçesiyle muayene esnasında kelepçeyi açmıyor ve oda dışına çıkmıyor. Bu durum hasta mahremiyetini ihlal etmekte ve bazen muayene için uygun koşulların gerçekleşmemesine yol açıyor. Doktorlar da bazen bu nedenle muayene yapmaktan kaçınmakta ve cezalandırılabilmektedir” diyor.

HASTANELERİN DURUMU KÖTÜ

“Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü koğuşlarında yapılır. Bu hastanelere gönderilen hükümlü ve tutukluların başka yerlerdeki hastanelere sevki sağlık kurulu raporuyla; acil ve hayati tehlikesi bulunması halinde ise varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilen ve başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleşmediği, hastaya nerede ve ne tür tedavinin uygulanması gerektiğini açıkça belirten bir raporla olur. Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilir” hükmü de yine bu protokole konulmuş. Ancak hâlâ hükümlü koğuşlarının sağlanmadığı CTE’nin 2014 yılı faaliyet raporuna yansıyor: “Sağlık Bakanlığına bağlı devlet hastanelerinde bulunan mevcut mahkum koğuşlarının fiziki yetersizliklerinin düzenlenmesi, eksikliklerinin giderilebilmesi açısından başlatılan çalışma sonucunda fiziki yapısı yetersiz olan, durumu öncelikli 24 devlet hastanesi tespit edilmiştir. Öncelikle tadilat gerektiren fiziki yapısı yetersiz 24 hastanenin 9’unun mahkum koğuşunda tadilat yapılıyor.” Şengül bu durum hakkında, “Adalet Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, birçok üniversite yönetimi, üniversite hastanelerinde mahkum koğuşu kurulması taleplerine, üniversitelerin kuruluş amacının eğitim ve araştırma olduğunu belirterek olumsuz yanıt veriyor” diyor.

OLUMLU BİR ADIM

CTE’nin raporunda yer alan diğer bir unsur ise ceza infaz kurumlarımızda annelerinin yanında kalan 0-6 yaş arası çocuklar. Anneleriyle kalan çocuk sayısının 417 olduğu ve kurumda annesiyle birlikte kalan çocuklara, 7.50 TL’lik gıda verildiği açıklanıyor. Bu çocukların durumu hakkında “Çocukların cezaevinde doğmaması gerektiği genel kabul gören bir ilkedir, CTE, deneyimlerine göre bu ilkeye saygı gösteriyor” diyen Şengül’ün CTE’ye şu tavsiyeleri var: “Anne ve çocuğun en azından belli bir süre birlikte olmalarına izin verilmelidir. Eğer anne ve çocuk cezaevinde birlikteyse, kreş eş değeri koşullar, doğum sonrası bakım ve emzirme konusunda uzman personelin desteği sağlanmalı. Uzun dönemli düzenlemelerle özellikle de çocuğun annesinden ayrılarak topluma nakledilmesi ile ilgili kararlar, pedopsikiyatrik ve medikososyal unsurlar ışığında her bir olgu için ayrı ayrı değerlendirilerek alınmalı.”

YENİ HASTANELERDE BİLE TUTUKLU KOĞUŞU YOK

Yeni hastanelerde bile tutuklu koğuşu bulunmadığına ve olumsuz hastane koşullarında yatarak tedavisi veya ameliyatı gereken hasta tutukluların tedavisinin gerçekleştirilmediğine dikkat çeken Şengül, durum hakkında şu örneği veriyor: “Bayrampaşa Hastanesinde 9 kişilik mahpus koğuşu yaptırılmasına rağmen Sağlık Bakanlığınca faaliyete geçirilmediği için kullanılamadığı, Metris Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince belirtilmiştir. Teşhis ve tedavinin farklı alanları içermesi durumunda, tek tip mahpus koğuşunun fiziksel açıdan yetersiz olacağı, onkoloji, nöroloji, kadın doğum gibi farklı branşlardaki her hastaya aynı yerde bakılamayacağı ortada. Hastanelerde bulunan mahkum koğuşları ve servisleri, ceza infaz kurumlarının bir bölümü olarak kabul edilmekte olup, infaz mevzuatı bu bölümlerde de uygulanıyor. Bunun sağlık yönünden denetim yapılmasında sorunlar doğuruyor. Mevcut muayene odaları ve mahpus koğuşları genelde kötü durumda bulunuyor. Örneğin ortamın ve çarşafların temiz olmadığı, muayene yapılması için uygun koşullar bulunmuyor. Hastanelerde mahpus koğuşlarının, daha çok güvenlik açısından değerlendirilerek, genellikle zemin ya da bodrum katında konuşlandırıldığı iddiası da var. 2011 tarihli Protokol uyarınca hastanelerdeki hükümlü koğuş ve servislerinin doğrudan güneş alması ve diğer hasta odaları ile aynı şartları taşıması gerekiyor.”

DOKTOR SAYISI YETERSİZ

Uzman personel sayısı, özellikle doktor, diş hekimi ve psikolog gibi sağlık personeli yetersizliği de CTE’nin raporunda dikkat çekilen unsurlardan. Rapordaki istatistik bilgiye göre Avrupa ceza infaz kurumlarında her 100 hükümlü veya tutukluya 1 uzman düşerken, ülkemizde yaklaşık olarak 176 hükümlüye 1 uzman düşüyor.

Yarın: Cezaevleri doldu taştı

ÖNCEKİ HABER

Eldorado Gold: Komşu kovdu bizde el üstünde

SONRAKİ HABER

Orhangazi'de ırkçı grup HDP tabelasını yaktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...