5 Eylül 2015 01:33

İki bilgisayar, itiraz ve heves...

Geleneksel medya organlarının içine hapsolmak istemeyen, 'çığlıklarını' hiç kısıtlamadan yayımlamaya kararlı olanlar fanzinlerde bir araya geliyor. Fanzinlerde yazanların ve bu yayınları okuyanların sayısı ise hiç de azımsanmayacak ölçüde...

İki bilgisayar, itiraz ve heves...

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Kağıda ve basılı materyali elde tutabilmenin hazzına meftun gençler, ana akım medyada ya da klasik edebiyat dergilerinde yayımlatamayacakları yazılarını sansürlemeden, kendilerini kısıtlamadan adeta “çığlık atarcasına” fanzinlerde yayımlıyor. İngilizce “fanatic” ve “magazine” kelimelerinin kısaltmalarından oluşan fanzin, genellikle süresiz yayımlanan amatör yayınlar olarak biliniyor. Harçlıklardan biriken paralarla bastırılan ve dağıtımı gönüllü olarak yapılan fanzinlerin bazılarında birkaç kişi, bazılarında yüzlerce kişi emek veriyor. McLuhan’ın “Mecra, mesajın kendisidir” ifadesinin tam karşılığı olan fanzinler, hiyerarşiye, mevcut toplumsal, siyasal ve edebi düzene karşı bir itiraz odağı olarak binlerce kişiye ulaşıyor. Gonzo, Hayalhane, Meskalin, Tezgah ve Zorba’nın ekipleri, yayın yolculuklarını ve direniş noktalarını anlattı.

GONZO: ÇIĞLIK ATAN FANZİN

Gonzo, 2014’ün aralık ayında kuruldu. Adını Hunter S. Thompson ile özdeşleşen gazetecilik türünden aldı. Bu türde klişe gazetecilik cümlelerinin yerine okuyucuya daha dürüst gelen, alaycı göndermelerin, ironinin, hatta kaba ve küfürlü ifadelerin kullanıldığı görülüyor. Arzu Vila, bu üslubu geleneksel yayın organlarında değil, ancak bir fanzinde sergileyebileceklerini düşündüklerini belirtiyor.

“Çığlık atmak isteyen ama bu çığlığa uygun mecra bulamayanlar için çıkıyor bu fanzin” diyen Vila, “Yeter ki yazılarda ağdalı dil, samimiyetsizlik olmasın. Kimse otosansür yapmasın. İçindekini olduğu gibi, makyajsız, doğal bir şekilde ortaya koysun” şeklinde açıklıyor yazı seçerken hangi ölçütlere sahip olduklarını.

Harçlıklardan biriken parayla çıkarılan ve dört kişilik bir editör kadrosu olan Gonzo’nun dağıtımı, fanzin ekibince yapılıyor. Fanzin çıkarmanın özgürleşmek anlamına geldiğini vurgulayan Vila, “Bir fanzin etrafında bir araya gelmek, bizi giderek yalnızlaştıran modern zamanlara karşı bir direnç aracıdır” diyor. Gonzo’nun belirli bir yayın periyodu yok. Ancak ortalama iki ayda bir çıkıyor. Eylül ya da ekim ayında, yaz döneminde ara verdikleri Gonzo’nun yayınına devam edeceklerini vurguluyor.

HAYALHANE: ‘BİZE HAYAL GEREK’

Hayalhane Fanzin, 2014 yılının mart ayında yayın hayatına başladı. Hayalhane’nin kurucuları İclal Aksoylu ve Nur Banu Kuzu, Hayalhane’yi gerçekleştiremedikleri hayalleri yazıp yayımlayabilecekleri bir fanzin olarak düşünmüşler. Fanzinin maliyetini, kendi ifadeleriyle “baba parasıyla” karşılıyorlar. Dağıtım konusunda ise en büyük dostları, sırt çantaları. “Sırt çantamıza alıyoruz fanzinleri ve çeşitli sahaflara, gittiğimiz kafelere, kitapçılara bırakıyoruz.” İki ayda bir çıkan Hayalhane, yakında yeni sayıyla kaldıkları yerden devam edecek. Neden online yayıncılık yerine fanzin çıkardıkları sorusunu şöyle yanıtlıyor Aksoylu ve Kuzu: “En önemli nedeni fanzini elinize alabilmeniz. Basılmış olması farklı bir değer katıyor. Fanzinlerin kâr amacı gütmemesi, oralarda doğan arkadaşlığın içtenliği, ortalıkta dolaşan fanzinlerin elinizde bıraktığı mürekkep izi paha biçilemez.”  

MESKALİN: FEVRİ YAZILARIN MECRASI

Gezi direnişi sürecinde kurulan Meskalin, adını halisünojen bir kaktüs türünden alıyor. Toprak Şems Tezcan, Meskalin’i “Dogmalara karşı doğmuş bir edebiyat fanzini” diye tanımlıyor. Tezcan şunları söylüyor: “Yazı seçerken özellikle özgürlüğe ve farklılığa dikkat ediyoruz. Klasik şeylerden çok sıkıldık. Özellikle gereksiz kalıplar, hep kullanılan benzetmelerden bıktık. Ne kadar farklı, fevri ve yaratıcıysa bir yazı, bizi yakalaması da o kadar mümkün.”

Önceleri fanzini 2 TL’ye sattıklarını belirten Tezcan, yazar sayıları arttıkça potansiyellerinin yükseldiğini ve ücretsiz dağıtıma başladıklarını belirtiyor. Fanzin için giderleri de kendi aralarında topladıkları para ile karşılıyorlar. 30 ilde dağıtımı yapılan Meskalin’e bugüne dek 100’ü aşkın kişi emek vermiş. Ortalama 2 ila 4 ayda bir çıkıyor Meskalin. Fanzinin her şeyden önce fiili bir karşı duruş olduğuna değinen Tezcan, “Bloglarla internetin tozsuz rafları arasında kaybolursunuz. Fakat fanzinken en büyük keyfi veren basılı materyallerden biri olursunuz. Ayrıca okurlarınız sizi özellikle bir toplu taşımada unutur ve daha çok insana ulaşırsınız” ifadelerini kullanıyor.

TEZGAH: ANA EKSENİMİZ ŞİİR

Bir yıl önce kurulan Tezgah, edebiyat dergilerinde şiir yayımlatmanın güçlüklerini gören bir grup genç tarafından kuruldu. Maksatlarını ifade edecek, “sükunet ile tevazu” taşıyacak bir isim olduğunu düşündükleri için “Tezgah”ta karar kılmışlar.
“Ana eksenimiz, şiirdir. Şiirin iyi kötü, aşkın bir düzlemi olduğunu düşünüyoruz. Bu bakımdan başka her şeyden bağımsız olarak iyi şiiri tespit etmeye ve iyi şiiri yayımlamaya çalışıyoruz. Bunun dışında tali kriterlerimiz yok.Bizi bir araya getirmesi bakımından önemli bizim için. Dünyanın geri kalanı için pek de önemli olmayabilir” ifadelerini kullanıyorlar. İstanbul, Ankara ve Urfa’da dağıtılıyor Tezgah. Raflardaki Tezgah’ın sembolik bir ücreti olduğunu hatırlatıyorlar. “Bu da alınıp çöpe atılma ihtimalini bertaraf etmek için. Zaten dağıtan arkadaşlar kitabevlerinde talep de etmiyor satış gelirlerini.” Tezgah’ın belirli bir periyodu yok. Geçtiğimiz yıl beş sayı çıkarmışlar. Tezgah’ın basım masrafını kendileri karşılıyor. Fanzinle bloglar arasındaki farka yönelik şunları söylüyorlar: “Blog yayını, sizden içerikten fazlasını talep ediyor, dijitalin dünyası biraz böyle. Fanzin bu bakımdan da daha huzurlu.”

ZORBA: ŞEKİLCİLİKTEN VE KÜSTAHLIKTAN KAÇINIYORUZ

Zorba, Eylül 2014’ten beri yayınlanıyor. Eser Yavuz, bu adı nasıl seçtiklerini şöyle anlatıyor: “Fanzin çıkarmaya karar verdiğimizde, bizi o sıralar en çok heyecanlandıran isim Kazancakis idi. Onun Alexis Zorbas’ına dair uzun uzun sohbet ederdik. İsim tartışması hiç yaşanmaksızın, onun çağrıştırdığı sertliği de kabul ederek, bizi ortak noktada buluşturmasının nişanesi olarak bu adı kullandık.” Yavuz, edebi ağırlıklı bir fanzin olduklarını hatırlatarak, “Her türlü konunun uç olan tarafları bize aykırı ve çoğunlukla gülünç geliyor. ‘Şekilci’ ve ‘her şeyin farkında’ tavırları içeren küstahlıktan kaçınıyoruz. İtidalli olma, genelde kolladığımız durum” diyor. Yavuz, derginin dağıtımını kendi imkanlarıyla yaptıklarını ve Zorba’yı fanzin satışı yapan dükkanlara bıraktıklarını söylüyor. İki ayda bir çıkan Zorba’nın giderleri “cepten” karşılanıyor. Yavuz, yazma disiplini kazanmak istedikleri için fanzin çıkardıklarının altını çiziyor ve ekliyor: “Bir ürün ortaya koyduğunuzda onun somut olarak elinizde olması; internetin değerbilmez, uçup gidici ortamına göre ziyadesiyle bir kalıcılık sağlaması da cabası.”

LİLYUM: DÜŞÜNCE VE EDEBİYATTA RENK İSTİYORUZ

Lilyum, geçtiğimiz Nisan ayında kuruldu. Tomris Meczupov müstear adıyla yazılarını yayımlayan fanzinin editörü, başka yayınlarda yazı yayımlatma girişimlerinde karşılaştığı yaklaşımlara ve yayınlardaki tek tip bakışlara, birbirinin aynı üsluplara daha fazla katlanamayıp harekete geçmiş. “Biz renk istiyoruz. Düşüncelerde renk, edebiyatta renk. İnanın bir şeyleri başarmanın, bir şeylere ulaşmanın tadı paha biçilemez” diyor Tomris. Popüler kültüre teslim olmayan, kendi tarzı ve üslubu olan yazıları yayımladıklarını belirtiyor.

Satılması için fanzin bıraktıkları kitabevlerinin fanzinin üzerinde yazan fiyatın yarısını aldığına değiniyor. Bu, gelirlerin iyice kısıtlanması anlamına geliyor. Buna belli açılardan mecbur kaldıklarını da ekliyor. “Genellikle kitabevinden başka çare kalmıyor çünkü okuyucu ile bağ kurabildiğimiz tek yer orası.” Tomris, her sayıda yaklaşık 30 kişinin emek verdiğini söylüyor. Fanzinin giderlerini nasıl karşıladıkları şu sözlerle açıklıyor: “Satılan fanzinlerden aldığımız üç-beş kuruş, bazen okul harçlığı, devlet bursları... Ciddi anlamda zorlandığımız zamanlar oluyor. Lakin değiyor.” Tomris dijital yayıncılıkla basılı olanı kıyaslerken “Piksel piksel edebiyat elbette güzel ama kağıdın tadı, o uğraşların zor ama eğlenceli yanları bir yana, kapitalist dünyaya bir direniş olması bakımından elektronik edebiyattan bir adım önde” diyor.

Evrensel'i Takip Et