Bir eyleme özne olalım mı?
'Harika bir yemek' diye paylaştığın resim beğenildikten sonra garsonu çağırıp, sosuna tuzuna bahane bulup geri gönderince anlamı kalmıyor. Bir 'beğen' ile aşk olmuyor, beş FAV ile sofralar dolmuyor. Gecenin sonu yalnızsın yine. Muhalefet 'Lanet olsun hesap vereceksiniz!' yazıp tekneden soğuk sulara atladıktan sonra 'Kaptan müziği biraz daha açsana' ile olmuyor işte.

Ayşen AKSAKAL
Bir yerde hata yapıyoruz.
Çünkü gerçeklikten hızlı bir şekilde kopuyoruz.
-Mış gibi bir topluluk ile kendi kendimize Truman Show çekiyoruz.
Sosyal medya sağ olsun, artık hepimiz kısa cümlelerle güzel şeyler yazabiliyoruz.
Hepimiz birer doğa, moda, yemek fotoğrafçısıyız, savaş muhabirlerinin yancısıyız.
Efektler sağ olsun hepimiz de pırlanta gibiyiz.
Ama bu harika sosyal medya mecralarını icat eden arkadaşlar şunu hayal etmişlerdi;
İnsanlar yaşadıklarını ve düşüncelerini özgürce paylaşıp kendileri gibi düşünen insanlarla iletişime geçebilsin.
İnsan oğlu tabi ki suistimalde yine limit tanımadı.
Facebook’a “Kızım havuza düştü, boğuluyor, bize dua edin” yazan kadın mahkemeye çıkalı bir kaç sene oldu bile.
Burada bir hatamız var.
Önce yaşayacak sonra paylaşacaktık.
Biz ise paylaşmak için yaşamaya sonra da paylaşmak için yaşıyormuş gibi yapmaya başladık.
Eylem saatlerini paylaşınca eyleme gittik, bir kap su bırakın deyince hayvanlar suyu içebildi, bir FAV’a dostlar bizi yanında hissetti sandık.
İşin kötüsü, kendi sosyal medya çevremizi kendimiz yarattık. O yüzden aslında herkes biraz da “kendimiz” gibi.
Kendi ideal dünyamızda geçici süreli mutluluklar yaşadık. Genele vurduk kendi seçtiğimiz insanların duruşlarını, söylemlerini.
Herkes o şarkıyı dinliyor sandık, herkes bizim partiye oy verecek, herkes o eyleme gidecek sandık.
Canımızın çektiğini değil, kadrajda iyi duranı sipariş ettik lokantalarda, kontrastı açınca saçlarımızın beyazı görünmeyiverdi, neden beyazlıyor diye soramadık kendimize. Hepimiz hep güzel, hep düşünceli, hep sıkı muhalif, hep çok aşık ya da şair depresyonundaydık.
Çünkü bunlar beğeniliyordu en çok, çünkü hepimiz beğenilmek istiyorduk.
Kimse ısıtırken dibi tutmuş dünkü makarnamızı, evdeki diz yapmış sünük pijamamızı, kalabalık aile fotosu arkasında dönen eltiler kavgasını, o buğusu fotojenik görünen rakının hemen arkasında kadraja sığmayan yalnızlığı bilmek istemezdi.
Bilmelerini de istemedik.
Oysa çözmemiz gereken onlardı, neden hala kuru kuru makarna yediğimizi, aile sorunlarımızı, yalnızlığımızı çözmemiz gerekiyordu.
Bunları allayıp pullayıp 3 beğeni de alınca, sorunlar çözüldü sandık.
Arap Baharı sosyal medya üzerinden çıkan ilk ve en büyük örgütlenmeydi.
Ne acıdır ki son oldu.
Çünkü orada paylaşmak ve örgütlenirmiş gibi yapmak kolayımıza geldi.
Sosyal medya bize arkadaş buldu ama oradan alıp çıkarıp masamıza oturtalım diye, eylem saatini televizyonlar vermiyor diye, kan anonsu kolay duyulsun diye, alternatif grupların konserlerini dergiler yazmıyor diye, yalnızsan yalnız kalma diye vardı. Biz kalabalıklar içinde telefonlara gömülüp yalnız kalmayı tercih ettik.
Yazmak konuşmaktan kolay oldu.
Çocuklara telefonla, tabletle oynamak için yasaklar koyarken, kendimize sınır koymadık.
Çocuklar büyüdü, bize sadece eskiden yüklediğimiz fotoğraflar hatıra kalır oldu.
Şimdi şu mecraları yerli yerine oturtalım artık.
Önce yaşamamız lazım.
Hayat akan bir şeydir, bir zaman tünelinden daha hızlı akar.
Arkadaşlık RT FAV ve Like değildir. Karşınıza alıp dinlemek gerek, ilgilenmek. Herkese yazmak istemediği derdi varsa teke tek dinlemek için orada olabilmek.
“Harika bir yemek” diye paylaştığın resim beğenildikten sonra garsonu çağırıp, sosuna tuzuna bahane bulup geri gönderince anlamı kalmıyor.
Bir “beğen” ile aşk olmuyor, beş FAV ile sofralar dolmuyor. Gecenin sonu yalnızsın yine.
Muhalefet “Lanet olsun hesap vereceksiniz!” yazıp tekneden soğuk sulara atladıktan sonra “Kaptan müziği biraz daha açsana” ile olmuyor işte.
“Hava sıcak sokağa çıkılmasın, gaz sıkabilirler gözüme gelmesin ama çok da haklı eylem, orada varlığım hissedilsin” olmuyor. Hissediliyor yokluğun.
Örgütlenmek demek hareket demek.
Sivil toplum kuruluşuna üye olmak demek, FAV beleş olduğu için belki bir vakfa aidat ödemek, dernekleşmek, seçim bürosunda durmak, mahallelerde gezmek, insanları tanımak, ellerini sıkarak tanışmak demek.
Ekrandan tanıdığın bir halkı sevemezsin, sevdiğini sadece yazarsan da göstermiş sayılmazsın.
Önce yaşayıp sonra paylaşacağız.
Şimdi bu bir gazete yazısı, internetten linkini paylaşabilir, gazeteden fotoğrafını çekip bir yerde paylaşabilirsiniz.
Ama lütfen başına şunu yazın;
okuduktan sonra lütfen göğe bakın, sokağa basın, tuşlardan bağımsız bir eylemin öznesi olun!
En kötüsü bari kendine gerçek bir ıslık çal!
Evrensel'i Takip Et