14 Ağustos 2015 01:25

Emine UYAR
Gizem ULUTAŞ
Toprak Fırat AKÇAY
Dikili

İzmir’in Dikili ilçesinde gerçekleşen 13. Gençlik Yaz Kampı’na katılan sanatçılarla savaş ormanının sanata yansımasını konuştuk.
Ortadoğu’da uzunca süredir çok yakından hissetiğimiz bir savaş sürüyor. Ülkemizde de hergün çatışmalar devam ederken çok sayıda insan yaşamını yitiriyor. Biz de farklı disiplenlerden sanatçılar ve edebiyatçılara savaşın sanata yansımasını ve barış isteğini sorduk.

Şair Hakkı Zariç, iktidarın kendi varlığını devam ettirebilmek için yoksulların gündemine savaşı soktuğunu dile getirerek, “Kahramanlık şarkıları söylemek yerine hayatta kalmak istiyoruz“ diyor.

Sanatın savaşa karşı duruşunu en güzel ifade eden eserlerden birinin Guernica tablosu olduğunu belirten Zariç, Paul Eluard’ın “Özgürlük” ve Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” şiirlerini örnek veriyor. “Savaşın estetiği” diye bir kavram olmadığına dikkat çeken Zariç, “Savaş yıkımdır, yıkımın olduğu yerde sanat da yoktur sanatçı da. Barışta bir estetik, bir güzellik vardır” diyor. Ahmet Erhan’ın dizeleri ile şairlere bir çağrı yapıyor:  
Pelikan dolmakalemle üç kere yazıyorum
Şairler baş kaldırın
Şairler baş kaldırın
Şairler baş kaldırın
Hiç değilse boyunuz uzun görünür bu defilede…

AYDINLARDAN BİR BARIŞ CEPHESİ

TYS Genel Başkanı Şair Mustafa Köz, sınırlarımıza dayanan savaşa karşı bütün vicdanıyla yazarların, şairlerin, aydınların bir barış cephesi oluşturması gerektiğini belirtiyor. Cemal Süreya’nın, “Kan var bütün kelimelerin altında” sözünü hatılatarak, “Bütün savaş çığırtkanlarının o kara vicdanlarının altında kan var. O vicdanlara bir parça ışık serpilmedikçe -ki bunu yapacak olan barış yanlılarıdır- bu kelimelerin altındaki kan silinemeyecek“ diyor. Ortadoğu’ya dair daha çok resim, daha çok şiir ve öykü gerektiğini söyleyen Köz ekliyor; “Aydınlanmanın önemli bir parçasıdır sanattır. Aydınlar da bulundukları yerden Ortadoğu’ya ve Dünya’da olup bitene bakmalıdır diye düşünüyorum.”

‘SARAYIN KÖTÜ SENARİSTLERİ’

Yönetmen Suat Eroğlu, ülkenin savaşla burun buruna olmasını, “Sarayın kötü senaristleri tarafından yazılmış, kötü karakterlerin olduğu bir film vizyona sokulmak isteniyor“ diyerek tanımlıyor. Bu senaryoya ve filme Türkiye seyircisinin, toplumunun rağbet göstereceğini düşünmediğini ifade eden Eroğlu, “Filmin tek amacı sonunda sarayın içindekilerin ayakta kalması” diyor.

Savaş çığırtkanlığı olduğu kadar barış çığırtkanlığının da olacağını ifade eden Eroğlu, “Bizler, sarayın senaristleri tarafından yazılan rollerde üç kuruşa harcanacak figüranlar değiliz. Sinemacılar film, kısa videolar yapabilir, heykelciler Türkiye’nin her yerinde her meydanda savaşta yıkılan heykellere, yaşamını yitiren insanlara dair heykeller yapabilir. Tiyatrocular sokaklarda, salonlarda barışa dair oyunlar sergileyebilir” diyor. Sinemacılar olarak bir imza kampanyası başlattıklarını anlatan Eroğlu, “Bu imza kampanyasında, ‘demirden silah da yapılır kamera da. Sen derdini hangi silahla anlatmak istersen onu eline alırsın’ diye bir çıkışla yola çıktık.

Sinemacılar olarak barışın inşası için çağrıda bulunduklarını belirten Eroğlu, “Kampanyamız günden güne büyüyor. Şu an 400’ün üzerinde genç sinemacımız, festival yöneticimiz, sinema yazarı, yönetmen, senarist, set emekçisi birçok insan yanyana gelmiş durumda” diyor.

‘SAVAŞ KÜLTÜRÜ DE YIKIYOR’

Heykeltıraş Uygur Orhan, savaşların sadece insanları öldürmediğini, geride kültürel bir yıkım da bıraktığını belirtiyor.

Taliban’ın Buda heykellerini yıkmasını, Amerika’nın Irak’ı işgalinde müzelere yapılan saldırıları, IŞİD’in tarihi kentlere saldırmasını örnek gösteriyor. Orhan, “Heykel sanatçıları olarak bir çağrımız olmalı. Parklara, meydanlara heykellerimizi koyalım. Taştan, çamurdan bir şeyler yapan insan eline silah almaz. Sanatçılar da barış için örgütlenmeliler” diyor.   

‘EN BÜYÜK DİRENÇ KARELERİNİ OLUŞTURALIM’

Fotoğrafçı Özcan Yaman, sanatçıların savaş isteyenlerle dövüşmesi gerektiğini söylüyor. “Bu dövüşte bizim silahımız kullandığımız sanat araç gereçleri olur. Ben de bu dövüşte fotoğraf makinasıyla yer almaktayım. Can Yücel söylemişti, ‘Dövüşelim barış için’. 21. yüzyılda savaşlar hala sürüyor ve süreceğe benziyor. Savaş karşısında en büyük direnç karelerini kurmamız gerekiyor” diyor.

‘VE SARILDIM DERKEN...’

Şair Tevfik Taş, savaş karşıtlığına anti-militarist bir kategori açmanın gerekli olduğunu düşünüyor. “Militarizmin temel kaynaklarından birisi insan malzemesi. Vicdani reddin savaş karşıtlığının çok önemli parçası olduğunu düşünüyorum. Savaşlara karşı çıkacaksak savaşa gönüllü kulluk halinde giden insanları uyarmaya çalışmalıyız” diyor. Yalnızca savaş karşıtlığı değil, barış kültürünün bir parçası olarak anti-militarizmi öneriyor. Louise Aragon’un “Mutlu aşk yoktur” şiirinin aslında savaş karşıtı bir şiir olduğunu belirtiyor.  

İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi.
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur.

“Mutlu aşk yoktur” dizesinin iki kişi arasındaki aşkın mutsuzluğuna dair bir şey olmadığını belirten Taş şunları söylüyor; “Aragon bu şiiri cephede 2. dünya savaşında faşizme karşı savaşan anti-faşistler için yazmıştır. Aslında şunu demektedir; ‘Siz orada öldürülürken insanların dünyası faşizm tarafından paramparça edilirken, dünya bu kadar kan revan içinde iken kimse mutlu olamaz. Aşkımızın mutluluğu için, bir başka mutlulukla birleşip büyümesi için barış taraftarı olmak zorundayız”. 

Evrensel'i Takip Et