24 Ocak 2007 01:00

Arka mahallelerin müziği


Ellerine oyuncaktan önce çalgıları verilen bu delikanlılar hayata müzikle giriş yapmışlar... Var oluş nedenleri müzik demek bu durumda çok “gergin” ve “tepeden” konuşmak olur... Müzik demek varlık demek çünkü onlar için.
“Maddiyat yıllar sonra geldi, kendimizi tatmin için çalıyorduk” diyerek özetliyorlar bu durumu. Klişe tabirle söyleyecek olursak, son günlerde Türkiye’de bir Dolapdere Big Gang “fırtına”sı esi-yor... Kemanda Yusuf Çalkan, perküsyonda Memduh Akatay, Hüseyin Ceylan, İsmail Peşluk; klarnette Aykut Sütoğlu, klavyede Gökay Süngü, bas gitarda İrfan Keçebaşoğlu, kanunda Mustafa Olgan ve vokalde Emir Yeşik‘ten oluşan grupla konuştuk. Grubun ortak müzik zevki Hint müziği, jazz, Latin, flamenko İsmail Tunçbilek, Hüsnü Şenlendirici... Grubun en genç üyesi 16 yaşındaki Memduh, Hint müziği sevdiğini ama kendini bulmak için kimseyi dinlememeyi tercih ettiğini söylüyor. Emir ise 80’lerden günümüze funk seviyor. Phil Collins, Peter Gabriel dinliyor. Michael Jackson’a çocukluğundan beri hayran. “Asıl amacımız yurtdışına açılmak” diyorlar...

Albümden önce ne tür işler yapıyordunuz?

Hepimiz ayrı ayrı çeşitli müzisyenlerle çalışıyorduk. Kendi bestelerimiz de vardı, bilinen parçaları aranje ediyorduk şimdiki gibi...

Sizin yaptığınız aslında cover’a benzer bir şey. Başka bir sürü grup bunu yapıyor, sizde değişik olan nedir?
Mustafa: Aslında yaptığımıza tam olarak cover denemez... Bütün parçalar birer beste gibi oldu. İntroları, ritimleri ve formu değiştiriyoruz. Şarkı bambaşka bir şekle giriyor.
Yusuf: Çok üstüne düştüğümüz için de öyle oldu. Bütün ritimlerin vuruşu, kanunun bir tınısı, keman yazımlarında bir nota hep farklı... Bir intro için bir gün tartıştığımızı biliriz. Diyelim başında nihavent bir beylik çalıyoruz. Ama bu şekilde yorumladığımız için baştan yaratmış oluyoruz.
Emir: Türkiye’de pop müzik artık bitti. İnsanlar artık yeni bir şeyler arayışına girdi. Farklı yeni bir şey, bizden çıkan bir şey oldu.

Televizyonlardaki performanslarda aranızda çok eğlendiğiniz hissi veriyorsunuz... Stüdyoda değil de evde müzik yapar gibi...
“Biz nerdeyiz, televizyonda mıyız” diye düşünmüyoruz, normalde de arkadaş olduğumuz için çok güleriz. Sahnede de yaptığımız müzikten çok eğlendiğimiz için çok eğlenceli durabiliyoruz.

Son zamanlarda arka mahalleler keşfedildi. Aslında on yıl önce Laço Tayfa’yla başladı, sonra Hüsnü Şenlendirici çok popüler oldu... Ne diyorsunuz bu duruma?
Laço Tayfa döneminde müzikalitesi çok yüksek bir gruptu, bizim için çok önemlidir. Daha sonra Brooklyn Funk Essentials’la çalıştılar, da çok beğenildiler. Hüsnü Abi solo albümünde de klarnetiyle kendini tanıttı... O zamandan bu yana müzik de değişti, her şey değişti. Daha iyi bir promosyon yapıldı. Medya daha çok yer verdi.

Oyuncaktan önce çalgımızla tanıştık dediniz, kaç yıldır çalıyorsunuz?
Yusuf: Kemanı elime aldığımı hayal meyal hatırlıyorum. Sülalede erkeklerin hepsi müzisyendir. Kundaktayken bile evde müzik vardı.
Aykut: Ben kendimi bildim bileli çalıyorum. Mesela Memduh’un babası ve amcası Türkiye’nin en önemli perküsyoncularındandır: Mehmet Akatay, Hamdi Akatay.
Memduh: Ben de küçüklüğümden beri çalıyorum...
Hüseyin: Kaç yaşımda başladığımı bilmiyorum. Küçük yaşlarda ağabeyimden dersler almaya başladım.
Mustafa: Müziğe 7-8 yaşlarımda ritim çalarak başladım. 11 yaşımda da kanuna ilgim başladı.
İsmail: Şöyle söyleyeyim kendi sünnet düğünümde kendim çaldım. Mutluyum.
Emir: 15-16 yaşlarında başladım müziğe.

İkinci albüm nasıl bir şey olacak?
İkinci albümde kendi bestelerimiz de olacak. Şarkılar yine İngilizce sözlü olacak, alt yapılar aynı şekilde olacak. İlk albümdeki konsepte devam edeceğiz. Şimdi yurtdışında şarkılarımızın remix’leri yapılıyor...

Çok kalabalıksınız... Hiç sorun çıkmıyor mu?
Çoğumuz çocukluk arkadaşıyız. Hiçbir tartışmamız olmamıştır. Bir tek tartıştığımız konu müziktir. Birbirimizin müzisyenliğine güvendiğimiz için birbirimizi dinliyoruz ama. En fazla dargınlığımız 5-10 dakika sürer. (İstanbul/BİA)
Nilüfer Zengin

Evrensel'i Takip Et