29 Ocak 2007 01:00

EVRENSEL’den


Hrant Dink cinayeti, başka birçok gerçeğin çıplak gözle görülmesini sağlamasının yanında, medyanın ikiyüzlülüğünü de ortaya çıkardı.
Sermaye sınıfının ve ülkeyi yönetenlerin güncel ihtiyaçlarına göre ırkçılığı kışkırtıp; bunun doğal sonucu olan gelişmeler söz konusu olduğunda hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi olan biteni değerlendirmek, holding medyasının sıradan davranışı haline geldi.
Aynı davranış ülkeyi yönetenler için de geçerli olmaya devam ediyor.
Hatırlanacaktır; Hrant Dink, Orhan Pamuk başta olmak üzere yazar ve aydınlara yönelik linç girişimlerinde bulunulan dönemde, medya da bu girişimlere paralel bir çizgi izliyor ve hatta bunu kışkırtacak bir yayın yapmaktan çekinmiyordu.
301. maddeye ilişkin tepkiler, maddenin antidemokratik içeriği, AB dolayımı olmadan kimsenin aklına gelmiyordu.
Başta 301. olmak üzere Anayasa ve yasalarda bulunan birçok antidemokratik maddeye karşı yürütülen kampanyalar, toplumun önemli bir kesiminin desteğini almış olmasına rağmen medyada kendine yer bulamadı.
Dink’in katledilmesinin ardından ise tartışmalar, gerçeğin ortaya çıkarılmasından çok herkesin üzerinde mutabık kaldığı ‘genel doğrular’ üzerinden yürütüldü.
Sonuçta bugün ülke genelinde Hrant’ın öldürülmesini savunabilecek pek kimse kalmadı; ancak cinayeti planlayanların varlığı ve amaçlarını gerçekleştirmek için yeni girişimlerde bulunmaktan çekinmeyecekleri, göz önünde bulundurulması gereken bir gerçek olarak karşımızda durmaya devam ediyor.
Bu olaylara karşı hükümetin geliştirdiği tüm çözümler ise ayrıca üzerinde durmayı gerektiriyor. Bir emniyet müdürü ve bir valinin görevden alınmasıyla yetinen bir anlayış, kamu vicdanını tatmin etmekten uzaktır. Aylardır yürütülen ırkçı-milliyetçi propagandaya ve linç girişimlerine, hükümetin zamanında müdahale etmemiş olması; tersine kendi propagandasında bu söylemi daha sık kullanmaya başlamasının nedenleri, açıklanmaya muhtaç bir sorun olarak ortada durmaya devam ediyor.
Başta İçişleri Bakanı olmak üzere, benzer olayların siyasi sorumluluğunu üstlenmesi gereken hükümet, bunun yerine birkaç bürokratı tepkiler yatışana kadar merkeze almakla yetiniyor.
Öte yandan Hrant Dink’in öldürülmesi ve ardından yapılan cenaze töreni, bir kez daha göstermiştir ki Türkiye’de yaşayan hiçbir halkın birbiriyle gerçek bir sorunu yoktur. Kürt olsun, Ermeni olsun, Arap olsun, Laz olsun, Türk olsun; aynı coğrafyada yaşayan bütün insanlar, kendilerini bir diğerinin yerine koyarak kardeşlik içinde yaşama isteğinde olduklarını, gerek cenaze töreninde gerekse çeşitli biçimlerde yazılı ve görsel basına yansıyan görüşlerinde gösterdiler.
Cinayetle bir kez daha gündeme gelen Trabzon kentinin ve Trabzonluların ise aslında olayın sorumluluğunu taşıdıklarını söylemek mümkün değil. Ancak Trabzonluların, bütün bu olup bitenlerden sonra, bütün kışkırtmalara rağmen tarihten gelen, halkların birlikte yaşama kültürüne bir kez daha sarılmasının gereği ortaya çıkmıştır.
İyi haftalar...

Evrensel'i Takip Et