29 Ocak 2007 01:00
Mevlana, kardeşliği büyütüyordu
GÜNÜN YAZILARI
Mevlana üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan İranlı Yazar ve Çevirmen Tevfik Süphani, Mevlananın düşüncesinin merkezinde insanın yer aldığını, Mevlananın yaşadığı dönemlerdeki keskin dini ayrımlara ve din savaşlarına rağmen insanları; din, dil ve ırk ayrımı yapmadan eşit gördüğünü kaydetti. Mevlananın 800. doğum yılı nedeniyle yapılan etkinlikler için Ankaraya gelen Süphani ile Mevlananın düşünce sistemi ve günümüzde ihtiyaç duyulan bakış açısını konuştuk.
Mevlananın hümanizmasının, eşitlikçi düşünce yapısının insanlara yansıması konusunda neler düşünüyorsunuz?
İranlılar belki onu Farsça şiirleri olduğu için Türkler belki, Anadolulu bir hümanist olduğu için Afganlar, babası Afganistanda doğup büyüdüğü için seviyor diye düşünebiliriz. Ama Mevlananın tüm dünya insanları tarafından sahiplenilmesini sağlayan asıl neden, onun hümanist ve eşitlikçi yapısıdır. Mevlananın Mesnevi adlı eseri, ilk olarak en sağlam şekilde bir İngiliz olan Reynold Nicholson tarafından yayına hazırlanmıştır. Halen en doğru Mesnevi olarak Nicholsonun hazırladığı metin kabul edilir. Nicholson, Mevlana üzerine yazdığı bir yazıda; Mesnevi üzerinde çalışmasının nedeni olarak da onun bu hümanist yanını gösterir. Mevlana, insanların ırk, din, dil, kadın erkek olmaları yönünden taşıdıkları ayrımlara bakmaksızın; onları temelde insan olarak gören bir bakış geliştirmiştir.
Mevlananın bu yönünün, tarih içerisinde gizlendiği dönemler de görüyoruz...
Mevlana, istediğini söyleyip gitmiş bu dünyadan. Ondaki insani yönleri keşfedip çıkarmak da bizim görevimiz, insanlığın görevi. Dönem dönem eserlerindeki bu insani yön değerlendirilmemiş, ortaya çıkarılmamış, bu doğru; böyle düşünen insanların Mevlanadaki hümanist özü ortaya çıkararak abartması gerekiyor. Bunlara çok fazla ihtiyacımız olan dönemlerden geçiyoruz.
Mevlananın yaşadığı dönem, Haçlı Seferlerinin de olduğu bir dönem. Buna rağmen dini ayrımları gözetmeyen bir anlayışı var...
Mevlana semah yaparken bir Hıristiyan gelmiş, o da semaha girmiş. Bu arada semah sırasında Mevlananın ayağına basmış, Mevlananın talebeleri ona kızacaklarmış ki Mevlana; O Hıristiyan, siz neden Hıristiyan değilsiniz? O korkuyor, siz neden korkmuyorsunuz? demiş. Mevlana, o dönemdeki Haçlı Seferlerine rağmen Hıristiyan düşmanlığı yapmamış. Kendisini ziyaret etmek için İstanbuldan Konyaya gelen bir piskopos ile sokak ortasında karşılaşmış. Piskopos, sokak ortasında Mevlananın önünde eğilmiş, Mevlana da aynısını ona yapmış ve saygısını göstermiş.
Kuranda Allah sadece insanı değil tüm kainatı da yarattı yazar. Mevlana ise Allah yarattıktan sonra biz ona ihsan verdik diyor. Bu, Kuranda geçmiyor. Bunu Şemsden almış olabilir. Şems, hac yolunda bazen birinin Doğuya bakarak birinin Batıya bakarak namaz kıldığını, o zaman Kabe sembolünün yerini insanın aldığını yazar. Yani insan insana secde ediyor. Bu, Mevlananın düşüncesindeki önemli noktalardan birisi; yani insanın insana secde etmesi.
Mevlana ile Mevlevilik ilişkisinden bahseder misiniz?
Mevlana, Mevleviliğin kurucusu değil. Mevlanaın oğlu Sultan Veled; onun öğretisi ile ilgilenmiş, onu sistemli bir hale getirmiştir. Örneğin semah konusunda zamanında ayrıntılı bir düzenleme yoktu, onun deyimiyle hal ne zaman isterse, Mevlana kalkıp semah dönerdi. Yani şimdiki gibi bir düzenleme yoktu. Şu anda Mevlevi semahında dört devir vardır. Bunları Sultan Veled ve onun çocukları bir usule sokmuş.
Radi Fiş, Mevlana yalnızca insan yüreğinin mucizelerine inanır diye yazıyor...
Peygamberimiz; Sen gönlünün sesini dinle, başkaları ne derlerse desinler der. Mevlanada da bunun bir biçimde yorumlanmasını görüyoruz. Mevlanada aşkın peşinden gitmek fikri vardır. İnsan aşık olacak, aşkının peşinden gidecek, marifet öğrenecek; yani insan, aşk sayesinde insanı ve kainatı tanıyacak. Mevlana için aşk, dünyayı ve yaşamı tanıma yoludur. Mevlananın kadınlara çok hürmetkar davrandığını görüyoruz. 7nci yüzyılda, onun semah meclislerinde kadınlar da yer almış. Aslında Mesnevideki bazı ifadelere bakınca, bu konuda tam tersi bir fikre kapılabiliriz. Ama onun davranışları çok daha farklıdır. Pek çok edebi sanatı Mevlananın eserleriyle düşününce, bir türlü ihanetle bakmış olursunuz. Elbette şiirlerinde pek çok sanatı kullanmıştır. Ama bunlar üzerine düşünmemiş, içinden geldiği gibi söylemiştir. Yani planlayarak, Şöyle yazayım diyerek yazılan eserler değildir.
Mevlananın tasavvuf anlayışında onun insana, hayata bakışını nasıl görürüz?
Tarihte Mevlananın sanatını İbni Arabi yoluyla anlatmaya çalışanlar da olmuş. Ama Mevlana çok daha farklı bakmış. Mevlananın tasavvuf anlayışı zemin, yani yeryüzü tasavvufu. İnsana dayanarak Allahı görme anlayışı. Bazıları Allahı görmek için yedi kat gökte gezerken Mevlana, Allahı insanların arasında arıyor. Onun gayesi, orada insanları iyileştirmek, insanları birbirlerine yakınlaştırmak... Mevlana, kadının zorla örtünmesini emretmenin kadın açısından olumlu bir yan olmak bir yana, bunun kadını kötülediğini, küçük düşürdüğünü yazar. Mevlana, insana Tanrı seni hür yaratmış, sen neden kendini kul etmek istiyorsun? diye sorar. Yani Mevlanada İslamda var olan yalnızca Allahın önünde eğilme, ondan yardım dileme vardır. İnsana kulluk etmez: Mevlananın özgürlük anlayışı budur.
Mevlananın fikriyatından bakınca, çağımızda insanlar arasındaki bazı yapay ayrımlar ve bunlar üzerinden gelişen çatışmaları nasıl görüyorsunuz?
Mevlana, dört lisan ile insanlarla anlaşıp o lisanlarda sorulan sorulara cevap veriyormuş. Farsça, Rumca, Türkçe ve Arapçayı kullanmış. Mevlana, insanlar arasında yakınlıklar, kardeşlikler nelerse onları bulup birleştirmeye, büyütmeye çalışmış. Şimdi ise aramızı en çok açan ne varsa onu büyütmeye çalışıyoruz. (Ankara/EVRENSEL)
Bülent Özçelik
Evrensel'i Takip Et