30 Ocak 2007 01:00

Bir slogan, Kürt işçileri ve Karapetê Xaço


Hrant Dink cinayetine tepki olarak sıcağı sıcağına geliştirilen, cenazesinde de yüzbinler tarafından haykırılan “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı, şoven milliyetçi çevrelerde “infial” yarattı. 100 yılı aşkın süredir Ermeni adını bir küfür ve aşağılama sözcüğü olarak Türk halkının bilincine kazımaya çalışan bu zihniyetin başlattığı tartışma sürüyor.
Ermeni halkının Türkiye halkıyla kardeşliğine vurgu yapan “Hepimiz Ermeniyiz” sloganını atan yüzbinlerce insan, bunun, halkların kardeşliğine açık bir vurgu yapması ve Ermeni halkının bu açık seçik sahiplenişi, Kürtler arasında da “garipsendi”.
Dink için Diyarbakır’da taziye
Bir yandan Diyarbakır Demokrasi Platformu, Müslümanlara ait bir taziye yeri olan “Liceliler Yas Evi’nde” Hrant Dink taziyelerini kabul etti. Taziyede Dink için fatihalar okundu. Diğer yandan ise Diyarbakır’da Dink cinayetinin protesto edildiği eylemlerde, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının atılmadığı, sadece “Hepimiz Hrant’ız” dendiği de dikkatlerden kaçmadı.
İşçiler sloganı tartıştı
Diyarbakır’da Tekel Tütün İşletmesi’nde, cenazenin kaldırıldığı gün cinayet ve cenazenin kitleselliği üzerine sohbet ederken, işçilerden biri “Hepimiz Hrant Dink’iz sloganı tamam ama ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ sloganı da ne oluyor? Biz elhamdülillah Müslümanız, nasıl Ermeniyiz diye slogan atarız?” dedi ve tartışma başladı. “Ermeni senin için neyi ifade ediyor?” diye sorduğumuzda ise “Ermeni demek Hıristiyan demek. Biz nasıl Hıristiyanız diye slogan atabiliriz? Ben bu sloganı atmam” dedi. Birçok işçi de bu fikri destekledi. Bazı işçiler ise “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının halkların kardeşliği adına ve cinayete tepki göstermek için atılan bir dayanışma sloganı olduğunu savundu. Başka işçi gruplarıyla yaptığımız sohbette de slogana aynı itirazlar yükseldi.
Gördük ki yüzyıllar boyu birlikte yaşamış, “kız alıp vermiş”, çocuklarına kirvelik yapmış, yaşamın her alanında Kürtler üzerine büyük izler bırakmış Ermeniler, bugün önemli boyutta ulusal demokratik bilinç biriktiren Kürtler arasında bile hâl⠓dinsel” önyargılarla karşılanabiliyor.
Ancak o günkü tartışmalarda Kürt işçisine, “Hepimiz Ermeniyiz” sözünün içeriğini izah etmekte güçlük çekmedik. Çünkü “Karapetê Xaço” gibi Kürtler ve Ermenilerin ortak değerleri vardı ve bu, işimizi kolaylaştırdı.
Dengbej Garabet Haçaduryan
Efsane, Dengbej Karapetê Xaço’nun yaşamı; aynı zamanda Ermeni ve Kürt halkına yapılan zulmün, haksızlıkların bileşkesi. Bu büyük dengbeji en çok bugünlerde anımsamaya ihtiyacımız var. Karabetê Xaço (Garabet Haçaduryan), 1902 yılında Batman Xerzan’da dünyaya geldi. Kürt Hamidiye Alayları’nın, köylerini basıp ailesini öldürdüğü katliam gerçekleştiğinde 7 yaşındaydı. Yazar Recep Maraşlı’nın aktardığına göre o günü Karapetê Xaço şöyle anlatıyor: “Önce köpeklerin sesini, sonra da kapı sesini duyduk. Tahta kapımıza çok sert vuruyorlardı. Kapıyı açmak için ben gittim. Silahlı üç adam dışarıda duruyorlardı. Kürtçe konuşuyorlardı. Herkesi, köyün aşağısındaki dere kenarına götürdüler. Oraya başka Ermenileri de getirmişler. Hiç vakit kaybetmeden önce erkekleri, sonra kadınları öldürdüler. Sonunda bir parça insaf vicdanlarına girdi ki bizi bıraktılar. ‘Sakın kimse evine geri dönmesin!’ diyerek de çocukları uyardılar.”
Xaço ölmeden önce MHA’ya verdiği bir röportajında; çocukluk yıllarını, “Çocuk başımıza, katliamdan sonra o köyden çıkıp insanların öldürülmediği, katliamların yaşanmadığı bir köye gittik. Filitê Quto’nun köyüydü. 11-12 yaşlarındaydım. Büyük kız kardeşim o köyde evlenmişti. Kocası, zenginliğin köleliğini yaptığı için öldürülmemişti; biz de onun yanına taşındık. Orada zenginlere hizmet ediyorduk. Kürt kaçakçılar hükümet binalarına saldırıyor, yol kesiyordu. Bu kişilerin Ermeni köyleri ile araları çok iyiydi. Ermeniler onları evlerine alıp saklıyordu. Bunun için de Türkler; bütün Ermenilerin o köyden çıkması ve toplama kamplarına alınması kararını aldılar. Böylece de hepimizi köyden çıkardılar” sözleriyle aktarmış.
Kürt köylerinde dengbej oldu
Karabetê Xaço ve kardeşleri, bir süre Kürt köylerinde dilencilik yaparak karınlarını doyurdular. Hiç kimseye de Ermeni olduklarını söylemediler. Kürtçe bilmeleri, onların kendilerini gizlemelerine yardımcı olmuştu. Kardeşleriyle birlikte köy köy dolaşırken Karabetê Xaço, ilk stranlarını da öğrenmeye, yollarda söylemeye başladı. Uzun kış gecelerinde, köy meclislerinde dengbêjlerin şevbûherklerine katıldı. Sesinin güzelliği fark edilince, o da köy meclislerinde stran söylemeye başladı. Ve kısa zamanda Xerzan’da Xaço’nun şöhreti yayıldı.
Xaço, Şeyh Said isyanının ardından, sürgün ve katliama uğrayan Kürt aşiretleri ile birlikte Güney’e göç etmek zorunda kaldı. Tekrar geriye dönmeleri için izin çıktığında ise nüfus kağıdı olmadığı için Qamışlo’da kaldı. Fransızların elinde bulunan Suriye’de işsiz kalan Xaço, Fransız ordusuna katıldı. 2. Dünya Savaşı sonrasında Hayasdan’a (Ermenistan) gitti. 1950 yılında Erivan Radyosu’nun Kürtçe bölümüne katıldı.
Yasaklı günlerin sesi
1950 yılından bu yana da Karapet’in sesi, önce Erivan Radyosu’ndan daha sonra kasetlerinden tüm dünyadaki Kürtlerin evine konuk oldu. Türkiye’de 1950’lerde Kürtçe kitap yazmak, Kürtçe plak yapmak, gazete yayımlamak, okumak, dinlemek yasaktı. Kürt ve Kürtçe kelimelerini kullananlar bile ağır cezalara çarptırılıyordu. İşte Kürtlerin Karapet’in sesiyle tanışması, Kürtçenin cendereye alındığı yıllara rastlar. Karapet’in sesi uzun yıllar bu korkunç inkara karşı yükselen tek ses olarak Kürtlerin yaşamında, kalbinde özel bir yere sahiptir. Her akşam Karapet’in radyoda klam söyleyeceği saatte, köylerde ve kentlerde Kürtler, radyosu olan evlerde toplanır ve onun olağanüstü “tizlikte ve berraklıktaki” sesinden, yasaklı dilinde klamlar starnlar dinlerdi.
‘Kürtlerin hazinesi benim cebimdedir’
Karapet’in sesi, sadece Kürtlere yasaklanan, inkar edilen yok edilmeye çalışılan varlıklarının ve dillerinin gücünü, derinlerdeki kökünü, varlığını her gece yeniden ispatladığı ve hatırlattığı için “özel” değildir elbette. O aynı zamanda taşıdığı dengbejlik özellikleriyle, efsanevi Kürt dengebji Evdalê Zeynikê’den sonra gelen en büyük dengebjdir de. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun internet sitesinde, Karapetê Xaço’nun dengbejliği ile ilgili “Karapet şunu söylüyor: Kürtlerin hazinesi benim cebimdedir, eğer ben klam söylemeye başlarsam, değil bir-iki gün, bir ay bile bana yetmez” sözlerine yer veriyor.
‘Kilisede klam söylerdim’
Yine Karapetê Xaço’ya dönüyoruz. Anlatmaya devam ediyor; “Çocuktum, kör bir aşık vardı. Adı Şako’ydu. İlk defa o kör aşığın klam okuduğunu duymuştum. Kendi kendime klam söylemeyi öğrendim. O vakit Kürtlerin tarlalarını ekiyordum, buğday biçiyor, pala yapıyor ve sürülerini güdüyordum. Normalde pazar günleri Ermeniler çalışmıyordu. Fakat patronum, o günlerde bile beni sürüyü gütmem için gönderiyordu. Ben de buna karşılık kendi kendime hep şarkı söylüyordum. Kiliseye gittiğim zamanlarda bile klam söylüyordum. Bütün klamlarımı Kürtçe söyledim. Hiçbir zaman para için klam söylemedim. Dengbêjlikte para için klam söylenmez.”
90 yıl boyunca Kürtçe klam ve stran söyleyen, kasetleri Kürtlerin yaşadığı bütün ülkelerde elden ele dolaşan, Evdalê Zeynikê’den sonra gelmiş geçmiş en büyük dengbej olarak tanının Karapetê Xaço’nun yüzyıllık yaşamı, aynı zamanda akraba olan Ermeni ve Kürt halklarının ortak geçmişinin, birliktelikleri ve ayrılıklarının da tarihi gibidir.
Hrant Dink, o meşhur 301. maddeden yargılanmasına neden olan yazsında ne diyordu; “Elbette tarihte olan biten her şeyi öğrenmek istiyorum ama o nefret, ne mene bir rezillikse o... Onu tarihteki karanlık inine bırakıyor, ‘Olduğu yerde kalsın, onu tanımak istemiyorum’ diyorum.
Ben Türk ile yaşamayı şans sayıyorum. Şans; çünkü bütün Ermenilerin dünyasında Türk, bir ötekiydi, bir öfkeydi. Ama beraber yaşadıkça o öfke ortadan kalkıyor. İlaç oluyor Türklerle beraber yaşamak. İçimizdeki öfkeye panzehir oluyor.”
İşte Karapet, Dink’in bahsettiği panzehiri daha 8 yaşındayken bulmuştu; “Ailesini katledenlerin” konuştuğu dilde klamlar söyleyerek...
Daha çok şarkı
“Hepimiz Ermeniyiz” sloganına en çok karşı çıkan işçilerin bile Karapet’i, Ermenilerle ortak geçmişimizi ve paydaşlıklarımızı konuştuğumuzda yumuşadığını; en azından “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının atılışındaki içtenliğe ve gerekliliğe ikna olduğunu görmek sevindiriciydi. Ancak aynı işçinin, “Tamam bu sloganı kardeşlik niyetiyle atmışlar ama yine de ben atmam” demesi, hâlâ birbirimizin dilinden şarkılar söylemeye ihtiyacımız olduğunu da gösteriyordu... (Diyarbakır/EVRENSEL)
Mehmet Aslanoğlu

Evrensel'i Takip Et