31 Ocak 2007 01:00

UFUK


Hrant Dink’in katledilmesinin ardından İstanbul ve Trabzon Emniyet Müdürleri, Savcı ve Trabzon Valisi’nin açıklamalarını bir hatırlayalım. Olayın arkasında ideolojik bir örgüt ilişkisine rastlanmadığını öne sürmüşler ve “Aileler çocuklarına sahip çıksınlar” demişlerdi.
Türkiye’deki emniyet soruşturmalarına, yargı koridorlarına terk edilmiş olup da aydınlanmış bir siyasi cinayet var mı? Çok açık ki basın, konunun üzerine gitmemiş olsaydı, hükümet de bunun verdiği rahatlıkla ağırdan alsaydı; Hrant Dink cinayetinde bu aşamaya gelinemezdi. Demek ki basının ve halkın yargı sürecine müdahil olması, demokratikleştirici bir etki yapıyormuş.
Artık Hrant Dink cinayetinin arkasında örgütsel bir ilişki olmadığına, azmettirici Yasin Hayal’in avukatı bile inanmıyor. Trabzon’da çıkan ‘Karadeniz” gazetesinin dünkü manşeti, “Bu işin arkasında örgüt var” başlığını taşıyordu. Haberde, Yasin Hayal’in avukatı Fatih Çakır’ın şu sözlerine yer verildi: “Ben bu işin arkasında bir örgüt olduğunu düşünüyorum. Yasin çok ketum bir insandır, eğer varsa birileri bunları da ele vermez.”
Ve en önemli halka olarak polis muhbiri Erhan Tuncel’in, Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeyi planladığını Emniyet’e bildirmiş olması, olayın perde arkası ile ilgili soruları güçlendiriyor. Bazı iddialara göre Erhan Tuncel’in “ilişkisi”, onu “muhbir” yapan ve eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek üzerinden devam ediyordu. Rahip Santoro cinayetinden sonra Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilmiş olan Akyürek de artık soruşturma kapsamına alınmış bulunuyor.
Son olarak Milliyet, Erhan Tuncel’in, Şubat 2006’da Yasin Hayal’in, Hrant Dink’i öldürmek için plan yaptığını Trabzon Emniyeti’ne bildirdiği, Trabzon Emniyeti’nin de 19 Şubat 2006’da İstanbul’u “gizli” bir yazı ile uyardığı gündeme geldi.
Demek ki basının kendilerine karşı tavrına tepki gösteren emniyet müdürleri, böyle bir istihbarata sahiplermiş. Bu bilgiler, basına yansımadan üzerine gidilmediğine göre, artık kimsenin “Basın nereye varmak istiyor?” türünden sorularla olayı sulandırmaya ve kendisini temize çıkarmaya çalışmasına prim vermemek gerekiyor.
Elbette böylesi hassas bir konuda, sorumlu bir yayıncılık son derece büyük önem taşıyor. Ancak bu da bazı meslektaşlarımızın yaptığı gibi “Emniyet müdürleri yıpratılmak isteniyor ve bu konuda çok rahatsızlar” türünden yazı ve haberlerle yapılamaz.
Olayın aydınlanması açısından, konuyla ilgili iddiaları açık ve cesur bir biçimde gündeme taşımaya devam etmek, son derece yaşamsal bir önem taşıyor.
Örneğin Hrant Dink’in İstanbul Vali Yardımcısı tarafından valiliğe çağrılması ve Vali Yardımcısı’nın odasındaki iki sivilin, kendisini “dikkatli olması” konusunda uyarmasının nedenleri şimdi daha iyi anlaşılıyor. Muhtemelen, Hrant Dink ile görüşen iki istihbaratçının “uyarıları”, muhbir Erhan Tuncel’den gelen bu habere dayanıyor.
Ve şimdi şu soru daha büyük bir önem taşıyor: Hrant Dink, devletin bir yıldır bildiği bu plana rağmen neden korunmadı? Yasin Hayal, neden ciddi bir biçimde takibe alınmadı?
Üstelik Yasin Hayal’in oturduğu mahallede, hem JİTEM’in varlığı biliniyor, hem Polis Meslek Yüksekokulu bulunuyor, hem de Özel Harekat var. Bu kişi, bunların arasından sıyrılarak ve hepsini “atlatarak” mı bu işi başardı?
Böyle bir şey gerçekten mümkün olabilir mi?
Tüm bunlar, bu olayda Yasin Hayal’in üzerinde birilerinin olduğunu ve cinayet planının İstanbul’da tamamlanmasına kadar bu kişi ve güçlerin, olayı koordine etmiş olma ihtimalini güçlendiriyor. Yoksa “Yasin Hayal, kendisi yapacağı işi Ogün’e havale etti ve başta Erhan Tuncel olmak üzere kendisini izleyenleri atlattı” türünden haberler, hiç de inandırıcı görünmüyor. Kaldı ki Ogün Samast’ın bu cinayeti işleyeceğini yakın çevresine söylediği biliniyor. Yasin Hayal’in ortalıkta bu yöndeki sözlerini duyan “güvenlik kulağı”, Ogün Samast’ın söylediklerini nasıl atlıyor? Gazetecileri bile yasadışı bir biçimde dinlediği daha önce gündeme gelen ve tartışma yaratan istihbarat birimleri, bu kişilerin telefonlarını dinlemedi mi, takibe alma gereği duymadı mı?..
Artık şu çok açık: Tuncel’in bağlantılarının üzerine gidilirse, daha “derin” noktalara ulaşılabilir.
Bu kadar “yol verilmiş” bir cinayet, “Bağlantıyı bir an kopardık” diyerek açıklanamaz.
Dün, İçişleri Bakanı Aksu hakkında bu olayla ilgili gensoru verildi. Ancak İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah, hâlâ görevinde.
Tekrar vurgulayayım; bu cinayetin önündekiler çekilmeden, arkasını net olarak göremeyiz. O nedenle Cerrah’ın da “kızağa” çekilmesi, soruşturmanın selameti açısından bizce bir zorunluluk!..
Fatih Polat

Evrensel'i Takip Et