1 Şubat 2007 01:00

Oğlunuz Er Yorgos Savaşırken Öldü


1898 İstanbul doğumlu olan Yorgos Magnis, Yunan güçlerine bağlı olarak Anadolu cephesinde savaşmış bir erdir. Yunan ordusunun İzmir’e çıkmasından sonra, eğitim gördüğü Halkida’dan gönüllü olarak savaşa katılmıştır.
Yunan ordusuyla birlikte İzmir, Manisa, Salihli, Balıkesir, Bandırma’ya girmiş ve bu yerlerden İstanbul’da yaşayan ailesine posta kartları ve mektuplar göndermiştir. Gerek Yorgos’un anne, baba ve kardeşlerine gerekse aile bireylerinin Yorgos’a yazdıkları; dualara, korkuya, sevgi ve özleme sarmalanmış duygu yüklü mektuplardır. Ne ki, bütün bu güzel duygular, insan öğütücüsü olan savaşın Yorgos’u da dişlileri arasında yok etmesine engel olamamıştır. Annesinin Meryem Ana yortusu nedeniyle yazdığı mektubu okuyamadan 12 Ağustos 1921 günü saat 14.10’da Ankara’nın yetmiş kilometre güneyinde savaşırken, yaşamını yitirmiştir. Ölüm haberini ise, kardeş gibi sevdiği arkadaşı Yorgos Kokolas 12.9.1921 tarihli mektubuyla ailesine bildirmiştir.
Acılı aile, cepheden Magnis’in eşyaları arasında gönderilen mektup ve fotoğrafları bir kurdeleyle bağlayıp saklamıştır.
Yaşamöyküsü
Yorgos Magnis’in yaşamöyküsünü, belgelerle birlikte “Oğlunuz Er Yorgos Savaşırken Öldü” adıyla kitaplaştıran Akilas Milas, aile bireyleri hakkında bilgi verdikten sonra; belgeler konusunda da: “…Liza (kızkardeş) İstanbul’da kaldı. Magnis ailesinin, otoriter annenin daha da ağırlaştırdığı sıkı disiplinli atmosferi içinde büyüyen, melankolik, zayıf ve güçsüz bir karaktere sahip olan Elisavet, yoksullar evine sığındı ve kısa süre sonra, pek yaşlı sayılmayacak bir yaşta öldü. İstanbul’da hiçbir yakını kalmayınca, erken ölen ağabeyinin kartpostallarını çocukluk anılarını korumak istercesine ölümüne kadar koruyan ve saklayan Liza’dır. O da ölünce, “yararsız” öteki eşyalarıyla birlikte, aynen korundukları biçimiyle, yani mavi bir kurdeleyle bağlı olarak yoksullar evinin bodrumuna atılmış olmalılar,” diyerek açıklamaktadır.
Kitabın Türkçeye çevirisini yapan Herkül Millas’ın yazdığı önsözden; yazarın amcasının oğlu olduğunu, arşivindeki kartpostalları değerlendirerek 1983 yılında Yunanistan’da yayınladığını öğreniyoruz.
Kitabın içerdiği bilgi ve belgelere bakarken insanın yüreği burkuluyor. Taş gibi bir ağırlık, gelip göğsün orta yerine oturuyor. Herkül Millas’ın dediği gibi; “Bu kitap soyut/hayali olanı somuta dönüştürüyor, geçmişin başka bir boyut taşıdığını hatırlatıyor.”
Doğrudur. Savaşlar, savaşa katılan kişinin talihini belirlediği gibi, tarihini de dilediği zaman sonlandırıyor. Geride somut olarak kalan, yalnızca acı, gözyaşı, yıkım ve uzayıp giden hüzün oluyor. Yunanlı Yorgos Magnis adının yerine, herhangi bir ülkedeki savaşan asker adının konması, sonucu ve yaşanan acıları değiştirmiyor. Ölenin ardından ağlayıp dövünenler yine ana baba, kardeş ve yakın dostlar, yoldaşlar oluyor.
Ne var ki, dikkatle okunduğu zaman kitabın görünmeyen yanından, savaştırmak için halkın beyinlerini yıkayan güçler ortaya çıkıyor. Bunlar, emperyalist emelleri için halk çocuklarını birbirleriyle çatıştıran, savaşa sokan gerçek canilerdir.
Bunlarla mücadeleye kalkışanlar da çoğunlukla egemen güçler tarafından devre dışı bırakılıyor. Yunanistan’ın 1900’lü yıllarına dönerek, söylediklerimizi somutlayalım.
1917 Sovyet devriminden sonra, ilk komünist partisi 1918 yılında Yunanistan’da kuruldu. 1919 yılında Yunanistan İzmir’e asker çıkarınca Yunan Komünist Partisi de harekete geçti. Bastırdığı broşürleri gizli olarak İzmir’deki Yunan askerlerine dağıttı. Broşürde özetle; “Sizin orada ne işiniz var. Savaşmayın… Dönüp memleketinize gelin,” deniyordu.
Hiçbir ülkedeki Yorgos Magnis’lerin, halk çocuklarının ölmesini istemeyen Yunan Komünist Partisi’nin birçok devrimcisi, bu insani istemleri doğrultusunda yaptıkları çağrı nedeniyle kurşuna dizilerek öldürüldü. Kitap, antiemperyalist bir anlayışla okunabileceği gibi, şoven ya da faşizan bir kafayla da okunup değerlendirilebilir. O zaman elbette ayrı ayrı sonuçlar çıkacaktır. Ama aklın yolu birdir. Sağduyuyla düşünenler, ortak bir doğruyu bulmuş, bundan sonra da bulacaklardır. Aslolan insani değerlerin öne çıkması, bu güzelim yeryüzünde hakça yaşanması ve bunların her birey tarafından içselleştirilmesidir. Yunan Komünist Partisi’nin örneklediğimiz eylemi, yürünecek yolu yeterince aydınlatmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki; tarih, insanlığı karanlığa çekenlere ve ölüme götürenlere, sayfalarında uzun bir zaman için yaşama hakkı tanımamaktadır. Bu bağlamda, “Oğlunuz Er Yorgos Savaşırken Öldü” kitabını okuyanların, çıkaracakları birçok dersin olduğuna inanıyorum.
Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et