3 Şubat 2007 01:00
SOL AÇIK
Hep aynı söylemle geçiştirildi bu tip olaylar. Hemen hemen her ilde kadrolu olarak kabul etmemiz gereken üç beş tane kendini bilmez vukuat çıkarıp durdular statlarda. Sahaya binlerce şey atılırken de, futbolcular soyunma odalarının kapısına kadar onlarca kişi tarafından kovalanırken de, yüzlercesi birikip deplasman takımlarının otobüslerini paramparça ederken de aynı sıfatla anıldılar; üç beş kendini bilmez! Oysa karşımızda sistematik bir biçimde lümpenleştirilmiş kocaman bir kalabalık var. Her ne kadar bu kalabalıklar ısrarla popülizm peşinde olan bazı çevreler tarafından hâlâ bir kulübe, bir semte, bir kente mal edilmeseler de özellikle son günlerde yaşanılanlar durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Bu zamana kadar daha çok durup dururken ve kendiliğinden gerçekleştiği sanılan eylemlerin aslında bir takım mekânları ve kurumları yeniden örgütlenebilmek için seçen belirli gruplar tarafından yönlendirildiği gözlemleniyor. Bu gruplar son olarak Trabzonda, Malatyada açtıkları kimi pankartlar ve Karşıyaka ile Diyarbakırspor arasında oynanan karşılaşmada attıkları sloganlarla yine gündeme geldi. 1980li yıllarla birlikte futbol oyununun etrafında biçimlenen dünyaya kimi zaman açıkça kimi zaman da gizli gizli zerk edilen faşizan tutumlar milliyetçiliğin yükselişe geçtiği dönemlerde kendini daha çok belli etti. Söz konusu tutumların çeşitli siyasal partiler ve medyanın büyük bölümü tarafından ısrarla yok sayılması ya da bu gibi tutumların siyasi ve ekonomik nedenlerle araçsallaştırılması futbolun neredeyse bütünüyle bu anlayışlara teslim olmasına neden oldu. İşte bu teslim olma sürecinin ardından bir süredir futbol sahalarında pek görünmeyen milliyetçi heyula, Hrant Dinkin cenazesinde atılan Hepimiz Ermeniyiz sloganını bahane ederek yeniden top başı yaptı. Türkiyede futbolun nasıl bir vahamet içinde olduğunu anlamak için şu noktaya dikkat çekmekte yarar var; bildik siyasal partiler cenazenin ardından kendi meşreplerince slogan kınama komitesi kurmuş olsalar da basın açıklaması yapmak dışında kitlesel işler yapmadılar ancak Hepimiz Ermeniyiz sloganına ilk tepkiler statlardan geldi. Ve benzeri ruh haliyle donanmış olan bir güruh, yine kendisine statları mesken seçip Diyarbakırsporu terörist ilan ederek dışarı davet etti! Muhtemeldir ki tıpkı daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yaşanılanlar da ihmal, kendini bilmezler, münferit gibi sıfatlarla savuşturulacak. Ya da olaylar sıcaklığını korurken yapılan sert açıklamaların ardından her şey unutulup gidecek, ta ki benzeri bir başka vaka yaşanana dek. Ancak ortada siyasi, hukuki ve daha da önemlisi insani açıdan işlenmiş suçlar var. Eğer çok uzun zamandan beri yapıldığı gibi son olarak yaşanılanlara da rutin şeyler muamelesi yapılırsa bundan sonra Türkiyenin dört bir tarafında gerçekleştirilmesi muhtemel fiillere de açık kapı bırakılmış olacak. Bu bağlamda bazı takımları ligden çekerek veya çekilmeye zorlayarak ya da en kestirmeden bütün ligleri tatil ederek çözüm ürettiğini sanmak yanılgının ve ayıbın en büyüğü olur. Böylesi bir tutum ciddi bir yönetim zaafından başka bir anlam ifade etmez. Öncelikli olarak yapılması gereken işlerden birisi ilgili olaylarda yüzyıllardır yan yana yaşadığımız Kürt ve Ermeni yurttaşlarımızı küçük düşürücü ve rencide edici ifadeler kullananların tespiti ve gereken hukuki sürecin başlatılmasıdır. Bunun dışında genel olarak bütün medyada özel olarak da spor medyasında kullanılan dil, görüntü ve takınılan tutumlarla çoğu zaman kendimize benzer olmayanlara yöneltilen ırkçı ve ayrımcı dilin ortadan kaldırılması için çaba harcamaktır. Çünkü uzun zamandan beri bu dille beslenen yığınların verdikleri tepkiler bir takım taraftarının verdikleri tepkilerden çok öte özellikler taşımaktadır.
Son olarak bir kere daha vurgulamak gerekirse; statlarda başlayan yangının daha farklı yerlere sıçramaması için geleneksel algılama biçimlerinin acilen terk edilmesi gerekmektedir. Üç beş kendini bilmez söyleminde ısrar edilirse insanların üçer beşer yok edildiği maçlar(!) bizleri beklemektedir.
Cem Doğan
Evrensel'i Takip Et