19 Şubat 2007 01:00

Petrol tekelleri istiyor hükümetler uyguluyor


Petrol-İş Eğitim Uzmanı Ayfer Eğilmez, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) çatısı altında kurulmuş olan BOTAŞ, TÜPRAŞ, PETKİM zincirinin kırıldığını söyledi. Bu uygulamanın zararlarına dikkat çeken Eğilmez ile petrol sektörünü ve Türk Petrolleri Yasası’nı görüştük.

TPAO ve bağlı şirketler, özelleştirme saldırısından nasıl etkilendi?
1980’den sonra bu şirketler, liberal politikalar sonucunda tek tek TPAO’dan alınarak anonim şirketler haline getiriliyor. Önce Petrol Ofisi, arkasından BOTAŞ, İpragaz, DİTAŞ, TÜPRAŞ; hepsi tek tek ayrılıp özelleştiriliyor. TPAO’nun kolu bacağı kırıldı.
Bütün bunlara rağmen TPAO, petrol arama konusunda yine birinci oluyor. Türkiye’ye 30-40 yabancı petrol arama şirketi gelmesine rağmen birinciliği kaptırmıyor. Gelen yabancı şirketler de aramaya girmiyorlar. Türkiye’nin jeolojik yapısı dolayısıyla petrol sızıntısı çok derinde. 3-5 bin metreye inen yerler var. İnmek çok zor. Maliyeti düşürmek için daha sığ, graniteri daha yüksek yerlere gitmek gerekiyor. Ortadoğu var, Hazar bölgesi var. 100-200 metre derinlikte. Sığ bir alanda maliyeti varil başına 1.6 dolar, bizim bölgemizde 8-10 dolar. Orada petrol 25-50 graniteli bizimki 10–34 graniteli.

Sizce Türk Petrolleri Yasası yabancı şirketlerin Türkiye’ye akışını sağlar mı? Bu yasanın çıkartılmasında ne amaçlanıyor?

Ülkeye girmeleri için önünde hiçbir engel yok. Yabancı şirketler zaten gelmişlerdir. Belli bölgelerde aramalar da yapıyorlar ama asıl üretimi tercih ediyorlar. Kimse sanmasın ki bu yasa geçtikten sonra gelip aramalar yapacaklar. Yapmaları önünde şu anda bile hiçbir engel yok. Neden şimdiye kadar bizim özel şirketlerimiz girmedi bu alana? Zaten bir Alaadin Petrol, bir de son zamanlarda Zorlu, gaz araması yapıyor. Bunlar arama yapmıyor. 22 tane yabancı şirket var şu anda çalışan. Önlerinde hiçbir engel yok. Bu yasa ile öyle bir hale getiriliyor ki Türk petrolünün tamamının dışarıya çıkartılmasının önündeki engeller kaldırılıyor. Dolayısıyla ülke menfaatlerine uygun kısmını çıkartırsanız, önlerinde hiç engel kalmaz.
Yine bütün ülkelerde var olan bir uygulama; ülke ihtiyacı dediğimiz ham petrolden bir kısım ayrılır. Bu, bir yıllık ülke ihtiyacının yüzde 20’sine denk gelir. Eski yasaya göre karalarda üretilenin yüzde 65’i, denizlerde üretilenin yüzde 35’i memleket ihtiyacı için stoklanırdı. Bu yasada bu ortadan kalkıyor. Bu ne demek; burada üretilen petrolün tamamını, şirketler kendi istedikleri gibi ihraç edecekler. Ülke payı vermeyecek. Savaş hali, doğal afet olabilir; olağanüstü bir durumda ulaşacağınız bir ham petrolünüz yok. Dışarıdan ihraç edemezseniz, petrol ürünleri kullanamayacaksınız.
Cumhurbaşkanı yasayı veto ederken yaşanmış bir olayı gerekçe gösteriyor. Eğer siz dışa ihracat etme izni verirseniz, 1974’te yaşadığımız problemi yeniden yaşarız. Kıbrıs çıkartmasında uçaklarımızı uçurmaya benzin bulamadık. Mersin’de Shell, BP, Mobil ortaklığı olan bir rafineri vardı. Ve yakıt vermedi. Savaştasın ve sana benzin vermiyor. Bu olaydan sonra Kırıkkale Rafinerisi kuruldu. Bu çok yakın bir tarih. Enerji Komisyonu Başkanı, ‘Bu bir ticaret’ diyor. AKP böyle bakıyor olaylara.

Kolları, bacakları budanmış bir TPAO’nun özelleştirilmesinin ne sakıncası var?

Önceki yasada, TPAO’nun devlet adına arama yaptığı varken bu yasada bu yok. TPAO ise sıradan bir şirket olarak uluslararası tekeller ile rekabet eder duruma geldi. Kapitalizmin ruhuna aykırı bu. Haksız rekabet var. Shell, BP, Total, Alf gibi petrol tekelleri; aramadan pazarlamaya kadar entegre şirket halinde ama bizim entegre şirketimiz parçalanıyor. Ve onlarla rekabet ettiriyoruz. Bu, TPAO’nun özelleştirilmesi demektir. Peki bu durumda TPAO’yu kim alacak? Alacaklar; çünkü Türkiye’de arama sahaları var, yurtdışı yatırımları çok fazla, Azerbaycan’da 4 projede pay sahibi; Kazakistan’da, Libya’da, Irak’ta, Cezayir’de aramaları var, payları var, BTC’de 6.3’le payı var, ham petrol boru hattında payları var. TPAO’yu alanlar bunları alacak.

Eski yasada petrol şirketinin ürettiğinden devlet hissesi alınıyordu, şimdi bu madde nasıl düzenleniyor?

Her aramacı petrol bulduğunda yüzde 12 devlet hakkı öderdi, şimdi aramada bunu kaldırdılar. ‘Üretilen ham petrolün 12.5’ini devlet hissesi olarak öder’ maddesi vardı. Bunu kaldırıp şöyle düzenlediler: ‘Üretim bölgesine göre yüzde 12 ile yüzde 2 arasında ödenir.’ Bu, ülkenin o kadar büyük gelir kaybına uğramasına neden olacak ki... Şöyle örnekleyebiliriz; günlük 500 varil ham petrol üretiminde devletin alacağı pay 62 varildi, ortalama her varil için 50 dolar üzerinden hesaplarsak 3 bin 126 dolar kazanılacaktı. Yeni yasada ise bu 62 varil, 10 varile düşüyor; bu da 500 dolar oluyor. Yani günlük 2 bin 626 dolar kaybımız olacak. Denizlerde günlük kayıp 105 bin dolar oluyor.
Getirdiğiniz ekipman, yurtdışına giderken o tarihlerin kurlarıyla transfer edilebilecek. Bu kadar büyük teşvik ve indirimler söz konusu. Diyor ki; ‘Gel burada petrolü bul, çıkart, üret, sat, ihracat et; serbest’ diyor.
Yabancı sermayenin gelişimindeki argümanlar neler; sanayi alanları yaratacak, teknoloji getirecek, istihdam alanları yaratacak, ülkeye katma değer kalacak. Bu yasada hiçbiri olmuyor. Ürettiğini dışarı çıkartabiliyorsun; dolayısıyla katma değer olmuyor. Çalışanlar için getirilen bir madde çok önemli; yabancıların çalıştırılması için alınması gereken izne tabi değiller, istedikleri personeli getirecek ve istedikleri ücreti verecekler. Ülkedeki çalışma kurallarına uymak zorunda olmayacak; yani istihdam yaratamayacak. Kendi malzemelerini kendileri getirecekler. Yani bu da Türkiye’den alınmayacak.

Bu yasayı AKP gündeme getiriyor ama bu, yıllardır parça parça yapılıyor. İktidara gelen her hükümet devam ediyor. Kim var bu yasanın arkasında?

Bütün bunlar şirketlerin istekleri için yapılıyor. Kemal Derviş döneminde 15 günde 15 yasa çıkartıldı. Orada ne oldu, iyi bakmak lazım. Enerji alanının serbestleşmesine yönelik yasalar çıktı. Bu yasanın argümanlarından biridir bu. Elektrik, doğalgaz ve petrol piyasası yasaları çıkartıldı. Bunlar daha önce tek yasa içinde düzenlenmişti. Böylece parça parça özelleştirildik. Piyasaya açmak içindi bütün bunlar. Dünya Bankası, doğalgaz konusunda BP’nin yaptığı çalışmayı getirdi buraya. O dönemin üçlü koalisyonu, bunu tercüme edip kabul etti. Tercüme ederken de yanlış ettiler. Dolayısıyla BP’nin yasası aynen geçti. Tüttün yasası, Telekominikasyon; hepsi o dönemde oldu. Büyük oranda petrol yasasını da BP getirdi. Bu yasa 4 şekilde hazırlandı. İlk hali ile son hali arasında çok fark var. İsmi de değişti. Petrol Yasası diye girdi komisyona; Türk Petrol Yasası olarak çıktı. Neden böyle yaptılar; seçim dönemindeyiz, milliyetçilik gündeme geldi. Onlar da milliyetçiliği yasanın ismine vererek prim yapmak istiyorlar. Bu, Türkiye’nin iç ihtiyaçlarından doğan bir yasa değil yabancıların rahat hareket etmesi için yapılan bir yasa. Şu an Irak’ta da bir petrol yasası çıkıyor. Oradaki de yabancı şirketlerin önünü açan bir yasa. Orada işgal yoluyla burada meclis marifeti ile yaptılar bu yasayı. Bu ülkeleri kapitalistlere entegre etmek zorundalar. Ortadoğu’da bütün petrol şirketleri devletlerin elinde; bunların açılması gerekiyor. İşte bütün amaç bu. Öyle günler gelecek; en düşük graniteli olanlar bile çok değerli olacak. Bir damlaya muhtaç olacaksın. İstedikleri; böyle bir kanun olsun ki önümüzdeki yıllarda sorun çıkmasın.

Bu yasaya karşı ne yapmak gerekiyor?

Cumhurbaşkanı, çok kritik bir dönemde devreye girdi ama yapabileceği bu kadar. Bundan sonra herkes bu yasaya karşı çıkmalı. Herkes kullanıyor. Sadece arabası olanlar değil gecekonduda yaşayanlar da petrol ürünleri kullanıyor. Ne olursa olsun bunun engellenmesi gerekiyor. TÜPRAŞ’ta bunu söyleyemezdik. Ama bu herkesi ilgilendiriyor. Kazanımlarımızı kaybetmememiz lazım. Solcular bunu gözden kaçırıyorlar. Bütün kamu kuruluşları gidince sosyalizmi neyin üzerine kuracaksın?
Bizim, kazanılmış haklarımızı kaybetmemek ve bunların gitmemesi için mücadele etmemiz gerekiyor. Mücadelenin kıvılcımı olması gerekenler en son geliyorlar. Elimizden alınanlar bize neler kaybettiriyor; bunun farkında değiliz. Toplumun her katmanına bunu iyi anlatıp mücadeleye katmak gerekiyor.
Entegre yapı dağıtılıyor
Türkiye’de ilk olarak petrol yasası ne zaman oluştu ve nasıl şekillendi?
1940’lardan itibaren dönemin hükümetleri, petrolün uluslararası piyasada hem ekonomik hem de politik gündemi belirlediğini görmüşler. Petrol ve türevleri nedeniyle iki tane paylaşım savaşı yaşanmış. Dolayısıyla her ülke, buna sahip olmak istedi. Gelişen sanayi ve ulaşım da dikkate alınarak petrolün önemi arttı. Ekonomide de vergilendirilmesi çok kolay olduğu için belirleyici olmuş. Türkiye’de petrol sektörünün gelişmesi için önemli çabalar sarf edilmiş. 1954’lerde yurtdışından petrol mühendisleri gelmeye başlamış. Petrol sektöründe bir düzenleme yapılmasına gerek görülmüş ve Amerikalı bir jeologdan yardım alınmış ve 6326 sayılı bir Petrol Kanunu hazırlanmış. O çıkartılırken o dönemde çok libarel bulunmasına rağmen, yabancı şirketlerin gelmesinin önüne engel konmamış. Ama o yasada bile birkaç şey düşünülmüş. Kaynağın sahibi ülkenin çıkarlarına yönelik düzenlemeler düşünülmüş. Ülke çıkarları doğrultusunda arama yapma ve petrol çıkartma maddesi konmuş. Bu, bütün dünya ülkelerinin yasalarında var. Sektör şöyle bir yapı ile kurulmuş: Direk entegrasyon dediğimiz arama, üretim, taşıma, rafinaj, petro-kimya ve pazarlama. 6327 sayılı bir yasa ile de kamu şirketi olarak TPAO kurulmuş. TPAO arama yapacak, ona bağlı olan BOTAŞ boru hatları ile taşıma yapacak, yine ona bağlı olan TÜPRAŞ petrolü rafine edecek ve petrol ürünleri üretecek, nafta gibi petro kimya ürünlerine dönüştürmek için PETKİM bağlı kuruluş olarak kurulmuş, yine üretilen benzin, mazot gibi ürünleri pazarlama için Petrol Ofisi kurulmuş. Böyle bir entegre yapı oluşturulmuş. Bu şekilde arama maliyetleri finanse edilmiş. Çünkü arama tamamen giderdir. Petrol yeryüzüne çıkartılana kadar hep giderdir. Petrol Ofisi’nde satılan ürünlerin parası alınıp aramaya kullanılmış. Bu zincir devletin elindeyken kendi ihtiyacını karşılayacak miktarda üretimi yapabilmiştir.

Türkiye’nin petrol rezerv durumu nedir?
Türkiye eski bir jeolojik yapıya sahip. Topraklarında Ortadoğu’daki gibi bir petrol bulunması zor. Evet az aranmış ama jeolojik gelişmesi çok eski bir ülke. Türkiye’nin, altının petrol denizi olduğu söylenir. Böyle bir şey mümkün değil. Petrol ağır bir madendir. ‘İran’da, Irak’ta, Suriye’de var bizde de vardır’ diye düşünmek yanlış. Onlar düzlük ve daha geç jeolojik dönem. Petrol, kapanların içine birikir. Daha az jeolojik değişimler yaşanmalı ki bu kapanlar korunsun. Türkiye’de ise dağlık bir yapı olduğundan kapanlar parçalanmış. Ama Türkiye’nin şöyle bir sıkıntısı var: Karada ve özellikle denizde yeterince arama yapılmamış.
Gökhan Durmuş

Evrensel'i Takip Et