1 Mart 2007 01:00
Magnum, 60 yıllık bir okul
Yazıya nereden başlamalıyım diye çok düşündüm. Basında izlediğim kadarıyla bir sürü şey yazıldı. Magnumun kısa tarihi, fotoğrafçıları ve tabiî ki en önemli yanı Magnum Fotoğrafları ile Türkiye sergisi olması.
Nedense, Magnum deyince aklıma silah geliyor. Her ne kadar Mag dergi olsa da, Magnumun bir silahı çağrıştırması, belki de bu kooperatife uygun düştüğündendir. 60 yıldır fotoğraf makinesini bir silah gibi kullanan fotoğrafçıların yer aldığı / yetiştiği bir okul. Önce bu okulun nasıl bir okul olduğunu görelim:
Fotoğrafın kitlesel tüketim aracı olarak yayılması, Birinci Dünya savaşı ile gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, Birinci Dünya Savaşında yaşanan arz-talep dengesizlik, savaşın ardından, Almanya, Amerika , Fransada ağırlıklı olarak fotoğraf kullanan, resimli dergi ve gazetelerin yayınlanmaya başlaması. 1930lu yıllarda fotoğraflı dergilerin yayına başlaması, sadece haber fotoğrafına değil aynı zamanda bu alan dışında moda ve aktualite fotoğraf talebini karşılamayı da gerektirmiştir.
Basın kuruluşları önce kendi bünyelerinde fotoğraf sorununu çözmeye kalkmışlar, ekonomik olarak zorlanınca, serbest, bağımsız fotoğrafçılık anlayışının doğuşuna ön ayak oldular. Serbest / Freelance, fotoğraçılar, çektikleri fotoğrafları satarak, yeni bir pazarın oluşmasını sağladılar. Basın kuruluşları aldıkları bu fotoğraflarla arşiv oluşturdular. Fotoğrafın sonradan kullanımında da fotoğrafçılar telif haklarından mahrumdular. 1930lu yıllarda Almanyada, Rudolf Binback tarafından Weltrundschau ve Simon Guttman Dephot isimli fotoğraf ajansları kuruldu, aynı zamanda Associated Press ajans olarak görüntü sağlayan bir merkez durumundaydı. 1933 yılında Nazilerin iktidara gelişinin hemen ardından dağıldı ve fotoğrafçıların büyük bir kısmı, İngiltere, ABD ve Fransaya göç ederler. Fransada Aliance Photonun kuruluşu, 1947 yılında kurulacak olan Magnum fotoğraf ajansının kurulmasına öncülük etti.
Magnum ajansı 1947 yılında, dört önemli fotoğrafçı tarafından kurulmuştur. Dört fotoğrafçı da savaştan doğrudan etkilenmiş isimlerdir. Robert Capa, savaş yüzünden ülkesini terk etmiş, Henri-Cartier Bresson Almanlara esir düşmüş, George Rodger Pasifikte Japonlardan kaçmak için binlerce kilometre yürümüş, David Chim Seymour ise bir Yahudi olarak sürekli saklanmak zorunda kalmış ve toplama kamplarında ailesini kaybetmiştir. Savaşın psikolojik yıkımı içerisindeki Capa ve Seymour öncülüğünde kurulan ajans, kısa zamanda dünyanın en önemli ajanslarından bir haline gelmiştir. Faşizm ile savaş nasıl anti faşist mücadeleyi zorunlu kılmışsa, foto muhabirleri içinde, gelişme ve dayanışmayı ortaya çıkarmıştır. Magnum faşizmin ortadan kaldırılması yolunda adı gibi bir silah olarak fotoğraf makinesini kullanmış ve tetik yerine deklanşörü kullanmıştır.
Ajansın iki ana merkezi; Paris ve New York; iki yardımcı editöryal merkez üzerinde; Tokyo ve Londrada örgütlenmiştir. Üye fotoğrafçıların yanı sıra, hiyerarşik olarak bir alt kategoride yer alan sayıları sekseni bulan tam üye adayı fotoğrafçılar, onun bir alt kategorisinde ise aday fotoğrafçılar yer almaktadır.
Ajansa tam üye fotoğrafçılar aynı zamanda ajansın ortağıdırlar. Kendi çektikleri fotoğraflar hakkında kendileri seçip karar verebilmektedirler. Kısaca söylemek gerekirse Magnum bir şirket olmasına karşın, kooperatif yöntemiyle işleyen ve kendi alanında yeni anlayış getiren bir örgütlenmedir. Fotoğrafçılar kendi kararlarını kendileri verebilecek : kendilerine yardımcı olmak üzere yardımcılarını seçebilecekler. Fotoğraflar ile ilgili haklar, bu fotoğrafların yayınlandığı yayınlara geçmeyecek ve fotoğrafı çeken fotoğrafçı da kalacak.
Böylece değişik ülkelerde bu fotoğraflar tekrar satılabilecek ve fotoğrafçının ekonomik durumu tekrar tekrar yeni projeler üretmesine ve geleceğini garantiye alması bakımından önemlidir. Artık yerleşmiş olan telif hakları standart bir uygulama olarak kabul görmüştür.
Kısaca; Magnum fotoğraf emekçilerinin manifestosunu yazmış ve yolunda 60 yıllık bir birikimle yürümektedir.
Magnum Fotoğrafları ile Türkiye sergisi nedeniyle de olsa belgesel fotoğrafın önemi ve basın fotoğrafçılığının sorunları üzerinde biraz düşünmemize de yol açmasını diliyorum.
Büyük (!) medyamız görüntü kirliliğine alet ettiği fotoğrafı yaşasın Magnum photos Türkiye fotoğrafları sergisi diye yere göğe sığdıramıyor ama basın fotoğrafçılarına verdiği değer ve önemi ortaya koyuyor. Artık basında basın fotoğrafçılığı kaldı mı diye sormak gerekiyor.
Eli kalem ve ses kayıt aleti tutan kişi muhabirdir ve teknoloji ilerledi, bir de çantasına dijital fotoğraf makinesi tamam. İşte gazeteci! Üç kişinin işini bir kişiye yüklersin olur biter. Zaten editörler ne diye maaş alıyorlar ki? Onlar haberi kotarırlar...
Magnumdan dersler
Sergi nedeniyle, bir kez daha gelinen durumu değerlendirelim. Magnumdan ders alalım. Son olarak Henri Cartier-Bressonun Tüm Fotoğrafçılara hitaben 1962 yılında yaptığı çağrıyı tekrarlamak istiyorum.
Herkese şunu anımsatmak isterm ki; Magnum bize kendi yorumumuz ve yeteneklerimiz çercevesinde, çağımıza ve dünyamıza tanıklık etme olanağını, belki de daha önemlisi sorumluluğunu vermek amacıyla kurulmuştur.Burada kim, ne zaman,ne, niçin, nerede gibi ayrıntılara girmeyeceğim. Fakat bizi saran ağır baskıların altındayız.Bu içinde yaşadığımız dönemin koşullarından kaynaklanıyor olabilir.Fakat bu bir özür olamaz. Önemli olaylar meydana geldiğinde, ekonomik çıkar sağlamasa bile ona en yakın olan her kim ise merceklerinin önünde oluşan gerçekliği yakalamak ve gerektiğinde bu uğurda maddi rahatlığını ve güvenliğini feda etmek zorundadır
Alıntılarla sürdürelim:
Fotoğrafınız yeterince iyi değilse, olaya yeterince yakın değilsiniz demektir.
ROBERT CAPA
Ben bir fotoğraf çekmek için aylarca dolaştığımı bilirim. İspanyayı çok severim. Bu ülke içerisinde istediğim pozları çekebilmek için 10 bin kilometre yol katettim. Madritte fotoğraf çekebilmek için öncelikle İspanya tarihini iyi bir tarihçi kadar öğrenebilmek gayreti ile yüzlerce eser okudum. Toplumu, insanları, yaşayışlarını araştırdım. Ondan sonra fotoğraf makinama elimi attım ve bir foto muhabiri olarak çalışmaya başladım. Başarının sırrını öğrenmek istiyorsanız siz de bu yoldan yürüyünüz...
W. EUGENE SMITH
Benim stilim 60 yıl boyunca hiç değişmedi. Ben, biraz diplomat, biraz da fotoğrafçı olmak zorundayım. İnsanlar çoğu zaman beni ciddiye almadılar, çünkü çok az ekipman taşıdım ve gereksiz telaşa yapmadım. 1949da evlendiğim zaman karım bana sordu; Senin gerçek fotoğraf makinen nerede? Asla bir sürü ekipman taşımadım. Hayattaki düsturum şu oldu: sadeliği koru... Benim fotoğrafçılık anlayışım bu, dikkati çekmemek ve kalabalığa karışmak!
ALFRED EISENSTAEDT
Benim yaklaşımımda fotoğraf makinesi, bir not defteri, anı saptamada bir sezgi aracıdır. Anı yakalamadaki ustalık, bence vizörden görülen görüntüleri çok kısa bir zamanda görsel bir biçimde düzenleyebilme ve anlık kararlar alabilme yeteneğidir. Bu eylem; akıl disiplinini, duyarlılığı, yerleşik bir geometri anlayışını, her şeyden önce bir konsantrasyonu gerektirir. Kişi, bu yöntemle çok sade bir anlatım biçimine ulaşabilir.
HENRI CARTIER-BRESSON
Fotoğrafçılar ekipman konusunda alıngan olduklarından boyunlarına ve omuzlarına makinalar takarak caka satarlar ama çantalarının ağırlığı yüzünden yengeç gibi yürümek zorunda kalırlar. Ama fotoğrafçılık bundan ibaret değil...
DON McCULLIN
Ben, fotoğrafçılıkla ilgili açıklama yapmaya çalışmıyorum. Dünyada olup bitenlerle ilgili açıklama yapmak için fotoğrafı kullanmaya çalışıyorum.
JAMES NACHTWEY
Bir kişi, yarın sanki kör olacakmışçasına fotoğraf makinesini kullanmalıdır.
DOROTHEA LANGE
Bugün ücretsiz
İstanbul Modern Sanat Müzesinin halk günü uygulaması sayesinde, Perşembe günleri müze ücretsiz olarak gezilebiliyor. Ayrıca ziyaret saatleri de 20.00ye kadar uzatılıyor. Müze Pazartesi günleri kapalı, diğer günler ise 10.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir. Perşembe dışında giriş ücret 7 YTL. Öğretmen, öğrenci ve 20 kişilik gruplar için 3 YTL, 12 yaşından küçük çocuklar ve engelli ziyaretçiler için ise ücretsiz. Müzenin adresi, Karaköy iskelesinin yakınlarında, Meclis-i Mebusan Cad. Liman İşletmeleri Sahası, Antrepo No:4, Karaköy İstanbul. İletişim için www.istanbulmodern.org internet adresi ziyaret edilebilir ya da (0 212) 334 73 00 numaralı telefon aranabilir.
Özcan Yaman
Evrensel'i Takip Et