1 Mart 2007 01:00

Şiirle yürüyen adımlar


Yokuş Denizler/Kemalettin Koç
1926 Erdek doğumlu bir delikanlı Kemalettin Koç. 19 yaşında başlayan şiir sevdası, büyüyerek sürüyor. 1992 yılında çıkardığı”Cebimdeki Rügar”, şimdi “Yokuş Denizler”e tırmanıyor. Koç, yazdığı şiirleri,önce hukukçu kimliğinden ayrıştırıyor. Sonra, çok önemli şeyleri bile, alçakgönüllü, açık ve sevecen bir deyişle sunuyor okuyana.
“DAR ağacı NAR ağacı” şiirinde, “Yaşatan ve öldüren ağaç” diyerek incecik bir serzenişte bulunurken, Deniz ve arkadaşlarına yüreklerde yıllarca saklanan dostluğu ve sevgiyi gönderiyor.
Kemalettin Koç, özenle seçtiği sözcüklere, hamur gibi şekil vererek, kısa dizelerle şiirini kuruyor. Buna, mizah öğelerini kullanarak, Özdemir Asaf yöntemiyle özgün şiirlerini yaratıyor da diyebiliriz. Şairin, 2005 yılında yayınladığı “Yokuş Denizler”, biraz da kendini yansıtan “Göğü, tüm evreni seveceğim/ Dinlenip dinlenip seveceğim/ dizelerinde görüleceği gibiduru bir dille bezeli şiirleri içeriyor.
Sensiz Olmuyor/ Ali Karagöz
Şairin, Sone Yayınlarından 2006 yılında çıkan üçüncü şiir kitabında otuz dört şiir yer alıyor. Şiirlerin ortak paydasını ise, doğa oluşturuyor. Başka bir deyişle, “Aldığım Nefes” adlı şiirinin: “Yüreğimde yıldız/ Karayel esmeleri/ Buz gibi dünyan/ Gel gir yazıma/ Sana meltem yakışır” dizelerinde görüldüğü gibi, kitaptaki diğer ürünlerin tümü, ya doğrudan ya da dolaylı olarak doğadan soluk alıyor.
“Küskün Çiçek” adlı şiirde: “…Sesim tutsak/ Bağırsam kaç ceylan duyar” diyen Ali Karagöz’ün, konuşma rahatlığıyla boylanan, anlaşılır bir dili var. Buna karşın, imgesel anlatıma fazlaca önem vermediğinden olacak, şiirlerinin çoğunluğu düz bir söylemle başlayıp bitiyor. Ne var ki, ”Anılarımda sakladığım ilkyazları/ Sunmuyor çiçekler” gibi sağlam dizeler kurabilen Ali Karagöz’ün, birbirini aşan şiirlerle yoluna devam edeceğine inanıyorum.
İmgelerimizi Kaybetmedik Daha/ Mustafa Tabak
İçeriği şiir olan kitapların, uzun adlara tahammülü yoktur. Çünkü, bellekten çabucak silinip giderler. Ama Mustafa Tabak suyu başından tutmuş. İmgesini kaybedince şiiri de kaybedeceği gerçeğini belirterek, bir bakıma şairleri uyarmış. Fakat, 2005 yılında İnsancıl Yayınlarından çıkan kitaptaki şiirlere, adının iddiası doğrultusunda baktığımızda hayal kırıklığına uğruyoruz. Çünkü, “Son Karanfil, Ne Mutlu” ve yakın çevresinin dile getirildiği şiirlerin dışında kalanların çoğunda derinlik yok. Şiire egemen olan kitabi söylem, okuma iştahını kesiyor. Örneğin, kendisinin de içinde yer aldığı İnsancıl Atölyesini dile getirirken:
“Her şey filozofların gözü önündeydi/ Arkadaşlık dostluk hatta aşk” diye başlayıp, aynı güzellikte süren şiirde gördüğümüz sağlam dokuya diğer şiirlerinin çoğunda rastlayamıyoruz.
Şiirde derinlik sağlayabilmek, elde edilen kazanımların içselleştirilmesiyle gerçekleştirilebilir ancak. İmgeler ise; dizeyle özel, şiirle genel bir diyalektik bağ kurulduğu zaman, sığlıktan kurtulup işlevli olur. Ne var ki Mustafa Tabak, hem genç, hem de arayış içinde olan bir şair. Aramak ve şiir üzerinde düşünmek, daha güzele varmanın ön adımıdır bana göre. Mustafa’nın da, ayrılmaz bir parçası olacak kadar içselleştireceği konuları şiirine aktararak, işin üstesinden geleceğine inanıyorum.
Temmuz Ayazı/ Serdar Koç
Şair, 2000 yılında Gelenek Yayınlarından çıkan kitabında, adından da anlaşılacağı gibi, ağırlıklı olarak Sivas kıyımını işliyor. Kitabın en uzun ve ilk şiiri olan “Cuma Cinayetleri”nin kapısını: “Alev ve duman soluması/ Ölümün son dizeleriydi.” Dizeleriyle açıyor.
Serdar Koç’un şiir serüvenini bilmiyorum. Ama, kendisinin kaleme aldığı ve son cümlesini “…Bir insan kendisine nerede durur ve ne yönde bakarsa, o kadar da özgeçmiş görür. İnsan en çoğul varlıktır çünkü,” diyerek bitirdiği kapak arkasındaki yazıdan ve ustaca örgüleyip, dile getirdiği geniş açılımlı özgün şiirlerini okuduktan sonra, onu çok uzun yıllar önce tanıdığımı anladım.
Sivas kıyımı, her insana, her sanatçıya şiddeti değişik de olsa, ortak bir acı verdi. Ama her şair o acıyı kendi varlığıyla yeniden sesledi. Serdar Koç’un şiirine de kesitler, alıntıladığım: “durdu bir an/ dinledi kendisini kırık vazo/ ah ne yazık ki o an/ o sonsuz an/ dağıldı kainata paramparça//
Tüm zamanı gördük o gün/ zaman yoktu/ sonsuz sayıda insan/ insan yoktu// dizeleriyle yansıdı. “Özgeçmişim bir bakıma 78 kuşağına aittir,”diyen Serdar Koç, döneminin acılarını yaşamış, hayatı bütünlüklü kavrayan bir şair. “Temmuz Ayazı” onun birbirinden güzel: dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan, acıyı damıtırken umudu esirgemeyen şiirleriyle dolu. Okumadıkça, eksikliği yaşanacak bir kitap.
Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et