2 Mart 2007 01:00

LİMAN ARKASI


Maden ocaklarının kuyubaşlarında veya bacaağızlarında, metal levha üzerine yazılmış uyarılar vardır. "Önce Emniyet”, “Evvela tedbir sonra tevekkül” veya “Baretsiz ocağa girilmez” gibi... Bu metal levhalardaki uyarılardan “Baretsiz ocağa girilmez” uyarısına, ocak işletmecisi ve maden işçisi kolaylıkla uyar. Çünkü, bu uyarıları yapan işletme sahibi veya o işletmede çalışan bir işçi; başına gelecek bir kazanın nedeninin başa takılmayan bir baret olmasını istemez. Kamu veya özel ocak işletmelerinde ferdi korunma olarak baret birincil emniyet tedbiridir. Havalandırma, tahkimat, kuyu, nakliyat, elektrik donanım... vb. ekonomik yönü ağır basan genel emniyet tedbirleri ise rutin olarak yapılır. Özel ocaklara taşeronluk yapan işletmelerde tedbir, tevekkülle başat gider. Çoğu zaman işin Allah’a kaldığı ayan beyan ortadadır. Kaçak ocaklar ise tam Allahlıktır. Çünkü köstebek yuvası gibi oyuklarda çoluk çocuk çalışırken, baretin engel yaratması, baştaki emniyet tedbirinin bile basit bir bere ile geçiştirilmesi pratiğini yaratır.
Rodevanslı sahalarda; TTK ile anlaşmalı özel ocaklara taşoronluk yapan işletmelerde ve kazalanarak ölünce, ölenin ocak sahibi sayıldığı kaçak ocaklarda emniyet tedbiri olarak tam bir keşmekeşlik yaşanmaktadır.
GMİS İş Güvenliği uzmanlarının, gazete haberlerinden belirledikleri, TTK’nın rodevanslı sahalarındaki özel işletmelerde meydana gelen son iki aylık iş kazaları rakamı 5 ölü. Yaralı ise belli değil. Kazaların nedeni çoğunlukla havalandırmanın yapılmamasından kaynaklı gruzu ve tahkimat eksikliği nedeniyle gerçekleşen göçük. Yaklaşık 10 bin işçinin çalıştığı TTK’da ise son iki ayda ölümcül bir kaza olmazken, ocak kazalarında 161 madenci yaralandı.
Dursunbey’den Oltu’ya, Soma’dan Çorum’a maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarında tahliye ekibi olarak görev yapan maden teknikeri Celal’i ziyaret ettim geçen hafta. Belfıtığından şikayetçiydi fakat yine de taşaron ocaklarında meydana gelen son kazalarda, kurtarma ekibinde yer aldığını belirterek, şunları söyledi;
- Çakal ini buralar arkadaş çakal ini! Ya, arkadaş nasıl girer de çalışırsın burda? Şuna bak şuna... Bu ne?
Parçalanmış pilli ve şarzlı büyük bir el lambasını masanın üstüne koyarak devam etti Celal,
- Bomba bu arkadaş bomba! Kelle koltukta yeraltına giriyorsun, mezara yani. Arkadaş kendine acımıyorsan, geride kalan ailene, çocuklarına acı bari...
Celal kucağında bir kazazedeyi taşıyormuş gibi vücuduna şekil vererek canlandırma yaptı:
- Ölü veya yaralı, kucağıma aldığım işçi kardeşim için başka türlü yakınıyorum artık. On onbeş yıl önce gözyaşı dökerdim kazalı bir işçiyi kucağımda dışarı çıkarırken. Gözyaşlarım şıpır şıpır dökülüverirdi işçi kardeşimin kan revan içindeki bedeni üstüne. Ama şimdi ağlamıyorum, kızıyorum, küfür ediyorum. “Ne işin var kardeşim senin bu çakal ininde” diyorum. Havalandırması yapılmayan, kavak ağacından göya tahkimat yapılmış yere nasıl girersin? Gel de küfür etme! Bu kadar cahillik etme, işçiysen işçiliğini bil!
“Mecburiyetten” bu koşullar altında çalıştıklarını, söylemem üzerine, Celal tepki göstererek,
- Günlük 15 - 20 lira için değer mi? Git simit sat, limon sat... dedi.
Esas meselenin işçilerin örgütlenip bilinçlenmesinden geçtiğini, yoksa havzada her sokağın simitçi ve limoncu ile dolacağını belirterek Celal’le sohbetimizi bitirdik.
Yarın 3 Mart. Kozlu’da 263 madencinin öldüğü 1992 gruzu faciasının 15. yılı. Demokrasi güçleri, Zonguldak Maden Şehitleri Parkı’nda tüm maden şehitlerini anarak saygı duruşunda bulunacak. 2007 yılının iş kazaları konusundaki önemi vurgulanarak basın açıklamasının yapılacağı anma toplantısında “Kozlu Grizusu” ağıdı okunacak.
“Bir patlama duydun mu
Duydun mu
Gaz birikmiş, toz birikmiş
Bir kıvılcım buna yetmiş
Grizu Kozlu’yu titretmiş
Titremeyle kuyu çökmüş
Duydun mu

Ahmet ölmüş, Şaban ölmüş
Domuzdamcı Musa ölmüş
Yeniceli Recep ölmüş
Nakızlar hep nefes kesmiş
Duydun mu”

Anımsayalım! Kozlu ocağının girişinde de “Evvela tedbir sonra tevekkül” yazıyordu ve ölen madencilerin baretleri vardı!
Fahri Bozbaş

Evrensel'i Takip Et