3 Mart 2007 01:00
ROJEV
DTP kongresinden iki gün önce Genel Başkan Ahmet Türk ve Eşbaşkan Aysel Tuğluk, Kürtçe bildiri basıp dağıttıkları gerekçesi ile 1 yıl 6 ay hapse mahkum edildiler.
Kongreden önce başlatılan baskılar sonrasında da devam etti. Kongre için soruşturma başlatıldı. DTP Eşbaşkanı Tuğluk hakkında daha önce verilen gıyabi tutuklama kararı kaldırılmadığı için DTP Genel Merkezinden polislerce alınıp Cumhuriyet Başsavcılığına götürüldü. Gıyabi tutuklama kararı kaldırıldıktan sonra serbest bırakıldı.
Bunlar tesadüf olmasa gerek. Peş peşe gelen bu baskı ve saldırı dalgası Türkiyenin ne denli bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Newroz öncesinde Bölgenin iki önemli merkezi olan Van ve Diyarbakırın DTP il başkanları tutuklandı. Yine, Çermik ilçe yöneticicisi slogan attığı gerekçesiyle tutuklandı. Eskişehir Emniyet müdürlüğü yaptığı konuşmadan dolayı Selim Sadak hakkında C. Savcılığına suç duyurusunda bulundu.
Parti binalarına baskın düzenleniyor. Yasaklamalar ve tutuklamalar birbirini izliyor. Sarı kırmızı yeşil mendillerle halay çektiği gerekçesi ile soruşturma başlatılıyor. Türkiyenin, Türkiye halklarının aştığı sorunlar, yeniden milliyetçi ve şoven propagandanın malzemesi ediliyor.
Demeç veren, açıklama yapan, hak ve özgürlük, demokrasi ve barış diyen yasalarla ve fiili olarak tehdit ediliyor, dahası cezaevini boyluyor!
DTPye, DTPli belediye başkanlarına ve Kürt halkına karşı saldırı giderek artıyor.
Belediye başkanları hedef tahtasından indirilmiyor. Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bölge belediyeleri mercek altında. Dedektiflere taş çıkartan bir takip sürüyor. Park ve bahçelerdeki heykellerin ne anlama geldiği araştırılıyor! Bir parktaki havuzun Kürdistan haritasına benzediği, şelalelerin dört parçayı temsil ettiği üzerine müthiş yaratıcılık örnekleri sergileniyor! Soruşturmalar birbirini izliyor.
Kürt halkının yerel temsilcilerinin halkın talepleri, dil, kültür ve kimlikleri doğrultusunda sürdürdükleri çalışmalar, resmi ideolojiye uymuyor, mevzuata sığmıyor olduğundan engelleniyor, dava konusu ediliyor. Belediyelerin kültür çalışmaları, Kürtçe kitap ve etkinlikler yasaklanıyor. Belediye başkanlarına dava üstüne dava açılıyor.
Dahası var;
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemirin çetelere havale edildiği açığa çıktı. İhalesi yapılmış, taşeron bulunmuş! Tetikçi cezaevinden tahliye bile edilmiş. Ancak işler yolunda gitmediğinden Baydemir bugün hayatta!
Böylesi olayların yaşandığı bir ülkenin demokratik olduğunu söylemek hem komik hem de acı.
Ancak Başbakan ve hükümet yetkilileri toz pembe bir tablo sunuyorlar. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiyeye davet ettiği Avrupadaki Türkiye kökenli milletvekillerine farklı bir Türkiye sunumu gerçekleştiriyor;
Türkiyede birçok tabu yok oluyor.
Başka;
Hızlı bir reform temposu izliyoruz.
Başka;
Türkiyede sessiz devrimler yaşanıyor.
Daha daha;
Türkiye Avrupada altıncı büyük ekonomiye sahip.
Yani, Türkiyede demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve insan refahı o biçim gelişkin, o biçim parlakmış!
Peki, bu parti baskınları, kovuşturmalar, tutuklamalar, cezalar, siyasi parti il başkan ve ilçe yöneticilerinin tutuklanması, dahası DTP genel başkanlarına bildiri basıp dağıttıkları gerekçesiyle verilen hapis cezaları, açlık, işsizlik, sefalet... bunlar ne oluyor?
Avrupadaki Türkiye kökenli milletvekilleri söyleyeceklerini söylemiş, Türkiyedeki gelişmelerden çok yönlü haberdar olduklarını göstermişler. Milletvekillerini, gösterdikleri duyarlıktan, Türkiyenin demokratikleşmesi mücadelesine verdikleri destekten dolayı kutluyoruz!
Keşke durum Gülün açıkladığı gibi olsa!
Ama ne yıkılan tabular, ne de süren sessiz devrimler var. Türkiyede dinmeyen baskılar, süren şiddet ve yoğun bir sömürü var. Türkiye halkları bunalıyor, nefes alamıyor
Kürt sorununda gerçek kabul edilmediği için yapılan bazı düzenlemeler de göstermelik olmayı aşamıyor. 12 Eylül darbesinin lideri, 17 yaşındaki Erdal Eren ve onlarca devrimciyi idam sehpasına göndermiş olan, yüzbinleri gözaltına aldırmış, işkence tezgahlarında onlarca cana kıyılmasına neden olmuş, Kürt sorununda şiddeti ayyuka çıkaran bir darbenin lideri olan, emekli general ve eski cumhurbaşkanı Kenan Evren bile bu böyle gitmez, Kürt sorununu çözmek gerek demek zorunda kalırken, mevcut hükümet, mevcut Genelkurmay Başkanı ve mevcut Cumhurbaşkanı gerçekleri görmemekte, inkarcı tutumu ve şiddeti sürdürmekte ısrar etmektedirler.
Hükümet, muhalefet, Cumhurbaşkanı ve TSK, emek, barış ve demokrasi güçlerine ve Kürt halkına yönelik antidemokratik uygulamaları artırmakta ortak tutum sergiliyorlar. Ateşkes bir fırsat, barış ve kardeşlik talepleri bir olanak olarak değerlendirilmiyor.
Ancak emek, barış ve demokrasi güçleri bu pervasızlığın sürmesine izin vermeyecektir. Türkiyenin gerçek sahipleri, Türkiye ve Türkiye halklarının geleceği ile oynayan güçlerin gidişine dur demesini bilecektir.
Ender İmrek
Evrensel'i Takip Et