10 Mart 2007 01:00

İntihara değil, çalışmaya gittiler


Özay Grup’a ait yatak fabrikasında 29 Aralık 2005 tarihinde 5 kadın işçinin yanarak can verdiği yangının ardından başlayan mahkemede, bilirkişi raporuna göre, ölen işçilerin 2. derecede suçlu bulunması aileleri çileden çıkardı. Ölen işçilerin avukatı Güner Aklan, bilirkişi raporunun çelişkilerle dolu olduğunu söylerken, Cumhuriyet Savcısı Abdüllatif Yüksel de bilirkişi raporuna itirazda bulundu.
Elektrik Mühendisi Bekir Sipahi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Baş İş Müfettişi Faruk Biçer ve İtfaiye Grup Amir Vekili Özcan Bayrak’ın hazırladığı raporda, “Olay mahallinde ve tarafımıza tevdi edilen dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, olay anında işyeri ortamına dolan dumanı fark etmelerine rağmen işyerini zamanında terk etmeyen Gülten Çiçek, Sadife Düdüş, Ayşe Denizdalan, Sevgi Akpınar, Nejla Özveren’i 2. dereceden kusurlu bulunmuştur” ifadeleri yer alıyor. İşçilerin yangını fark etmelerine rağmen içerde kaldıklarını, çıkış kapısına giden merdivenin yanına gelmelerine rağmen içeriye kaçtıklarının iddia edildiği raporda, “İşçiler kendi sağlık ve güvenliklerini sağlama yolunda beklenen davranışı göstermemişlerdir” denildi. Rapora yapılan itiraz üzerine dosya bir iş güvenliği müfettişi, bir hukukçu ve bir tekstil üretiminde uzman kişinin incelemesi için İstanbul’a gönderildi.
Rapor çelişkili
Ölen işçilerin avukatı Güner Aklan, raporun birçok çelişki ile dolu olduğunu, ölen insanların hiçbir şekilde suçlanamayacağını dile getirdi. Bilirkişinin içerden sağ çıkan 5 kadın işçinin kurtulmasından yola çıkarak böyle bir karar verdiğini, fakat burada da büyük bir yanlış yapıldığını belirten Aklan, tanıkların ifadelerine göre olayın gelişimini şöyle anlattı: “Dumanı görünce 10 işçi, işverenin içeri giriş çıkış yaptığı kapının önünde toplanmışlar, kapı arka taraftan süngülü olduğu için açamamışlar. Kurtulan işçilerin söylediklerine göre ‘Bizi kurtarırlar’ ümidiyle şefin odasına gidip telefonlarıyla yardım istemeye çalışmışlar. Bu sırada 6 işçi bilinçsiz olarak yangının ve dumanın olduğu yöne doğru koşmaya başlamış. Üçer üçer el ele tutuşarak ve cep telefonlarının ışığıyla dışarı çıkmaya çalışmışlar. 5 işçi dışarı çıkabilmiş, fakat yolunu kaybeden Nejla Özveren feci şekilde yanarak yaşamını yitirmiş, ancak kolyesinden teşhis edilebilmiştir.”
5 kişinin kurtulması şans
Bilirkişinin bu yorumu yaparak işçilerden yangının üzerine doğru gitmelerini istediğini ifade eden Aklan, “Yangında normal olan dumandan ve ateşten kaçmaktır, üzerine gitmek değil, kurtulan işçiler panik hali ile bu davranışta bulunmuşlardır. 5 işçinin kurtulmuş olmasının tek açıklaması şanstır. Madem işçiler kurtulabilirdi? Nejla neden öldü? Ne yazık ki Nejla Özveren arkadaşları kadar şanslı olamamıştır. Hayatını kaybeden insanlara ‘Neden dumana gitmedin?’ denemez” diye konuştu.
Fabrikada yeterli yangın söndürme ekipmanının olmadığı, yangın yönetmeliğince gerekli hususların sağlanmadığı, işçilerin hiçbir şekilde bilgilendirilmediği, güvenlik görevlisinin güvenlik kapılarını bilmediği, işçilerin yangına girmeden çıkabileceği tek kapının kilitli olduğunun tespit edildiğini aktaran Aklan, zaten bekçinin de bu kapıdan giremediğini ve bu koşullarda işçilerin hiçbir şekilde suçlanamayacağını söyledi.
Savcı da rapora itiraz etti
Yangının çıkmasının önlenmesi için gerekli tedbirin alınmadığı, ikaz sistemi ve iş güvenliği ile ilgili personel görevlendirilmediğini dile getiren Cumhuriyet Savcısı Abdüllatif Yüksel de “İşyerinde çıkan yangında 18 yaşından küçük maktullerin intihar etmek istemeleri durumu dışında, bu maktullere kusur yüklemek mümkün değildir. Ölenlerin hiçbirisi işyerinde yangın ile ilgili güvenlik görevlisi değildir” diyerek bilirkişi raporuna itirazda bulundu. (Bursa/EVRENSEL)
Fabrika kaçak
Fabrika ruhsatının 1990 yılında 761 metrekare tarım deposu ruhsatlı olarak alındığı öğrenildi. Fabrikada en son 3 bin metrekare alana oturan ek binalar vardı. İşçilerden 18 yaşından küçük olan Sadife Düdüş ve Ayşe Denizdalan’ın sigortaları ölümlerinden sonra yapıldı. İşveren Lokman Özay, işçilerin cesetlerinin önünde bulunduğu kapının kilitli olmadığını iddia etti. Tanıklar bu kapının sadece patron tarafından kullanıldığını ve işçilerin bu kapıyı kullanmasının yasak olduğunu, gündüz bile kilitli olan kapının gece açık olmasının imkansız olduğunu söylediler.
Rapor, aileleri isyan ettirdi
“Böyle bir şey olabilir mi? Ölen suçlu olabilir mi? Sen olsan yangının içinden mi çıkarsın dışarı, ateşten kaçar mısın?” diye soran 17 yaşındaki Sadife Düdüş’ün babası Abdullah Düdüş, rapordaki iddialara karşı çıkıyor. Kızının işyerinde 16 ay boyunca çalışmasına rağmen sigortasının yapılmadığını belirten Düdüş, sigorta numaralarının ölümlerinden sonra alındığını ifade ediyor. “Kızım öldükten sonra kağıtları eve geldi, sigorta bunu nasıl kabul ediyor. Hanımıma 170 milyon aylık bağladılar. Neye yarar, kızım geri gelmez artık” diyen Düdüş, sorumluların bir an evvel cezalandırılmasını ve raporun düzeltilmesini istedi.
Yine yangın olsa yine insanlar ölecek
Üç aylık hamileyken yaşamını yitiren Sevgi Akpınar’ın eşi Abutalip Akpınar da, “Ben adaletin çalışmasını istiyorum. 5 kişinin ölmesine rağmen hâlâ aynı koşullarda çalışılıyor. Yine yangın olsa yine insanlar ölecek. Emniyet tedbiri yok” diye konuştu. Adaletin vatandaşların kafasında soru işaretleri bırakmaması gerektiğini söyleyen Akpınar, böyle bir raporu verecek sorumsuz insanların adalet sisteminde çalışmasından yakındı.
Ölen işçilerden Ayşe Denizdalan’ın annesi ise konuşmakta zorlanarak, “Evladım, ben ne diyebilirim. Televizyondan duyduk, suçlu bulmuşlar kızımı. İçimiz yanıyor, niye kusurlu? Kimsenin kaldırabileceği bir yük değil bu” diye konuştu.
Beyza Metin

Evrensel'i Takip Et