15 Mart 2007 01:00

EMEK GÜNLÜĞÜ


14 Mart Tıp Bayramı’nda sağlıkçılar g(ö)revdeydiler. AKP Hükümeti’nin sağlık alandaki yıkımına ve sağlığın ticarileştirilmesine karşı alanlara çıktılar. Ülkemizde artık sağlık çalışanları bayramlar böyle kutlanıyor. Bayramlar hak almanın ve mücadele etmenin günlerine dönüşüyor.
Ne sağlık alanında, nede başka alanlarda işler iyi gitmiyor ve her şey baş aşağı duruyor. Hükümetlerin övünerek anlattığı gelişmişlik düzeyinin ölçüsü olarak gösterildiği yollarda, yoğun trafik nedeniyle, hasta nakil araçlarının 10 dakikada alacağı yolu, bir saate aldıkları ve hastanın tedavi için hastaneye yetişmeden yaşamının yitirdiği günler yaşanıyor. Yoksul emekçi semtlerinde eczaneler hastane ve sağlık ocağı gibi işliyor, danışmanlık görevi görüyorlar. Doktora gidip reçete yazdıran hastalar, ilacın daha ucuzunu almak için çırpınıyor. Milyonlarca yoksul ve ezilen insanlar yeşil kartın peşine düşmüş ve kart almak için uğraşıyor, Başbakan çıkıp şu kadar yeşil kartlı hizmet alıyor diye övünüyor. Oysa yeşil kartla ne kadar hizmet alındığı ve hastalara ne kadar önem verildiği herkesçe biliniyor.
Özel hastaneler mantar gibi türerken ve krediler alırken, devlet hastaneleri yetersiz kadro ve teknik araç yetersizliğinden hizmet veremez duruma geliyor. Hastane kapılarında rehin kalanlar, senet verip hastaneden taburcu olanlar, senedi ödeyemediği için evine haciz gelenler, hastaneye gidemeyip yaşamını kaybedenler...
Kısaca sağlık sisteminin özeti böyle. Son birkaç yıldır hiç olmadığı kadar sağlıkçı eylemleri gerçekleşti, eczacılar uzun yıllar sonra sakağa inerek tehlikelere işaret ettiler. Bütün bu gelişmelere karşın AKP Hükümeti geri adım atmıyor. IMF ve DB patentli politikaların sağlık alanında uygulanması için bastırıyor. Sağlık hakkının ticarileşmesi politikaları da en çok işçi ve emekçileri, yoksul halkı vuruyor. Kıt kanat ve zor geçinenler, hasta olunca kendi olanakları ile tedavi olmaya çalışıyor, son çare olarak doktora gitmeyi istiyorlar. Muayene olup parası olmadığı için ilaçlarının alamayan hasta sayısında ise artışlar var.
İşyeri hekimlikleri görevlerini yeterince yapamıyorlar. Koca fabrikaları kuran patronlar, iş yerinde hekimlerin ve hemşirelerin çalışacağı ve işçileri sağlıklı ortamlarda bakacakları bir odayı bile çok görüyorlar. Kimi zaman iş yerinin en ücra köşesi ve kullanılmayan yerler doktorlara tahsis ediliyor. Çoğu zaman buralarda sağlıklı bir hasta bakımı koşulları bulunmuyor. Patronlar doktorlara baskı yaparak reçete yazmalarını, istirahat ve sevk vermenin önüne geçmeye çalışıyorlar. Geçen yıl patronun bu isteklerinin kabul etmeyen bir doktor arkadaşımız işinden olmuştu.
Başbakan attan düştüğü ve bel fıtığı olduğundan dolayı gazetelere manşet oluyor. Çalıştıkları işten dolayı meslek hastalığına yakalanan ve ağır işlerden dolayı bel fıtığına yakalanan işçiler, verimsiz olduğu için işten atılıyor. Doktorların ağır işte çalışamaz diye rapor vermelerine kızan patronlar, doktor raporlarını hiçe sayarak, gerçekçi raporlar olarak görmüyorlar. Dün yine devletin ve hükümetin yetkilileri tıp bayramı nedeni ile okkalı laflar edip, şöyle ilerliyoruz, böyle bilimsel çalışmalara değer veriyoruz, şu kadar doktor açığının kapattık, sağlığa şu kadar yatırım yaptık dediler. Söylediklerinin gerçekle hiçbir yanı yoktur. Çünkü ülkenin ve halkın sağlığını düşünenler meydanlarda mücadele ediyorlardı. Onlar ise bir arpa boyu bile ilerlemediklerinin görmeyecek kadar kör ve sağırlar.
Seyit Aslan

Evrensel'i Takip Et