25 Mart 2007 00:00

NOT

Hrant Dink cinayetinden sonra Türk milliyetçiliği daha bir tartışılır olmuştu. Bu durum elbette kendi haline bırakılamazdı. "Kürt milliyetçiliği yükseliyor" denildi.

Paylaş

Hrant Dink cinayetinden sonra Türk milliyetçiliği daha bir tartışılır olmuştu. Bu durum elbette kendi haline bırakılamazdı. "Kürt milliyetçiliği yükseliyor" denildi. Elbette tartışılabilir. Ama bu tezin ileri sürülüp gündem yapılmasının, herkesin olmasa da birileri için geçerli olan Türk milliyetçiliği tartışmalarını tavsatmak ihtiyacına yönelik olduğu açıktı. Artık Kürtlerin o geleneksel sarı, kırmızı, yeşil renkleri; "Sayın Öcalan" ısrarı, Kerkük duyarlılıkları, vb. Kürt milliyetçiliğinin kanıtlarıydı işte! Ama örneğin, ateşkesin milliyetçi dalgayı dindirmeye açık sonuçları, Öcalan'ın milliyetçilik karşıtı görüşleri...hep görmezden gelindi...
"Kürt milliyetçiliği de yükseliyor" karşı ağırlığının oturtulması sonrası, sıra şimdi "Yükselen milliyetçilikte solun rolü"nün sorgulanmasına geldi... Nokta dergisinin açtığı ve Perihan Mağden gibilerinin de adeta "pişmanlık dilekçesi"yle katıldıkları tartışmada hareket noktası, daha doğrusu kabul ettirilmeye çalışılan ise, "'sol'un gerilla cenazelerine gösterdiği ilgiyi asker cenazelerinden esirgeyişi, onların hikayelerine hakettikleri ilgiyi göstermemesi, dağlarda ölen gencecik askerlere yeterince sahip çıkamaması ve sonuçta Kürt milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliğine eşit mesafede durulamamasıdır." (Bu konuda, yayın yönetmenimiz İhsan Çaralan'ın 19 Mart tarihli yazısına bakılabilir.)
Önce hangi sol? Kendisini "ulusal sol" olarak tanımlayan kesimi bu isnat edilen "günah"tan zaten tenzih etmek gerekiyor! Zira onların bırakın ilgisizliği, 'şehit cenazelerini' politik söylemlerinin temel unsurlarından biri olarak işledikleri inkar edilemez herhalde. Tartışmacılar "biz onları zaten dışında tutuyoruz" diyebilirler. Ama bu, açıklanması gereken bir durumu ortadan kaldırmıyor ki. Yani bu "Ulusal solu, solun dışında tutmak" dedikleri, bir süreç içerisinde gelişmedi mi?
Ne oldu o süreç içinde? 'Sol'un bir kesimi asker cenazelerine ilgi göstermeye başladı en azından. MHP'yle yarışacak kadar hem de... Ama işte, ırkçı milliyetçilikte herhangi bir düşüş de olmadı, tam tersine, daha da yükseldi. Yaşananlar ortada; özellikle son üç dört yıldır 'şehit cenazeleri'ne duyarlı bir 'sol' türü şekillenirken, bu sürece paralel olarak ırkçı milliyetçilikte de bir tırmanış gözlendi. Demek ki sorun, solun asker cenazelerine duyarsızlığı değilmiş. Yani hareket noktası olarak kabul ettirilmeye çalışılan tezin baştan sakat olduğunu, 'ulusalcı sol'un giderek ırkçılaşarak, ırkçı milliyetçiliğin önemli bir bileşeni olmasından anlamak mümkün...
İkincisi; mesele, sadece sonuçlar üzerinden bir tartışmayla kilitlendiğinde, nedenler buharlaştırılmış oluyor, doğal olarak. Evet, asker ve gerilla cenazelerine duyarlılık ya da duyarsızlık bir 'sonuç'a ilişkindir. Oysa, muhasebe yapılması gereken asıl alan 'nedenler'dir. Yani, neden ölüyor bu askerler? Neden bu gerilla ölümleri?... Cevap aranması, bir duyarlılık muhasebesi yapılması gereken şey, işte bu sorulara verilecek yanıtlar üzerinden temellendirilmelidir. "Sol ve savaş karşıtları ne tür bir kusur işledi de ırkçı milliyetçiliğin değirmenine su taşıdı?" sorusuna verilecek yanıt, "asker cenazelerine ilgisiz kalındı" şeklinde bağlanırsa, oradan, ırkçı milliyetçiliğin yükselişinde 'sol'un "şehitler ölmez, vatan bölünmez; kahrolsun PKK!" hamasetini yeterince yapmadığı gibi bir "kusurunun" olduğu sonucu çıkar. Ki birilerinin yıllardır 'sol'a söyletmek ve kabul ettirmek istediği şey de bu değil mi zaten: "Tamam, 'şehitler ölmez' hamaseti yapmayalım ama şu PKK'yi lanetleme konusunda da biraz daha cesur ve atak olmamız gerekir"! Söylettirilmek istenen, budur. Onun için de deniyor ki; "işte sonuçlar ortada. Gerillalar ve askerler ölüyor. O halde, devlet ve Kürt tarafı eşit derecede sorumludurlar bu ölümlerde..."
Bu denklemde, dediğimiz gibi, nedenler atlanmakta. Bu ölümlü sonucu yaratan nedenler ne? Kürt sorunu değil mi. Peki Kürt sorununun nedeni? Kürtlerden esirgenen hak ve özgürlükler ile Kürtlerin hak ve özgürlük arayışları... Irkçı milliyetçilik bu hak arayışına karşı hem savunma ve hem de saldırı mevzii; asker cenazelerinin istismarı da bu mevziyi korumanın doğal bir gerekliliği olmuyor mu? Şimdi 'sol', bu mevziiye yeterince yakın durmadığı için mi sorumlu oluyor. Dert bu mu yani!..
Bu tartışma, (niyetlerden bağımsız olarak) bir çağrı oluyor aslında. Mesafeli duran 'sol'a, "gelin bu mevziye güç verin" çağrısı... Mevzinin içindekiler, zaten içinde... Dışındakilere, milliyetçiliğe karşıymış gibi görünen bir platformda, milliyetçiliği en azından anlayın, çağrısı...
Oysa bütün bunların ötesinde tartışılacak bir şey varsa, solun bu cenazeli toplam sonucun temel nedenini ne ölçüde sorguladığıdır. Yani Kürt sorununa ve sorunun çözümüne ne ölçüde kafa yorduğu, katkı sunduğudur. O çok şikayet edilen ırkçı milliyetçiliğin malzemelerini sahiplenmeye kadar götürecek bir 'diplomatik' tutum, 'ulusal sol' denilen milliyetçilik türüyle randevu kesmekten başka neye yarar ki?
Vedat İlbeyoğlu
ÖNCEKİ HABER

Güvensizliğin külfeti vatandaşa çıkıyor

SONRAKİ HABER

Sirwan dergisi Azadiya Welat ismiyle yayınlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa