25 Mart 2007 01:00

tipograf’tan correspondent’a avrupa’da işçi basını


Sınıf olarak tarih sahnesinde yer aldığı ilk günden beri kendisi için yaşaması, okuması-yazması istenmeyen, kendi kurtuluşunu kendi eline alması yasaklı işçi sınıfı, tüm yaratıcılığını ve gücünü kullanarak olanaklarını kendi elleriyle yarattı. 19. yüzyılda Avrupa’da matbaa alanında sağlanan teknik gelişmelerle medya alanında iletişimin yolu bildiri, afiş, kitap ve gazeteden geçiyordu. Bu olanaklar işçi sınıfının örgütlenmesine ve aydınlanmasına hizmet ettiği gibi feodal sınıflarla işini henüz bitirmemiş olan burjuva sınıfı için de vazgeçilmezdi. Bu olanaklara daha sonra işçi tiyatrosu, işçi koroları, işçi fotoğrafları ve daha sonra sinema eklenecektir.
Almanya’da medya sorunu, işçi hareketinin örgütlülük ve bilinç düzeyinin önemli bir ölçütü olarak varlığını sürdürdü ve bugün de halen sürdürüyor. Kapitalist medya sanayisinden bağımsız kendini ifade eden iletişim araçlarının yaratılması süreci Alman işçi hareketinin tarihi kadar eskidir.
‘Tipograf’ ilk işçi gazetesi
“Tipograf” ya da “Matbaacı”, Almanya’da yayınlanan ilk sendika gazetesi ve işçilerin, işçiler için yazdığı en eski Alman yayınıdır. 1846’da Leipzigli matbaa işçileri “Tipograf”ı kurarlar ve o, kitap basımcılarının, harf dökümcülerinin, litografyacıların, ksilografcıların, demir ve bakır kesicilerin, mühür imal edenlerin, matbaa makinesi kuranların, kağıt ve boya üreticilerinin ve aynı zamanda matbaacılık alanıyla yakından uzaktan ilişkisi olan diğer sanat dallarının ve yayınevlerinin ortak gazetesiydi. Harfleri döken kesen ve basan ellerin sınıfın aydınlanması ve örgütlenmesi için ilk adımları atması şaşırtıcı değildir. “Tipograf”, yayınevleriyle kurduğu ilişkilerle “işveren gazetesi” olduğu kisvesinin ardına gizlenecek ve 1848 devriminin sansürlü yıllarında da varlığını sürdürecektir.
1848 burjuva devriminin yenilgiye uğraması ve feodallerin geçici olarak iktidarı yeniden eline geçirmesinden sonra da, kapitalist üretim tarzı hızla gelişmeye devam etti. Sanayileşme zanaatçı ve çırakları fabrika işçisi yaptı. Bu durum emek-sermaye arasındaki mücadeleyi hızlandıran bir rol oynadı. 1861’de Sachsen’da, 1869’da Kuzey Almanya Birliğin’de Koalisyon Anlaşması’nın bozulması; kol gücünden başka hiçbir sermayesi olmayan işçilerin örgütlenmesine ivme kazandırdı. Yüzlerce sendika, yardımlaşma kurumları, eğitim dernekleri kuruldu.
Gericilik döneminden sonra yayınlanan ilk sendika gazetesi “Correspondent” oldu. Leipzig’den işçi eğitim derneğinin üyeleri Julius Hecht ve David Gressner’in girişimleriyle 1 Ocak 1863’te çıkan ilk sayının iddiası, Almanya’nın her yerinden meslektaşlar arasında diyalogun sürdürülmesiydi. 1878 yılında bütün sosyal demokrat gazeteler yasaklandığında, 38 bin aboneli 16 sendika gazetesi ve 150 bin tirajlı 42 parti gazetesi vardı. Almanya’da burjuva devrimleri çağında işçi basını, her fabrikaya, her üretim birimine, her işçi evine uzanan geniş bir muhabir ve dağıtım ağına sahipti.
Gericilik yıllarında basın
Bismark, “Sosyalistler Yasası” ile sendikal ve işçi basınını yasaklar. “Correspondent”ın, başından itibaren “yayınevlerinin de gazetesi” görünümünde olduğu için yasaklıların dışında kalır. Sosyal Demokrat Parti’nin üyeleriyle ilişki kurduğu merkezi yayın organı “Sosyal Demokrat”, Zürih’te basılır ve “kırmızı posta” yoluyla her hafta 10 bin gazete gizlice sınırdan içeri girer. Kaçak gazetenin farkına varılmasıyla Alman imparatorluk hükümeti, Zürih’e baskınlar yapar. Gazetenin merkezi Londra’ya yerleşir. Parti organı ile imparatorluk hükümetinde sosyal demokrat fraksiyon arasındaki ilişki, Almanya’da sosyal demokratların tek meşru dayanağıdır. Gericilik buna da tahammül edemez ve sosyal demokrat fraksiyonun eleştiri hakkını ortadan kaldırır.
“Sosyalistler Yasası”nın yürürlüğe girmesinden birkaç ay sonra “Dans Buluşması”, “Eğlence Derneği”, “Şarkı Derneği” ve “Tiyatro Derneği” adı altında yeni dernekler kurulur. 1890 yılında yapılan seçimlerde sosyal demokratlar aldıkları oyu, 1887 yılına göre ikiye katlamıştır. “Sosyalistler Yasası” uzatılamaz ve onun kaldırılmasından sonra yüzlerce gazete ve dergi yayın hayatına girer. Sendika dergisi “Correspondent” yeni bir başlangıç yapar. 1898 yılında 51 sendika gazetesinin toplam tirajı 500 bindir. 1913 yılında 65 sendika gazetesinin tirajı 2.8 milyona ulaşmıştır.
Sınıfın mücadele koşullarındaki zorluklar, sendikal işçi basınına yansıyacaktır. Parti basınındaki duruma gelince 1890 yılında 250 bin tirajı vardır. “İleri” gazetesi 1891 yılında partinin yeni merkezi organıdır. 1914 yılında 90 sendikal ve işçi basınının toplam tirajı 3 milyondur.
İşçi aristokrasisin doğuşu ve işçi basını
“Sosyalistler Yasası”nın kaldırılmasıyla işçi ve sosyalist hareketin gelişmesi yol ayırımlarını da gündeme getirir. Parlamenter sosyal demokratların bir kısmı devrimci çalışmayı meslek haline getirmiştir ve işçi kitleleri içinde çalışma sürdürmeyi “amatörce” bulurlar. Yeni işçi aristokratları aslında işçi hareketinin kazanımları olan yerlerinden, işçi önderleri Liebknecht’e ve Bebel’e tepeden bakarak, işçi hareketini küçümserler. İşçi aristokratlarının uzlaşma politikası, sosyal demokratları ikiye böler ve 1919 yılında KPD (Alman Komünist Partisi) kurulur. Sovyetler’de ilk işçi devletinin kuruluşu, bütün dünyada işçi sınıfı ve halklar üzerinde olduğu gibi Alman işçi sınıfı üzerinde de cesaretlendirici bir etki yapar. Weimarer Cumhuriyeti döneminden faşist Hitler diktatörlüğüne kadarki süreçte Alman işçi sınıfı, işçi fotoğraflarından, işçi radyoevlerine kadar her tür olanağı ve özellikle de basını iyi kullanmış ve bunları kullanmada ustalaşmıştır.
KPD’nin yayın organı “Kızıl Bayrak”, artık işçi aristokrasisinin temsilcisi olan SPD’nin bütün engelleme çabalarına karşın işçiler ve işyerleri arasında yaygın bir muhabir ağı örgütler. “Kızıl Bayrak”, 1929 yılında sadece Berlin’de 400 işyeri ve fabrikadan işçi mektubu alır. Onun fabrikalarda bin 200 işçi muhabiri vardır ve bu işçi muhabirlerinin yazdığı 2 bin 700 işçi mektubunu yayınlar. İşçi muhabirleri hareketinin yetiştirdiği muhabirlerin arasından edebiyat alanında proleter devrimci bir sanat anlayışını geliştiren yazarlar çıkar. Karl Grünberg, Hans Marchwuza, Albert Hotopp, Ludwig Turek, Willi Bredel, Otto Gotsche... Alman edebiyatında işçi muhabirleri hareketinde yetişen yazarlardır. İşçi muhabirleri ağı, gazetenin sınıf içerisinde kolektif örgütleyici, ajitatör ve propangandist bir işleve sahip olmasına hizmet ettiği gibi edebi alanda da sınıfın yazarlarını yetiştirmiştir.
İlk işçi tiyatroları
“İnsanın sözü ve yazısı ruhları yücelttiği sürece, her bir yürekte senin adın yaşayacaktır” 1848’de Viyana’da idam edilen devrimci Robert Blum adına Friedrich Engels tarafından yazılan ve işçilerce Brüksel’in sokaklarında oynanan sokak tiyatrosunda Gutenberg’in bu sözleri yükseldiğinde, matbaa işçilerinin sırasında bayraklar dalgalanıyor, top atışlarına mücadele şarkıları eşlik ediyordu.
O yıllarda işçi tiyatrosu denildiği zaman yorgun bir günün sonunda bir bira içip, iş arkadaşlarıyla yarenlik yapmak için gidilen lokal ve kahvehaneleri gezen, işçi toplantılarını dolaşarak sözlü propaganda yapan işçi grupları anlaşılıyordu. Gün içerisinde yaşanan sorunlara bulunan politik çözümler, işçilerin kendi yazdıkları ve kendi oynadıkları küçük sahnelerde bir numaradır. Bu arada burjuva estetik ölçüler, sınıfsal gücünün farkına varan yığınlar için kabına sığmayan selin akıp geçtiği bentler gibidir.
Anadolu’daki aşık geleneğine benzeyen doğaçlama yoluyla işçiler kendileri yazar, besteler, sahneler ve oynarlar. Tarih sahnesinin yenilerince ortaya konulan bu yeni öz, sanatsal biçimini çok sonra yaratacaktır. Antik Yunan Tiyatrosun’dan beri tiyatronun her tarihsel doğumunda tekrarlanan gelişme, yani önce seyirciler ve seyircinin varlığıyla bilincin oluşması ve oluşan bilincin kendine uygun estetik biçimler yaratması süreci bu kez de tekrarlanır.
Örneğin Jean Baptiste Schweitzer, 1869 yılında Karl Marks’ın “Kapital” eserini Lassalle’ın yorumuyla sahneler. Sanatsal bir biçimin olmadığı sunu, birkaç kişinin sahneye çıkıp konuya ilişkin seminer vermesine benzese de, Brecht’in epik tiyatrosuna kadar uzanan yolda atılan adımlardır. Artı değer teorisi, kadın sorunu, I. Enternasyonal’in arazi ve toprak sorununa ilişkin aldığı “Basel kararları” ilk işçi tiyatrolarının konusu olmuştur. 1875’lere gelindiğinde huzuru kaçan Bismark gericiliği “Sosyalistler Yasası” altında uyanan yığınlara saldırdığında yasaklananlar arasında 64 eğlence derneği, 82 politik dernek, 20 yardımlaşma örgütü ve 79 sendika vardır.


harekete önemli isimler kazandırdı
Almanya’da işçi basını ve işçi mektuplarının özel bir önemi bulunuyor. Alman Genel Sendikalar Birliği (ADGB), kendi üyelerine yönelik, Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) bağımsız olarak 1919’da “Kadın Gazetesi” çıkardı. Gazeteye işçiler büyük bir gayretle yazıyordu.
Ama, Alman işçi tarihinde SPD’nin çıkarmış olduğu yayın organlarının özel bir önemi bulunuyor. Örneğin, Weimar Cumhuriyeti döneminde, 1929’da partinin çıkardığı toplam 203 gazete vardı. Bunların önemli bir bölümü yerel düzeyde yayınlanıyordu. “Hamburger Echo”, “Schwäbische Tagwacht”, “Die Linken”, “Rechten”, “Vorwärts”, “Leipziger”, “Volkszeitung”, “Volksfreund” bunlardan bazılarıydı.
SPD dışında Almanya Komünist Partisi (KPD) tarafından çıkarılan birçok işçi gazetesi de bulunuyordu. KPD’nin en önemli yayını ise “Die Rote Fahne” (Kızıl Bayrak) idi. Gazete çoğunlukla işçi mektuplarıyla yayınlanıyordu. 1929’da Berlin’deki 400 işletmeden “Rote Fahne”ye 1200 işçi muhabir tarafından 2 bin 700 yayınlanmış mektubun gönderildiği tespit edildi. Bu işçi mektupları yeni bir devrimci proleter edebiyatın oluşmasına neden oldu. Alman edebiyatına “işçi muhabir” olarak başlayan önemli yazarlar bulunuyor. Bunların en önemli temsilcileri Karl Grünberg, Hans Marchwitza, Albert Hotopp, Ludwig Turek, Willi Bredel, Otto Gotsche sayılabilir. Hepsi işçi muhabirler hareketinden geliyor.
Yine bu işçi muhabirler arasından iyi fotoğrafçılar ve film yapımcıları da çıktı.
Derleyen: Zahide Yentür

Evrensel'i Takip Et