11 Şubat 2008 00:00

Özelleştirme hayatlarını değiştirdi


Adana TEKEL Sigara Fabrikası’na sınavla işçi alınacağını duyunca hemen başvuru yapmıştı Hüsamettin Ünal. 1991 yılında sınavları kazanıp TEKEL’e girdiğinde buradan emekli olmayı düşünüyordu. Ünal, kamu sektöründe işe başlamanın sevincini yaşarken, 3 ay sonra da kızının doğmasıyla mutluluğu artmıştı.
İlk işe başladığı zaman fabrikada 1600-1700 işçi çalışıyordu. 2002 yılına kadar özelleştirmenin ne demek olduğunu bilmiyordu Ünal. 2002 yılında TEKEL’in özelleştirilmek istendiğini duyduğunda öğrendi özelleştirmenin ne demek olduğunu. Gün geçtikçe fabrikada çalışan işçi sayısı azaldı. Üretim kapasitesi düşürüldü. Ve bir gün onlara “Artık üretmeyeceksiniz” dendi. Hayatı boyunca hiç aklına gelmemişti bir gün kendilerine “Çalışmayacaksınız” deneceği. Ünal, “Üretim yaptığımız için ücret alıyorduk. Üretim yapmadan para almak bizi rahatsız etti. Yeniden üretmek için eylemler yaptık. Başbakan’ın yolunu kestik. Sadece üretmek, fabrikamızın kapanmamasını sağlamak istiyorduk” sözleriyle anlatıyor bu süreci.
‘TEKEL özelleşirse aç kalırız’
Daha sonra Hüsamettin Ünal ve birçok arkadaşına “Ya İstanbul’a gideceksiniz ya da burada üretmeden oturacaksınız” diye iki seçenek sunuldu. Bir ay gibi kısa bir sürede karar vermesi gerekiyordu. İstanbul hikayesi de böyle başladı Ünal ailesinin. Ailecek geldiler İstanbul’a. Kartal’dan ev kiralandı, çocukların okul kayıtları İstanbul’a getirildi. Hüsamettin Ünal Cevizli TEKEL Sigara Fabrikası’nda çalışmaya başlarken, ailesi de İstanbul’a alışmaya çalışıyordu. Ünal, “İstanbul’a geleceğimizi hiç düşünmüyorduk. 15 buçuk yıl Adana’da çalıştım. İşe başladığımız zamanlarda gelecek kaygısı taşımadığımız için aldığımız parayı harcıyorduk, hiç yatırım yapmadık. Şimdi elimde işimden başka bir şey yok. İşimi de kaybedersem aç kalırız” diyor. 18 Şubat’ta dananın kuyruğunun kopacağını söyleyen Ünal, ekmeklerini kaybetmemek için özelleştirme saldırısını püskürtene kadar mücadelelerinin süreceğini dile getirdi.
Zengin çocukları mı okuyacak?
Evin tek erkek çocuğu Burak Ünal, ilköğretim 8. sınıfa gidiyor. Burak İstanbul’a geldiği zaman yaşadıklarını şöyle anlattı: “Buraya alışmak çok zor oldu. Buraya geldim uzun süre canım sıkıldı. Ama biz buraya gelmeye mecbur bırakıldık. Hâlâ alışabilmiş değilim. Adana’yı çok özlüyorum. Doğup büyüdüğüm yer olduğu için özlüyorum. Arkadaş çevrem hep orada kaldı. Burada çok arkadaşım olmadı. Adana’nın her tarafını biliyorduk, gezebiliyorduk ama burayı fazla bilmediğim için öyle yapamıyoruz. Okula uyum sağlamak da biraz zor oldu. Ben Adana’ya geri dönmek isterim.”
TEKEL özelleştirilip kapanırsa ne yapacaklarını soran Burak, “Adana kapanacak diye buraya geldik. Şimdi burası da kapanırsa ne yaparız? Babalarımızın yaptığı eylemlere ben de katılıyorum. Büyüyünce doktor olmayı düşünüyordum ama böyle giderse olamayacağım. Bu ülkeyi yönetenler sadece zenginlerin çocukları okusun istiyorlar” diye konuştu. Burak Ünal sevdiği kızı da Adana’da bırakmış.
Betül Ünal ise lise 2. sınıfa gidiyor. O da arkadaşlarını Adana’da bıraktığı için üzülüyor.
İstanbul’da eğitimin daha iyi olduğunu, bu açıdan düşündükleri zaman İstanbul’a gelmelerinin iyi olduğunu söyleyen Betül, özelleştirmelerle ilgili olarak ise şunları söyledi: “Türkiye’de bir ekonomik kriz var, işsiz çok. Bu fabrikalar da kapatılınca işsizlik daha da çoğalacak. Fabrika kapanırsa okula devam edemeyeceğiz. Eylemlere her zaman katılıyorum. Çevremdeki arkadaşlarımı da eylemlere katıyorum.”
Adana ile bağımız koptu
İçlerinde en çok Suna Ünal zorlandı İstanbul’a alışmak için. Ev hanımı olan Suna Ünal, İstanbul’da komşuluk ilişkilerinin olmamasından yakınıyor. Ünal, kendilerinden çok çocuklarının geleceği için kaygı taşıyor. “Bizi Adana’dan buraya gönderdiler, şimdi burayı da kapatıyorlar. Bu çocukların sonu ne olacak onu bilmiyorum. Biz kendimizden geçtik ama bu çocuklar okuyamayacak. İş yok, aş yok, bu çocukları nasıl okutacağız, parasız hiçbir şey olmuyor. Geceleri uykularım kaçıyor” diyen Suna Ünal, Adana’da yaşam şartlarının daha kolay olduğunu ifade etti.
Evin en küçük çocuğu olan Zehra, İstanbul’a geldiğinde 3 yaşındaydı. Annesi Suna Ünal, Zehra’nın dahi Adana’daki birçok şeyi hatırladığını anlattı. Ünal, “Komşunun çocuklarını, evin rengini söylüyor. O zaman maydanoza namussuz diyordu, onu bile hatırlıyor. Buraya geldikten sonra Adana’ya hiç gidemedik. Ailemizi bile göremiyoruz. Adana ile bağımız tamamen koptu gibi. Burada akrabalarım var ama çok uzakta oturuyorlar. Adana’da akrabalara gidebiliyorduk” diye konuştu. İstanbul’daki kadın işçileri de tanımadığını, sadece Adana’dan gelenleri tanıdığını anlatan Ünal, eylemlere katıldığını söyledi. (İstanbul/EVRENSEL)
Gökhan Durmuş

Evrensel'i Takip Et