15 Şubat 2008 00:00

LİMAN ARKASI


Geçen hafta, İstanbul’dan yayın yapan özel bir televizyon kanalının stüdyosunda yaşadıklarımdan sonra, kendi TV kanalımız Hayat TV’nin değerini daha iyi anladım ve tiyatro uğraşı veren emekli bir maden işçisi olarak kendi TV kanalımızı yalnızca izlemekle kalmayıp, programlarına daha çok katkı sunmak ve izleyici sayısını çoğaltmak için neler yapılması gerektiğini düşündüm.
Yaklaşık üç hafta önce, Karadeniz TV’nin bölge program sorumlusu Özer Tutkun telefonla beni arayarak, Zonguldak’ın kültürel değerlerinin tanıtılacağı bir program yapacaklarını ve “Göçük Mehmet” tiplemem ile bana da 15-20 dakika süre ayıracaklarını söylemişti. Karadeniz TV’nin ne tür programlar yaptığını az çok biliyordum. Öncelikle başka yerlere sözüm olduğunu belirterek, net bir yanıt vermedim Tutkun’a. Tekrar aradığında, sıkıntımı söyledim ve kültürel içerikte bir program olursa katılmamam için bir neden olmadığını belirttim. HASAD’ın halk oyunları ekibi, Kamuran Hoca’nın AKM’de kurduğu halk müziği korosu, Candan Hoca’nın BKM’deki öğrencileri ve Çaycuma’dan halk müziği okuyan iki solistin de programda yer alacağını söyleyen Tutkun, emekli maden işçisi bir tiyatrocu olarak benim tiplememin hoş bir sürpriz olacağını önemsediğini vurguladı.
Zonguldak Belediyesi’nin kiraladığı özel bir otobüsle İstanbul’a gittik. Karadeniz TV’nin Çağlayan’daki stüdyosunda çalışanlar bizi misafirperverlikle karşıladılar. Tabldotlarında çıkan; mercimek çorbası, bulgur pilavı, barbunya fasulye ve meyve suyuna ortak ettiler. Sıcak bir çay içme fırsatımız olmadı fakat havalandırma eksikliğinden bolca duman altı olduk. Neyse ki kostümlerimizi giymek için bir üst kata çıkarak temiz hava ile buluştuk.
Canlı yayın programının yapılacağı stüdyonun dekor ve teknik donanımı için kollar sıvandığında, bir yetkiliye ulaşarak program akışındaki yerimi öğrenmek istedim. Yaşar Bey, saat 23.00’te sahne alacağımı söyledi. Bu arada sehpaların üstü, panolar; Zonguldak’ın yöresel el işleri ve yiyecekleri ile donatılıyordu.
Konuğu olduğumuz “Murat Show” adlı programın 20.30’da başlayacağı söylenmişti. Bir saatlik aksama normaldir diyerek, programda bana eşlik edecek üç müzisyen arkadaşla prova yaparken, karşımızdaki ekranda tanıdık yüzler görmeye başladık. Anladık ki; program başlamıştı. Milletvekilleri, vali, belediye başkanları, GMİS Genel Başkanı, Esnaf Odası Başkanı, dernek başkanları... Kısaca, program sunucusu Murat Başaran’ın “Kalın adamlar” diye tanımladığı kalburüstü erkan... Bunca erkan ne yapacak? Kamera kendilerine yöneldikçe; konuştukça konuşacak! Öyle de oldu. Meğer Zonguldak’ın derinliklerindeki maden cevheri ne kadar kıymetliymiş! Havza ne kadar güllük gülistanlıkmış! Konuşmacı erkanın arasına bir halk oyunu ekibi, peşine bir türkü... Çaycuma’nın yoğurdu, Devrek’in bastonu, Ereğli’nin elpek bezi, bir de kestane balı muhabbeti... Ohh... Aman reklam arası stüdyodan çıkmayın! Çünkü sehpaların üstündeki sermeden, gözlemeden, cevizli ekmekten, baklavadan pay alamazsınız!
Bayrak elde, Müşerref Akay’a “Türkiyem” adlı şarkıyı söylerken eşlik edilmesi ve vali beyin kömür tozundan yapılmış bir Akay posterini kendisine hediye etmesi sonrası stüdyoda tam bir damping yaşandı. Ellerinde bir bakraç yoğurt, madenci heykeli veya elpek bezinden bir şalla, Akay’a yakın durup kadraja giren belediye başkanları, bölgelerinde yapılan “Kültür ve Sanat Festivali” programlarının zenginliğinden dem vurarak, icraatları ile reklam yaptılar. En büyük reklamı ise Ankara’ya dönmek için aldıkları uçak biletlerini, programın sarkması nedeniyle iptal ettiren iki Zonguldak milletvekili AKP’li Fazlı ve Türkmen yaptı. Kemençeler çalındı, horonlar oynandı... Yöresel türküler söyleyen solo elemanlarından hızlı bir geçiş yapıldı. Belediye Başkanı Gonca’dan aldığı Zonguldakspor kaşkolunu omzuna koymadan, son sözü söylemesi için Vali Erkmen’i sahneye davet eden program sunucusu Murat’ın “Biz her zaman buradayız, bu ekran sizlerin hizmetinde” diye yaptığı anonslar kulağımı tırmalarken yakama taktığım telsiz mikrofonu çıkardım. Çünkü saat çoktan 24.00’ü geçmişti ve belli ki bizim programımız kuliste yapılmıştı.
Hamit Kalyoncu’nun dizeleri, Hüseyin Çakır’ın “Aman Of”u, “Asma’da Osman” öyküsü ve türküsü ile “Göçük Mehmet” tiplememle Zonguldak’ı anlatacaktım. Karadeniz TV’de buna fırsat verilmedi. İyi de oldu. Zonguldak’ın kültürel değerlerinin ekrana yansıtılacağı söylenilen fakat AKP reklam kuşağına dönüştürülen bir programda yer almak taşla kömürü karıştırmak gibi bir şey olacaktı.
Kameraydı, yaka mikrofonuydu, dekordu... En iyisi “Göçük Mehmet” eşin, dostun da desteğiyle kendi programını kendi yapmalı diye düşündüm. Direkt kendi kanalımız Hayat TV’ye... Lavuarlanmış kömür gibi yani!
Fahri Bozbaş

Evrensel'i Takip Et