21 Şubat 2008 00:00
Ortak çalışan saatler
Dikenli tellerin bir bölümü kuş olmuş özgürlüğü seçmişti. Kalakaldım tablonun önünde. Milli Reasürans Sanat Galerisinde bir sergideydim. Tablo Gürbüz Doğan Ekşioğlunundu. Birden tablonun yanıbaşında saatler görür gibi oldum: Yan yana duruyordu iki masa saati. Birinin yalnızca yelkovanı vardı, ötekinin akrebi. Saatin kaç olduğunu anlamak için ikisi de gerekliydi. Ve gülümsememin donduğu tabloyla bu saatler akrabaydı. Tasarımcısı/yaratıcısı aynıydı.
Gürbüz Doğan Ekşioğlu adı bana hep bu ortak çalışan saatleri anımsatır. Çünkü gördüğüm tasarımları arasında kullanılabilir olan tek objeydi. Ötekiler, birbirlerine boşalacak demlikler, ağzıyla kulpu aynı yanda ibrikler... Güzel, gülümseten ama seyretmekle yetinilecek, kullanılamayacak eşyalardı... Ekşioğlunun resimleri de önce gülümsetiyor insanı: Kaçışan farelerin çizdiği kedi resmi, buluta tüneyen kuş, ağaca tüneyen deniz parçasıyla balığı, kesilmiş ağaçta kuyruğu filizler veren kedi, deniz feneri kedi, kuyruğunu bir halat gibi kendine minder yapan kedi, uçuşan zeytin dallarının oluşturduğu güvercin. Önce gülümsetiyor seyircisini sonra peşine takılıyor. Gün boyu hatırlatıyor kendini. Ekşioğlunun eşya tasarımlarında da, sergilenen çalışmalarında da serin bir mizah var, Anglo-Sakson mizahına yakın bir alaysılık. Ekşioğlunun doğum yeri düşünülünce bu serin mizahın çıkış yerinin Karadeniz olduğu anlaşılıyor... Gürbüz Doğan Ekşioğlu, dünyanın en ünlü çizerleri arasında. Bir önceki sergisini 10 yıl önce açmıştı Milli Reasürans Sanat Galerisindeki bu yeni sergisindeki Makedonya Postanesi için, 2005te yaptıkları dışındaki tüm illüstrasyonlar bu sergi için üretilmiş. Sergideki yağlıboya ve akrilik tablolar da ilk kez sergileniyor ve ticari kaygı gütmeden, kendisi için yaptığı çalışmalar.
Serginin katalogunun önsözünü yazan Orhan Duru, onun olayları ters okuduğunu söylüyor. Onun fantezisini halk şiirinin ünlü şathiyelerinden birini yazmış olan Yunus Emre ile karşılaştırıyor: Çıktım erik dalına / Anda yedim üzümü... Oysa kendi öykü anlatımıyla karşılaştırabilirdi: Gözümün ucundan bir şeyler görüyorum. Sonra o büyütülüyor. (...) Mesela ceketlerim falan asılı, onlar bana başka bir şey gibi gözüküyor, öyle oluyor. Ne yapayım?.. Benim asıl yazma biçimim yansımalara dayanır. Yani göz ucuyla yansımalar gelir, onlar hikâye olur.
Gürbüz Doğan Ekçioğlunun çalışmalarının hemen hemen çoğu basılıyor. Afiş, duvar kağıdı vb. biçiminde pazarlanıyor. Bu çalışmalarla tablolarının farkı var mı? Bu sorunun yanıtını onun bir söyleşisinde bulabilirsiniz:
Van Goghun sonbaharı anlatan resmini güzle gelen bir alerji için tasarlanan ilaç kutusunun üzerine koyarsanız illüstrasyon olur. Aynı tabloyu müzede sergilerseniz resim olur. Benim bazı işlerim de böyle. Bir de disiplinler birbirinin içine girdi artık. Asıl amacım çizgi yoluyla bir şey söylemek. Diğer insanların da hissedip farkında olamadıklarını ve benim de hissettiklerimi çiziyorum, bunu paylaşınca daha mutlu oluyorum.
Milli Reasürans Sanat Galerisinde açılan sergi 1 Marta dek sürecek.
Gürbüz Doğan Ekşioğlu kimdir?
1954te Ordu-Mesudiyede doğdu. Devlet Güzel Sanatlar Yüksekokulu Grafik Bölümünü bitirdi. Şimdi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi adını taşıyan bu okulda uzun yıllar öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şu sıralar ise Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümünde görev yapıyor. 1988de aldığı Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülünün de arasında olduğu 64 ödülü var. Yurtiçi ve dışında 9 kişisel sergi açtı. New Yorker, Forbes, New York Times, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri, Media Cat gibi dergilerde karikatür ve illüstrasyonları kapak oldu. New Yorkerın 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde 11 Eylül Özel sayısı için yaptığı İkiz Kuleler ve 2005in ilk sayısının kapağı büyük ses getirdi. Gürbüz Doğan Ekşioğlu, kapağında genellikle illüstrasyon kullanan New Yorker dergisiyle yıllardır çalışıyor. Her yılbaşında dergiden 52 haftalık bir iş planı (konular) geliyor. Ekşioğlu da konulara göre eskizler çizip gönderiyor. Dergi de eskizlerden beğenilenlerin orijinalini ısmarlıyor. Kısacası, yüzlerce çalışma yapıyor, biri seçiliyor. ABD çok büyük bir pazar, orada yaşasa para kazanmak için yan işler yapmak zorunda kalmazdı. Ama bu tür önerileri de ciddiye almamış.
Sennur Sezer
Evrensel'i Takip Et