9 Mart 2008 00:00

ankara mektubu


Bu sütunlarda günlük politikanın ayrıntılarına girmeyi pek uygun bulmuyordum. Zaten diyordum, diğer sütunlarda olsun, köşe yazılarında olsun bu gibi konular yeterince işleniyor, yorumlar yapılıyor ve elden geldiğince okurlar bilgilendiriliyordu. Ancak son haftalarda meydana gelen ekonomik ve siyasi gelişmeler öylesine bir tırmanış gösterdi ki, bunun dışında kalmak adeta olanaksız hale geldi.
Başbakan’ın ta İspanya’dan seslenerek dile getirdiği “türban” sorunu cıvıdı cıvıdı ve en sonunda “çarşafa dolaştı”.
Cumhurbaşkanı’nın “türban kararnamesini” on bir gün köşkte bekletip ordunun Irak Harekatı’na başladığı gün imzalaması üzerine kıyamet koptu. Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Böyle Bir Güne Yakışmadı” başlığı altında “Çünkü bugün, yangından mal kaçırma günü değildi. Böyle bir gün ‘Cambaza bak’ deme günü hiç değildi” diye bastı feryadı.
Özkök’ün böyle gazaba gelmesi doğaldı; çünkü gazetenin bağlı olduğu Doğan Grubu ile hükümetin arasına kara kedi girmişti. Bu kara kedinin kuyruğuna bağlanmış teneke de dolar mı doluydu, yoksa Avro mu bunun takdirini okurlarımın yüce takdirine bırakıyorum.
İş bu kadarla kalsa iyi, Cumhurbaşkanı’nın kararnameyi imzalamasından sonra YÖK Başkanı’nın üniversitelerde türbanı serbest bırakması üzerine bu kez de rektörler kıyam ettiler ve ‘Böyle başkan istemezük’ diye savcılığın kapısına dayandılar. Bu fırsatı kaçırmayan AKP Baş Hukuk Danışmanı Dengir Mengir Fırat da rektörleri, ‘Ortalığı niye bulandırıyorsunuz’ diye dava etmez mi? Şimdi çık işin içinden! C. savcıları, yargıçları, bu durumda ümmeti Muhammed’in baş belası olan kapkaççılarla mı, ev hırsızlarıyla mı uğraşsın, yoksa bu yakaları yaldız işlemeli cüppeleriyle karşısına sıralanmış kelli felli insanlar ile mi uğraşsın?
Renkli pullarla işlenmiş beyaz gelinliği içerisinde, zarif konuşmaları ve esprileri ile haftanın hemen her günü bizleri şenlendiren Bülent Ersoy abla, o ince esprileri arasında; “Oğlum olursa katiyen askere, savaşa falan göndermem!” deyivermez mi?
Yine milli hislerimiz galeyana geldi, kıyametler koptu. Vay askerlik düşmanı, vatan haini, falan filan. Hiç kimse düşünmedi bu kızcağızın doğurup doğuramayacağını ya da doğacak çocuk kız oluverirse diye. Doğrusu çok önyargılı insanlarız vesselam.
Bomba gibi iki haber daha. İlki, halaşalığı ile ünlü Prof. Atilla Yayla; “Katı laik Türkler dindarlardan nefret eder. Dindarları insandan saymaz, bir an önce buharlaşmasını, yok olmasını isterler” demiş. Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya. İkinci haber daha cafcaflı, daha iç açıcı. Hani bizim hazretler gizli gizli Anayasa taslağı hazırlıyorlar ya, bu gizli taslak, 3 Mart Pazartesi günü Washington’da biri Fethullah Gülen’inki olmak üzere dinci üç vasfın himayesinde tartışılacak; AKP adına Dengir Mir Mehmet Fırat yeni anayasanın gerekçesini anlatacak; AKP Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksal’dan başka iki Amerikalı da görüşlerini açıklayacaklarmış (Özgen Acar, Cumhuriyet, 29 Şubat 2008 ). Bu haber de yorumsuz oluversin.
Ben tam bu haberi yazarken, gök gürültüsüyle birlikte bir haber daha gündeme düştü: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 21 Şubat’ta başlattığı Kuzey Irak Harekatı, 28 Şubat’ta tamamlanmış ve birlikler geri çekilmişti.
1 Mart tarihli Hürriyet gazetesi bu müjdeyi bilmem kaç puntoluk başlığı ile okurlarına duyuruyordu. ÇOCUKLAR DÖNDÜ! Bu dönüşte Amerika’nın falan bir etkisi olmamıştı. Gerçi sağ kolu alçıda olan ABD Savunma Bakanı Gates ülkemizde konuktu, Başkan Bush da Amerika’dan “Çabuk Irak’tan çekilin” diye bağırıp duruyordu ama bizimkilere bakılırsa bu çekilme operasyonunda bu sözlerin hiçbir etkisi olmamıştı. Gelin görün ki elin ağzı torba değil ki büzesin. Aynı tarihli Hürriyet’te Yılmaz Özdil bu çekilmeyi şöyle değerlendiriyordu: GÜNEŞ TUTULMASI? “Bush çık dedi çıktık. Tatilde olsan oteldeki odanı bu kadar çabuk boşaltamazsın... Sakın ola, onurdan monurdan bahsetmeyin... Hangi onur?.. Biri yarbay, 5 şehit, 22 gazi... Ne yaptık?” Bu çizgide yazısını sürdüren Özdil, ‘sıkı durun’ diye bizleri uyarıyor ve şu satırlarla yazısını noktalıyor: “Dünkü toz duman arasında gözden kaçan bir ‘son dakika’ haberi daha vardı: Dünya Bankası, stratejik işbirliği çerçevesinde, Türkiye’ye 6.2 milyar dolar kredi verilmesini onayladı!” Doğrusu iyi alışveriş...
İşte size Türkiye’yi sarsan on günün (21 Şubat-1 Mart arası) kısa özeti. İster gülün, ister ağlayın; bu, hepimizin vicdanına kalmış bir şey!
Alaattin Bilgi

Evrensel'i Takip Et