12 Mart 2008 00:00

ROJEV


Kürt sorunu üzerinden kapışma sürüyor. Ama süren kurudan kuruya bir kapışma ve atışma değil. Kapışma taşları yerinden oynatıyor, gerici kampta klikler arası “yeni” dengelere neden oluyor. Gelişmeler, aynı zamanda gerici güç odaklarının gerçek yüzünü tarife yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarıyor.
Son gelişmelerle birlikte, dünün 28 Şubatçıları, darbecileri ve onların arkasında sıraya girenler ile “28 Şubat mağdurları” ve darbe karşıtı diyerek afra tafra atanlar şimdi can ciğer kuzu sarması.
Generaller ile AKP’nin kurduğu ittifak orduya olmadık misyonlar yükleyenleri şaşkına çevirmiş bulunuyor! TSK’nın sınır ötesi seferden neden erken döndüğünü dert edinen, oradan AKP’ye saldırma hesabı yapanlar, bir anda yıllardır “cumhuriyetin teminatı, demokrasinin bekçisi” diyerek yutturmaya kalktıkları ordunun tanklarını olmasa da şimşeklerini üzerlerine çektiler. Daha dün türban üzerinden bir araya gelen gerici-milliyetçi güçler karşıda, “laik ordu ve şeriatçı AKP ise” aynı safta! Kapışma hızla sürüyor. “Biz ABD’nin telkin ve yönlendirmesiyle Kuzey Irak’tan geri çekilmedik” diyen Büyükanıt “bunu ispatlasınlar elbise çıkarım” iddiasında bulununca, ardından Kasımpaşalı Erdoğan; “paşam elbise çıkarırım diyorsa, ben de çıkarırım” diyerek TSK’ya tam destek verdiğini açıkladı.
Dün, “Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz” diyerek askerlere karşı görünen, mağdur inanç kesimlerinin sözcülüğüne soyunduğunu ilan eden Erdoğan, şimdi kışlaya, tanka, topa ve generallere övgü üzerine övgü düzüyor.
ABD’nin süren balans ayarı meyvesini vermiş ve sahte iddialaşma sürüyor. Genelkurmay Başkanı aylar önce hükümete verdiği muhtıranın bir benzerini bu defa hükümeti yanında bularak “muhalefete” verdi.
Büyükanıt ile Erdoğan arasında güçlenen ittifak, Baykal ve Bahçeli’yi çatlatacak düzeye çıktı!
Baykal geri adım atmak üzere bazı manevralara girse de, “Atatürk’ün partisi ile Atatürk’ün ordusu nasıl karşı karşıya gelir, biz birbirimize nasıl kem söz söyleriz” mealinde sözler ederek, Genelkurmay Başkanı’na “aradan çık” dese de onu dinleyen yok. Org. Büyüknıt, Baykal’a yüklenmeyi sürdürüyor.
Başbakan Erdoğan ise kızıştırdıkça kızıştırıyor ve generallerle ittifakını güçlendirmek, ABD, ordu ittifakında siyasi temsilci olarak daha da güçlenmek istediğini ortaya koyuyor. Bunun için ortaya çıkmış fırsatı değerlendirmek için manevra üstüne manevra yapıyor.
Erdoğan, AKP Gençlik Kolları Kongresi’nde Türkeş’i aratmayacak hitapta bulunur adeta Ülkü Ocakları toplantılarındaki havanın yaratılmasına özen gösterirken, Kadın Kolları toplantılarında ise milliyetçilik söylemiyle, dinci tarikatçı söylemi eksik etmiyor. Ancak her konuşmasında Genelkurmay Başkanı’na ve TSK’ya övgüler dizmek için özel çaba sarf ediyor. Bu gelişme üzerinden, 28 Şubat’ın yaralarını sarmaya, açılan arayı kapatmaya, tahribatı onarmaya, ABD’nin çizdiği “ılımlı İslam doktrini” üzerinde durmaya özel önem veriyor.
Gelinen yerde; seçimlerden önce darbe karşıtı diye yutturulmaya çalışılan, liberal olduğu, Türkiye’yi demokratik yola sokacağı, darbeleri tarihe gömeceği söylenen gerici kamplardan biri, şimdi generallerle sarmaş dolaş olmuş durumda. Generallerin arkasında hizaya girenler; yani CHP, MHP, “Cumhuriyet mitingcileri”, Cumhuriyet gazetesi çevresi, “Ergenekoncular” ve “Atatürkçü çizgide durma” iddiasındaki geniş bir cephe ve tabii bu cepheden etkilenen kimi ‘sol’cu çevreler de ne yapacağını bilmez durumdalar.
Generallerle “şeriatçılar arasında tercih yapanlar siyasal geleceği buradan kurmaya kalkanlar fena halde çuvallamış bulunuyorlar.
Liberallerin darbecilere karşı desteklediği, Türkiye’nin önünü açacak demokratik güç diye yutturmaya kalktıkları Erdoğan kliniğinin, ne olduğu ve ne olacağı da böylece görülmüş olmalı. Daha birkaç gün önce bir bildiri yayınlayarak AKP’yi AB yolunda mesafe almaya, Kopenhag kriterlerini uygulamaya sokmaya çağıranların da artık gerçeği görüp halk güçlerinin birliğinden yana bir tutumda birleşmelerinin zorunluluğu görülmelidir. Gerçekten bağımsız ve demokratik Türkiye için yeni bir yola ihtiyacı görüp burada konumlanmak artık zorunlu bir ihtiyaçtır. İşçi ve emekçilerin çıkarına denk düşen, Kürt sorununun demokratik çözümünü öngören, gerçekten laik, bağımsız ve demokratik Türkiye’ye giden yol gericiliğin hiçbir kliğinden bir beklenti içine girmeden, işçi ve emekçilerin, tüm demokrasi güçlerinin bağımsız ittifakından ve mücadelesinden geçiyor.
Ender İmrek

Evrensel'i Takip Et