23 Mart 2008 00:00

yaptığımız her elif yeni bir şeydir


Her ne kadar çoğumuz ne yazıldığını anlayamasa da, bizi kendisine çeken bir şey var ‘hat’ta. Peki, bu hat sanatının sırrı, hüneri nedir diye kendimize sorduk. Böyle kendi başımıza bir cevap bulamayınca, bir bilene soralım dedik. Kime soralım diye düşünürken elli yıllık hat sanatçısı Hattat Kamil Nazik’i bulduk. Kamil Usta bize kendi sanat macerasını ve hat sanatını anlattı.

Hat sanatına ne zaman, nasıl başladınız?
Hat sanatına çocukluk yıllarında başladım, daha önce hattın ne olduğunu bilmiyordum. Yedi sekiz yaşlarında hiçbir şey bilmiyorduk, dünyayı Kahramanmaraş şehrinden ibaret biliyorduk. O zamanlar bir hocanın yanındaydım. Bizim bir sepet yapma mevzumuz vardı, sepete üzüm konacaktı. Sepet bulamadılar, ben de size sepet yaparım dedim. O yaşta bir çocuğun sepet yapabileceğine inanamadılar. Daha sonra ben o sepeti yaptım. Bu olay üzerine hoca beni hat derslerine başlattı, Zekeriye Güvenen adlı bir hoca efendiydi. Zannederim bizim hatta başlamamıza o sepet neden oldu. Tabii bu bizim hat sanatı maceralı bir iştir, yemeden içmeden çok hattı seveceksin. Çok az insan bu işle ilgilenebiliyor, çünkü zor bir mevzudur. Ben jeofizik yüksek mühendisiyim, matematik ve fizik üzerine de çalışmalarım var. Basılmamış iki kitabım var. Ben hat üzerine verdiğim emeği matematik üzerine verseydim Nobel ödülü bile alabilirdim. Ben elli iki senedir sanata emek veriyorum ve hâlâ da öğreneceğim çok şey olduğuna inanıyorum. Sanat farklı bir şey, sizin bütün zamanınızı yer ve siz farkına bile varamazsınız. Siz çay yapmayı bile bir sanat olarak ele alsanız hiçbir zaman iyi bir çay yaptığınıza inanmazsınız, çünkü her defasında daha iyisini yapmaya çalışırsınız.

Peki, hat sanatının tarihçesinden bahsedebilir miyiz biraz?
Tabii. Hat sanatının ne zaman başladığını kesin çizgilerle tespit etmek zordur. Ama bizim şu anda üzerinde çalıştığımız yazı sanatı Kuran’dan sonra gelişmiştir. Kuran indikten sonra, Kuran’ı insanlara daha kolay okutabilmek için bu sanat gelişmiştir. Bu sanatın ilk kurucusu Hz. Ali’dir. O, bir Kuran’ı Kerim yazmıştır. Bu yüzden ben Hz. Ali’ye bu yazının piri olarak bakıyorum. Her sanatın bir piri var derler, hat sanatının piri de Hz. Ali’dir. İşte bugün üzerinde çalıştığımız yazı sanatı Kuran’la beraber gelişmeye başlamıştır. Büyük dahiler vardır bu sanatta. Şeyh Hamdullah gibi, daha sonra gelen Rakım gibi, Sami Efendi gibi, Şevki Bey gibi bu sanatı geliştiren dahiler vardır. Bu saydıklarım kendilerini sanata adamışlardır. Yanılmıyorsam İbni Mukladir’in kolu kesiliyor ve kalemi kesik koluna bağlıyarak sanatına devam ediyor. Deliler olmazsa sanat gelişmez. Bu saydığım isimler de hat sanatının delileridir, dâhileridir. Mesela Rakım’ın yazıda öyle buluşları vardır ki, atom üzerine çalışsa atom bombasını bulurdu! Tabii Kuran’dan önce de bu yazı vardır. Bu harfleri başka milletler de kullanmıştır. Biz bugün buna Arap yazısı diyoruz ama bu yanlıştır. Şimdi Latin yazısına Yunan yazısı demek ne kadar abesse, bu Arap harfleriyle yazılan yazıya da Arap yazısı demek o kadar abestir. Araplardan evvel de vardı bu yazı, ama Kuran Arabistan’da indiği için bu böyle bir isim almıştır.

Hat sanatının teknik kısmını anlatır mısınız?
Sanatkar zaten kendi malzemesini kendi temin ediyor. Eskiden mürekkep yapan, kalem açan, kalem getirenler varmış. Mesela kamış kalemin üzerinde kalemi terbiye etmek lazımdır. Kalemi terbiye etmeden yazarsanız bozulur. Bunun malzemesi is mürekkebidir. Onu kendimiz, elimizle yapıyoruz, ya da yapanlar var onlardan alıyoruz. Kamış da, çiçekçilerde, dağda bulunan kamıştır. Bunlarda en uygun olan kamış bambu cinsi olan kamıştır. Bambunun da bin kadar çeşidi vardır. Bunların iyisini bulabilmek zordur. Aslında malzemesi çok basit şeylerden oluşuyor. Kağıt olarak normal kağıdı kullanıyoruz, fakat kağıdı aherliyoruz, aherledikten sonra kullanıyoruz. Aherlemeden de yazabilirsin ama o zaman da hata yaptığında silemezsin. Bir de daha rahat yazmayı ve kağıdın çürümesini engeller aher.

İyi bir hattat olmanın bedeli nedir?
Sanatçı, sanata kendini feda etmelidir. Yani sanata kendinizi vermezseniz ortaya sanat eseri çıkmaz. Siz sanata on saatinizi verirseniz o size iki saatlik bir bilgi verir. Sanata kendinizi vermelisiniz. Daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vereyim: Batı’nın ressamlarından Mikelanj vardır. O bir kilisenin tavanına alttan 30 metre bir iskele yaptırıyor ve sırt üstü iskelenin üstüne yatıyor. 5 sene sonra ayağından çizmesini çıkarttıkları zaman, çizme ayak derisiyle birlikte çıkarılıyor. İşte Mikelanj onun için Mikelanj oluyor. Böyle kendinizden geçmezseniz sanatı elde edemezsiniz.

Müşterileriniz kimler oluyor?
Ben internette hat dersleri veriyorum. Bakıyorum Amerika, Almanya, Arabistan, Avusturya, Japonya, Avustralya’dan öğrenciler var. Yani sadece Müslümanlar ya da Araplar ve Türkler değil, herkes ilgileniyor bu sanatla. Turist geliyor burada yazıya bakıyor, çok beğeniyor, alıyor. Baktığı zaman okuyamıyor, hatta hangi taraftan bakılacağını dahi bilmiyor. Ama onu alıyor, ona hoş geliyor. Böyle dikkat çektiği için alıyor. Bunun müşterisi Müslüman, Hıristiyan, Ermeni, Yahudi yani herkes oluyor. Biz müşteri sıkıntısı çekmiyoruz. Yazıyı ne kadar güzel yazarsanız o kadar çok müşteriniz oluyor, ne kadar çirkin olursa o kadar az oluyor müşterileriniz. Şu ana kadar dünyanın yetmiş iki camisine yazı yazdım.

Hat eserlerinin fiyatları nasıl peki?
Adama soruyorum nasıl bir yazı istiyorsun diye. Sanatkarane olsun derse, yazının çapına göre para alıyoruz. Başbakan’ın oğlunun davetiyelerini yazdım, ondan daha çok para aldım, çünkü daha uzun bir yazı yazmıştım. 1 YTL’den aşağı yazmıyorum, çünkü verdiğim emeği karşılamaz daha azı. Yoksa ben onu yazacağıma Kuran-ı Kerim yazarım. Yani bir elif vardır bir günde yazarım, bir elif vardır 1 saatte yazarım, bir elif vardır 1 dakikada yazarım ve ona göre para alırım. Harcadığım emek kadar para alırım.

Hat sanatı nasıl, ne kadar zamanda öğrenilir?
Öğrenciden öğrenciye fark vardır. Hamit rahmetlinin bir hikayesi vardır. İki tane talebesi vardı. Bir gün bana dedi ki; “Bunlar otuz senedir yazı yazıyorlar, Allah bunlara altmış sene de verse bunlar bu yazıyı yazmayı öğrenemezler”. Yani öğrencinin çalışmasına bağlıdır. Bir adam kendini sanata verirse, sekiz on senede çıkar işin içinden, kimi de kendisini vermez seksen senede işin içinden çıkmaz.

Hat sanatının sizin için anlamı nedir?
Sanatkar yaptığı işten usanırsa o işi yapamaz. Bizim için yaptığımız bir elif yeni bir şeydir. Her yaptığımız iş bizim için yenidir. Hep yeni yaptığım şeyi daha güzel zannederim, ama iki saat sonra yaptığımı beğenmem. Bizim sanatımız öyle bir şey ki aynı kalemle yazıyorsan bir elif aynı şekilde çıkar. Geçen sene aynı kalemle yazdığım elifle bu sene yazdığım elifi üst üste çakıştır, fotokopi gibidir. Ama her yaptığımız elifte muhakkak değişiklik vardır. Beynimde bir elif kalıbı vardır. Çizerken kafamdaki kalıbı bulana kadar uğraşırım.
Cahit Çeçen

Evrensel'i Takip Et