28 Ağustos 2008 00:00
İşkence her yerde
İşkence sınır tanımıyor; eylem, karakol, savcılık, sokak fark etmiyor. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda geçtiğimiz yıl yapılan değişikliğin ardından işkence vakaları artarken, işkencenin yapıldığı yerin karakollardan sokağa doğru ilerlemesi dikkat çekiyor.
Adem Deniz, işyerinden evine üstünde kimliği olmadığı için polislerden sokakta dayak yedi. Karakolda da kaba dayak işkencesine maruz kalan Denizin, aldığı raporla sağ kulağının aldığı darbelerden ötürü delindiği, gözlerinde morluk ve kan toplanması olduğu belgelendi.
Kimliği yok diye
1994te Bitlisten İstanbula gelen tekstil işçisi Adem Deniz, geçtiğimiz Cuma günü işten çıkıp eve giderken arkadaşlarıyla birlikte kimlik kontrolüne takıldı. Denizin anlattığına göre, yeşil kart başvurusu için kimliğini ailesine bırakan Deniz, polise bu nedenle üzerinde kimlik bulunmadığını söyledi. Polis Hayır sen yalan atıyorsun. Siz pis yağmacılarsınız deyince Deniz, hakaret etmemesini söyleyerek orada çalıştığını polise anlatmaya çalıştı. Bunun üzerine bana vurmaya başladılar. O sırada yanımda bulunan arkadaşlarım olaya tepki gösterdi. Beni yere uzattılar. Polisin birinin ayakları yüzümdeydi diğeri ise bacaklarımı tutmuştu diyen Deniz, olay yerine 2 ekip aracı daha geldiğini ve 3 arkadaşıyla birlikte Kuştepe Polis Karakoluna götürüldüğünü dile getirdi.
Dayağa karakolda devam
Karakoldaki polisler tarafından tekme-tokat karşılandıklarını belirten Deniz, Ellerimiz ters kelepçeli halde karakola girdik. O sırada etrafta bulunan polisler küfür ederek vurmaya başladılar. Sanki karakol değil cehennemdi sözleriyle yaşadıklarını anlattı. Karakolda 4 saat kalan Deniz arkadaşlarıyla birlikte hastaneye götürüldü. Doktorun kendilerine 10 metre uzaklıkta olduğunu söyleyen Deniz, doktorun tamam sağlamdır deyip geri gönderildiklerini ifade etti. Hastaneden sonra arkadaşlarıyla yeniden karakola getirilen Deniz, yine aynı muameleyle karşılaştıklarını belirtti. Deniz ve arkadaşları, sabaha doğru savcılığa çıkarılmadan karakoldan serbest bırakıldı.
O günden beri psikolojik sorunlar yaşadığını dile getiren Deniz, geceleri uyuyamadığını, sokakta yürürken huzursuz olduğunu anlattı. İHD İstanbul Şubesine başvuran Deniz, Kuştepe Polis Karakolu hakkında suç duyurusunda bulunacak. (İstanbul/DİHA)
Polis görmeyen genci darp etti
Polislerin sokakta halka yaşattığı işkencenin bir örneğini de görme engelli Sıraç Erbek yaşadı. Erbek, 25 Ağustos Pazartesi günü Kadıköy Halitağa Caddesinde yürürken 3 polis tarafından yolu kesildi. Hiçbir gerekçe olmadan kimliği istenen Erbek, Ben görme engelliyim. Sizin polis olduğunuzu nereden bileyim? dedi. Alınan bilgilere göre polisin Geri zekalı, yalan mı söylüyoruz, telsiz sesini duymuyor musun? diye bağırması üzerine Erbek, telefonların telsiz sesi çıkardığını belirterek kimliğini verdi. 2 polisin koluna girerek yürüttüğü Erbeke hangi siyasi partiden olduğu ve solcu olup olmadığı soruldu. Polislerin, Emek Partisinin binasına çok giriyorsun. Allahsız komünist diyerek küfür ettikleri Erbek, kimliğini geri isteyince hakkında gereken işlemi yapmakla tehdit edildi. Erbek, kendisine Seni bir daha buralarda görmeyelim, defol! diyen polislerin, koluna girdikleri sırada bileklerini çok sıktığını, bu nedenle o günden beri gitar çalamadığını dile getirdi.
Bilinçli olarak ölüme terk edildi
Leyla Söğüt
Cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlüler tedavileri için tahliye olmayı bekliyor. Adıyaman E Tipi Kapalı Cezaevinde kalan hükümlü İsmet Ayaz, tedavi edilmediği için kemik ve kas zayıflaması, unutkanlık, uykusuzluk ve denge kaybı gibi birçok hastalıkla karşı karşıya. 2005te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCKnin Ayaz lehine olan maddeleri uygulanmadığı için Ayaz cezaevinde 3 yıl fazla tutuluyor. İHD Diyarbakır Şubesine mektupla başvuran Ayaz, bilinçli olarak ölüme terk edildiğini düşünüyor.
Yaklaşık 10 yıldır çölyak hastalığı devam eden Ayaz, başvuruda; megloblastik, anemi, miyolji, peptik ve gastrit ülser, hipotroid, atipik pnömi adlı hastalıkları geçirdiğini ve gribe benzer rahatsızlıklar, kemik ve kas zayıflaması, boyun, kol ve bacaklarda sinirlerin zarar görmesi ve nörolojik etkiler, unutkanlık, uykusuzluk, denge kaybı, göz kararması, kollarda uyuşma, ellerde titreme ve bayılmalar gibi rahatsızlıklarının sürdüğünü belirtti. 14 yıldır cezaevinde olduğunu ifade eden Ayaz, 34 yaşında olmasına rağmen bünyesinin işlevlerini yerine getiremediğini kaydetti. 10 yıl içinde 5 dişi çekilen Ayazın 14 dişi içi boşaldığı için çekilmeyi bekliyor. Mektupta Ayaz, 10 yıldır sadece közlenmiş bayat ekmek, patates ve su tüketebildiğine dikkat çekerek Son 10 yılımı ekmek ve patatesle sürdürürken, bugün çökmüş bir beden, yıpranmış ve aşınmış bir cilt, ölümü bekleyen bir ruh haliyle geleceğe bakıyorum diyor.
Kendine bakabilecek durumda olmayan Ayaz, hastaneye gidiş gelişlerde zorlandığını ve tedavisini sürdürebilmesi için cezasının ertelenmesi gerektiğini belirtti.
Yeni TCK uygulanmadı
Ayaz, 1994te örgüt yöneticiliği gerekçesiyle 20 yıl hapis cezası aldı. Ancak 1 Nisan 2005te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK ile cezai sınırlar değişti ve kanunun birçok maddesinin yeniden ele alındı. Ancak Ayaz, lehine olan maddelerin kendisi için uygulanmadığını belirtti. Bu nedenle cezası azalan ancak görmezden gelindiği için cezaevinde 3 yıl fazla tutulan Ayaz, bu durumun kendisini bilinçli olarak ölüme terk etmek olduğunu vurguladı. Kendisine uygulanan bu hukuk dışı uygulamalara son verilmesini isteyen Ayaz, hukuksal destek için İHDye başvurdu.
Af için başvuru yapıldı
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Muharrem Erbey, Ayaz için Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığına gönderdiği dilekçeyle Ayazın durumunun gözden geçirilmesi, tedavisinin yapılması ve ihtiyacı olan ilaç ve gıdanın kendisine verilmesini istedi. Başvuru dilekçesinde Sizin tarafınızdan affedilen Sayın Necmettin Erbakan ile İsmet Ayaz arasında dağlar kadar fark olduğunu anlatmamıza gerek olmadığını düşünüyorum denildi. (Diyarbakır/DİHA)
Mehmet Cevizci
Evrensel'i Takip Et