30 Ağustos 2008 00:00
Barış ortak talep olmalı
Dünya Barış Günü yarın İstanbul, Diyarbakır ve Adanada büyük mitingler ve farklı illerde de yürüyüşler ile kutlanacak. Mitingleri Kürt sorunu ve Ergenekon merkezinde gazetemize değerlendilen
Türkiye Barış Meclisi Sekretaryasından Av. Meral Danış Beştaş, Dicle Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım ve Barış Meclisi Diyarbakır Girişimi Üyesi Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Selçuk Mızraklı sorularımızı yanıtladı.
Türkiye Barış Meclisinin üç ilde aldığı miting kararları var. Diyarbakır, Adana ve İstanbul. Mitinglerde temel talepleriniz ne olacak?
M. D. Beştaş: Türkiye gündemi hızla ve suni biçimde sürekli olarak değiştirilmekte ve bölgede yaşanan ölümler çatışmalar gerektiği kadar gündemde yerini alamamaktadır. Ülkemizde 30 yıla yakın devam eden bu çatışma ortamında binlerce insanımızın öldüğünü ve bunun hala devam etmekte olduğunu, bu ölümlerin bitmesinin yalnızca Kürtlerin değil tüm Türkiye yurttaşlarının talebi haline gelmesi için uğraşıyoruz. Çünkü bu sorunun çözümü Türkiye demokrasisinin bir sınavı olmakla birlikte, eşit, özgür ve kardeşçe yaşama olanak tanıyacağına inanıyoruz. Diyarbakır Tertip Komitesi olarak yarın bu şiarla kamuoyuna çağrıda bulunacağız. Aynı zamanda da barışı temsil eden renk olan beyaz renkli kıyafetlerle katılma çağrımız var. buradan hareketle de sloganlarımızdan biri Diyarbakır beyaza boyanacak Barış yalnızca Kürtlerin değil, Türklerin de sorunudur. Ölenlerin kimliğine bakmaksızın barışı savunmak gerektiğine inanıyoruz.
Türkiye aydınlarının, akademisyenlerinin, sorunun çözümünde durması gereken yer ve söylemleri ne olmalıdır ?
A.Yıldırım: Yaşadığımız en büyük sıkıntılarımızdan biri, barışı yaşamanın herkesin hakkı olduğuna maalesef Türkiyedeki halkları inandıramadık. Bu konuda aydınlar ve barış aktivistleri olarak özeleştiri vermek durumundayız. Barışın yalnızca isteyenlere ve mücadele edenlere yarar sağlayan bir olgu olduğu yanılsaması oluştu ülkemizde. Geçen yıllara oranla Türk ve Kürt aydınları daha fazla bir araya geldi ancak, çabalar elitist ve sınırlı bir kesimde cevap bulmaktadır. Şüphesiz Türkiyede ki medya organlarının çıkarları ile örtüşmemesinin de bunda payı büyüktür. Oysa bugün çatışmaların daha yoğun olduğu 90lı yıllara oranla sorunun çözümü noktasında koşullar daha da olgunlaşmıştır. Ayrıca Ergenekon süreciyle ortaya çıkanlar var. Bunların ışığında sendikalar, aydınlar ve akademisyenlere her zamankinden daha fazla sorumluluk düşmektedir. Bu süreç tabana doğru genişletilmelidir. Öncelikle ölümleri durduracak çatışmasızlık süreci sağlanmalı. Hemen akabinde bu çatışmalara neden olan sebepleri ortadan kaldırmak gerekir. Ve bu noktada karşılıklı adımlar atılmalıdır. Bu noktada da Türkiye aydınının tarafsız biçimde bu sürece hakem rolü ile dahil olması gerekebilir. Nihayetinde Kürt sorununu akılcı ve bilimsel yöntemlerle çözüp, kalıcı bir barış ortamı sağlanmalıdır.
Ergenekon davası ülke gündeminde tartışılmakta ve icraatları basın yoluyla kamuoyuna yansıyor. Ergenekon süreci ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
S.Mızraklı: Ergenekon, paramiliter ve devletin içinde var olan bir örgüttür. Bunu devlet yapısının dışında görmek doğru olmaz. 2002 yılında MİT, Başbakanlığa rapor sunmuş. 2006 ve 2007 yıllarında da öyle. Ve bugün bunun tetiği çekildi. İttihati Terakkinin egemen olduğu dönemde Teşkilat-ı Mahsusa vardı. Yine Mahsusanın içinde ayrı bir karakol yapılanması daha vardı. Bütün bunlara bakıldığında Ergenekon aslında yıllardır var. Sivas, Çorum, Maraş katliamları, her birinin arkasından bunların çıkması şaşırtıcı değildir. Bu ülkenin medyası özgür olsaydı, bu ülkenin üniversiteleri bilim yuvaları olsaydı, bu ülkenin aydınları ileri gelenleri yedeklenmemiş ve aklı, vicdanı hür olsaydı, hem dün hem de de bugün işte bu yapılanmalar ve icraatçılarından hesabını sorardı.
Bölgede yaşanmış birçok olayın, faili meçhul cinayetlerin, Ergenekon kapsamında olmadığı görüldü. Ne düşünüyorsunuz?
M.D.Beştaş: Bizce Ergenekon davası bölgede yaşanmış olayları aydınlatmaktan uzaktır. Bir kere Ergenekon örgütlenmesi iddianamesinde devletin dışında bir yapılanma olduğu söyleniyor. Bu soruşturmanın ne kadar yüzeysel olduğunu gösteriyor. Bizlerin bu konuda ki talepleri çok açık. Aklımızdan geçen bir diğer şey de bu operasyonun bir aklama operasyonu olduğudur. Örneğin JİTEMin başkanlığını yürütenlerin ve dönemlerinde bir çok yargısız infaza bulaşmış olanlar neden bu operasyon öncesinde yurtdışına çıktılar? Yani bu işin devletten ve resmi kurumlardan bağımsız olduğunu düşünmek komiktir.
A.Yıldırım: Kalıcı barış için bu irinin tamamı ile temizlenmesi gerekir. Yıllar önce 30 bin şehit edebiyatı yapılıyordu. Şimdi 40 bin deniliyor ve önünü alamazsak bu rakam yükselecek. Ancak bu tek taraflı biçimde son bulmaz, bu bir gerçektir. Herkesin, bu savaşın başlangıcından bugüne öz eleştirel yaklaşması gerekmektedir.
Barış Meclisi nin bu mücadelede daha ileriye gidebilmesi için neler yapması gerekiyor?
S.Mızraklı: Demokrasi yaygınlaşmadıkça ve barışı da içine alan bir yapıya dönüşmedikçe bu yaşananlar kaçınılmaz. Barış Meclisi, bütün bu acılardan sonra, aydın, sendikacı, sivil toplum çalışanları, siyasetçiler olarak, savaşın hiçbir zaman sonuç alıcı olmadığı ancak barışın bazı şeyleri özgür kılarak, bir arada yaşama güç olacağını bilerek bir araya geldiler. Çünkü barış, toplumun ortak temeli ve ortak iradesi olmalıdır. Hepimiz bu mücadeleye bir avuç su serpmeliyiz. Bu nedenle yaşamak ve yaşatmak için 31 Ağustosta alanlarda olmalı diyorum. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Diyarbakırlılar: İlla ki barış barış barış!..
Nevriye Kaçan (Barış Annesi): Kürt sorunun çözülmesini istiyoruz. Bunun için genel af da istiyoruz. Bu hükümeti de ben protesto ediyorum. Erdoğan biliyor ki biz her zaman barış istiyoruz. Mitinge herkesin gelmesini istiyorum. Bu miting barış mitingidir çünkü. Biz beyaz giyinerek geleceğiz. Herkesin de beyazlar içinde alanlarda olmasını bekliyoruz.
Dılşad Özge (Barış Annesi): Barış çok güzeldir. Biz bunu yabancılara da söyledik. Hükümete de söyledik. Herkese söyledik. Biz kan dökülmesini istemiyoruz. Gerillalar da çocuklarımızdır. Askerler de çocuklarımızdır. Biz ve Türkler kardeşiz. Biz Türkler ve Kürtler bir masada oturup barışı getirelim. Savaş istemiyoruz artık. İlla barış olacak. Barış insanların gönlüne seslenir. Gençlerin gönlünü şenlendirir.
Helim Tanrıkulu: 30 yıldır bir savaş var. Kim kazanmış? Fakir fukaralar mı kazanmış. Rantçılar dışında kimse kazanmamış. Kim ölmüş? Yoksulların çocukları ölmüş, kim ölmüş?, işçilerin çocukları ölmüş, başka kim var? Bugün generallerin, milletvekillerin, bakanların çocukları öldü mü? Demek ki ölenler emekçilerin yoksulların çocuklarıdır. Biz o yüzden Edi Besê diyoruz. Bu savaş durdurulsun. O yüzden illa ki barış barış barış diyorum ..
Zeydin Yalçın: Güneydoğuda 25 yıldır yapılmayan bir GAP projesi var. Başbakan bunun maliyetinin 12 milyon dolar olduğunu söylüyor. Oysa yapılan sınırötesi operasyonunun maliyetinin kaç tane GAP projesi ettiği ortada. Bana göre bu seneki 1 Eylül barış mitingi, hepimiz ve bölge için bir şanstır. Bunu kaçırmamak için herkesin bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor ve barış gününe değer vermesi gerekiyor.
Hulisi Simli: Özellikle Ortadoğunun barışa ihtiyacı var. Biz Kürtler de barışa en çok ihtiyaç duyuyoruz. Biz Diyarbakırda o yüzden barışı çok istiyoruz. Bugün yine operasyonlar yapılmakta, insanların canı yanmaktadır. Bunun kimseye faydası olmadığını anlata anlata dilimizde tüy bitti. Ama yine biz sesimizi yükselteceğiz. Bize savaş değil, kardeşlik beraberlik lazım. İnanıyorum ki bu yıl barış yılı olacak.
Selim Baycan: Daha hiç kimsenin tırnağı kanamadan bir barışın olmasını dileriz. Yapılacak Barış mitingine de herkesin katılmasını istiyorum. Türkiyedeki bütün duyarlı kesimlerin de bu sese kulak vermesini istiyorum.
Aysel Tuğluk: Barış için kalıcı bir birlik şart
1 Eylül Dünya Barış günü mitinglerini çok önemli ve anlamlı buluyorum. Çünkü bu coğrafya çatışmalı süreçlerden, çok büyük acılar ve trajediler yaşadı. Barış ertelenmeyecek kadar acil bir durumu ifade ediyor. Elbette ki antidemokratik bir ülkede barışı savunmak çok kolay değil. Ben Türk ve Kürt halkının da diğer etnik yapıların da barış özlemi içerisinde olduklarına inanıyorum. Burada sorun şu barışa öncülük edecek inisiyatifin oluşturulması. İnanıyorum ki bu mitingler bu iradenin açığa çıkmasında önemli bir rol oynayacak. Şunu da hemen belirtmek gerekir ki Türkiye Ergenekon tartışmaları içinde Dünya Barış Gününü kutlayacak. Ergenekon denilen devlet içindeki çeteleşmenin halklar arasında nasıl bir çatışma yaratmak istediği sanırız herkes tarafından biliniyor. Yine bu ülkeyi nasıl bir karanlık sürece götürmek istediklerini, hem geçmişte yaptıkları katliamlar hem de geleceğe dair, gerçekten darbeci, ırkçı bir organizasyon olduğunu görüyoruz. Bu kesimler, kendilerini Kürt sorunu merkezli organize ettiler. Dolayısıyla Ergenekonları da yok etmenin yolu barışı güçlü bir şekilde dillendirmek gerekir. Bu yüzden bu mitinglerde ölüm değil yaşam haykırılacak. Özellikle Kürt sorunu bağlamında bir halkın kimliğini kültürünü, dilini, kabul ettirecek demokratik bir anayasanın hazırlanması gerekir. Kürt halkının kimlik hakları anayasal güvence altına alınması gerekir. Bir daha kanın akmaması için iradenin göstergesi olacak. Umut ediyorum ki bu mitingler daha sonrasında güçlü barış iradesine dönüşür. Kürt ve Türk demokratlarının yurtseverlerin, aydın ve özgür bir Türkiye isteyenlerin bir araya geldiği dayanışması bu anlamda güçlü olan bir birliğin oluşması gerekir. Bu sadece belli eylem ve etkinliklerde bir araya gelme temelinde değil, aynı zamanda daha politik ve daha stratejik bir zeminde bir oluşuma gitmesini istiyorum. Umut ediyorum ki böyle bir sonuca ulaşacağız. Bizler bu coğrafyada hep barışı savunduk. Çünkü barış dışında başka bir yöntemin sorunları çözeceğine inanmıyoruz.
Ali Rıza Kılınç
Evrensel'i Takip Et