21 Eylül 2008 00:00
demokrasimizin dtp ile imtihanı
GÜNÜN YAZILARI
11 Eylülden sonra, özgürlüklerin güvenliğe feda edilebileceği bir sürecin başladığı biliniyor. ABDnin ilan ettiği yeni terörle mücadele konseptinin sonucu olan bu durumun Avrupa Birliği ülkelerini de, güvenlik devleti çizgisine doğru çekmeye başladığı sır değil.
Bu, Genelkurmay Başkanı Başbuğun, ABD ile ilişkilerini tanımlarken kullandığı kelimeyle söylersek, Türkiye yönetenleri açısından mükemmel bir gelişmeydi.
Özgürlük ekseni, piyasa ilişkileri ve AB çizgisine dayanan liberal aydınlar da bu süreçten fazlasıyla etkilendiler. Kendisini sol liberal ya da sadece liberal diye tarif eden köşe yazarlarının, AKPnin kapatılma davası karşısında açıktan tavır alırken DTPnin kapatılma davasını sessizlikle geçiştirmeleri, tam da buradan kaynaklanıyor.
AB bürokratlarının, Doğan grubu yazarları ile birlikte DTPyi, PKKye karşı tavrı açısından mercek altına alma, onu güvenlik eleğinden geçirme eğilimi, AKPnin kontrolündeki medya organları tarafından da paylaşılıyor. Yani, bugünlerde Deniz Feneri davası ekseninde karşı karşıya gelen odaklar, DTPye bakışta üç aşağı beş yukarı birleşiyorlar.
Oral Çalışların, DTPnin kapatılmasının, Kürt sorununun yasal çözüm olanaklarının dışlanması anlamına geleceğini belirttiği (Radikal, 16 Eylül) yazısı dışta bırakılırsa, bu konuda dikkate değer bir tutum sergilenmedi.
Suskunluk düşündürücü
Bu gerçeği, Türkiye Barış Meclisi sözcüsü Ayhan Bilgen de, şu satırlarla çok isabetli bir biçimde tespit etti: İktidar partisinin kapatılması davasında gösterilen tepkilerin çok renkliliği ne kadar umut verici ise DTP davasındaki sessizlik bir o kadar endişe vericidir. DTP davasında aydın ve demokratların sessizliği, sorumluluktan kaçışın yansıması gibi gözüküyor. Her fırsatta solun demokratlığını gündeme taşıyanların, DTP konusundaki suskunluk politikasını bir kez olsun tartışmamaları düşündürücü. (Taraf, 16 Eylül 2008)
Çalışlar ve Bilgenin, özgürlükler açısından yaklaştığı bu sürece, Mehmet Ali Kışlalı da güvenlik kriterleri açısından dahil oldu.
Kışlalı, ABD Savunma Bakanı, Özel Harekat ve Düşük Yoğunluklu Çatışma konuları yardımcısı Michael G. Vikers ile yapılmış bir konuşma okuduğunu anlatarak başladığı yazısına şöyle devam ediyor: Terör ile mücadele hakkındaki değerlendirmelerinin bir noktası ilginç. Başka uzmanların pek dokunmadıkları, hele bizim hiç aklımıza getirmediğimiz hususlarda düşündüklerini de açıklıyor. Bu, zamanı geldiğinde teröristlerle konuşulabilinmesiyle ilgili bir yaklaşım. (Radikal, 16 Eylül)
Kışlalının bu aktarımından sonra vardığı sonuç ise şu ana kadar kendisinden duyulmaya pek alışık olunmadık cinsten: Türkiyede 1984ten bu yana süren mücadelede yeni yaklaşımların akla getirildiği bugünlerde, Vikers önerisinin bizde uygulanmasının ne kadar zor olacağını düşündüm. Ama Türkiyede sorunun çözümünde kullanılabilecek bir başka manivelanın bulunduğunu, onun da demokratik mekanizma içerisinde, gerçekçi yaklaşımlarla hareket edebildikleri takdirde, Demokratik Toplum Partisi vasıtasıyla uygulanabileceğini düşünüyorum. Ahmet Türkün kimi yaklaşımı bu bakımdan olumlu gözüküyor.
AKPnin kapatılma davasında ret oyu kullanan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıçın AKP kararını basına açıklarken yaptığı kimi vurgular dikkate alındığında, Kışlalının bu saptamasının Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından da dikkate değer bulunmaması için bir neden yok aslında. Hatırlanabileceği gibi Kılıç, Türkiyenin sorunlarının toplumsal barış içinde çözülmesi gerektiğine inandıklarını dile getirdiği konuşmasında, Anayasa Mahkemesi üyelerinin de, ülkede olup bitenlerden etkilenmeden edemeyeceklerini söylemişti.
Konuşup konuşmama ikilemi
AKPnin kapatılmaması için Anayasa Mahkemesini baskı altına almaya yönelik yazı yazan ve yorum papan isimlerin DTPnin kapatılmasına dair davada, Haşim Kılıçı ve mesai arkadaşlarını tamamen kendi tercihleriyle bırakmış olmaları, AB merkezlerinin ve TÜSİADın bu konuda açık bir tavır almaması gibi pek çok nedenle açıklanabilir. Bunun, 11 Eylülden sonraki kaynaklarına dair özelliklerini de bu yazının girişinde vurgulamıştık.
Ancak tüm bunlara rağmen Kürt sorununu, güvenlik politikaları eksenli olarak ele alan Mehmet Ali Kışlalı, çeyrek yüzyılı aşan çatışmalı süreçte, sorunu bertaraf etmeyi görmesinden kaynaklanıyor kuşkusuz.
Bu yazısında da sorunu sosyal, tarihsel ve kültürel bir sorun olarak ele almaktan ziyade, teröristle konuşup konuşmama ikilemiyle ele alan Kışlalının, buna rağmen DTPyi bu açıdan bir imkan olarak işaret ediyor olması, Türkiyede güvenlik politikalarında ısrar edenlerin de, farklı seçenekleri düşünmeye başlamak durumunda kaldıklarını gösteriyor.
Yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşanerin devir teslim töreninde dile getirmiş olduğu silahsız teröristler vurgusunun, Türkiyede generallerin duyarlılıklarının basındaki temsilcisi olarak bilinen Mehmet Ali Kışlalının, nüanslarına dahi uzak olması ise DTP kapatma davası üzerindeki en ciddi gölgeyi oluşturuyor.
Sorumluluk büyüyor
Kürtlerin taleplerini dile getiren ve savunan partilerin bugüne kadar arka arkaya kapatılmış olmasının bir çözüm getirmediği ve DTPyi kapatma yoluna gidilirse, tıpkı daha önceden olduğu gibi bunun da başka bir parti ile yola devam edilmesini engelleyici bir adım olamayacağı gibi gerçekler, mantıksal olarak Anayasa Mahkemesinin öncelik tanıması gereken faktörlerdendir.
Ne var ki generallerin, DTPyi terör örgütünün Meclisteki destekçisi olarak damgalama eğilimi ve hükümetin -bölge illerinde kendi önünü açma hesabıyla da- bu eğilimle uzlaşmasının da, kapatılmama seçeneğini zayıflatmaya yönelik ciddi bir tazyik yaptığı ortadadır.
Tüm bu gerçekler, DTPnin kapatılmaması için harekete geçen emek ve demokrasi güçlerinin sorumluluğunu büyütmektedir. DTPnin kapatılması gibi bir karar, Türkiyede zaten sınırlı olan demokratik zemini daha da daraltacaktır.
Öte yandan böylesi bir karar, 1 Eylül mitinglerinde AKP şaşırma bizi dağa taşırma diye slogan atan Kürt gençlerine ne söylemiş olacaktır? Diyarbakırda sivil toplum örgütlerini toplayarak, onlarla gençleri dağa çıkaran koşulların ortadan kaldırılmasının yollarını değerlendirenlerin de herhalde bu gerçeği dikkate almaları gerekir!
Fatih Polat
Evrensel'i Takip Et