14 Şubat 2009 01:00

BASIN TURU


Arap dünyasında, doğru ile yanlış (hak ve batıl) arasında büyük bir hengâme mevcut; bundan dolayı da iki tarafa bölünmüş vaziyetteyiz. Özellikle doğru ve yanlış taraftakiler, Filistin konusunda gün yüzüne çıkıyor. Bu bağlamda benim açımdan doğru taraf demek, silahlı siyonist teröristlerin alçakça saldırılarına maruz kalmış olan Filistin halkını desteklemek demektir.
Taraflardan biri, Siyonist düşmanın Filistin halkına karşı açtığı savaşta, bilerek veya bilmeyerek düşmanın yanında saf tuttu. Ve, düşmanın yanında saf tutuşu da, eline silah almak veya Gazze halkına savaş ilan etmek şeklinde olmadı; ne var ki bu tutum, silah kullanmaktan daha az tehlikeli, daha az eziyetli değildi. Mesela, Refah sınır kapısı gibi sınır kapılarının, gelen gıda ve yardımların ulaştırılmasına kapatılması veya Gazze halkının giriş çıkışına kapatılması, aslında Gazze’ye bir savaş ilanı demektir; insanı aç bırakmak, en tehlikeli savaşlardandır, zira insanı yavaşça öldürür.
Ayrıca, İsrail her türlü kitle imha silahına sahipken, Gazze’de ve Filistin’de halkın; kendi namusunu, malını, mülkünü korumak amacıyla silahlanmasını engellemek üzere, başta Mısır, bazı Arap devletlerinin Avrupa ve ABD’yle işbirliği yapmaları, halk olarak bize ıstırap vermektedir. Bush yönetimi, görev süresinin dolmasına iki gün kala, Gazze ve Filistin’deki örgütlerin silahlanmasını, “bölgedeki müttefiklerinin de” yardımlarıyla engellemek üzere, ABD ile İsrail arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmada, Ramallah’ta bulunan Abbas yönetimini hayli memnun edecek iğrenç bir maddede şöyle deniyor: “Hamas Hareketi, El-Fetih’e darbe yapmış karanlık bir terör örgütüdür (...)” Ancak, İsrailli gazeteci Akifar Eldar, 3 Şubat’ta Haaretz gazetesinde yazdığı makalede, bunun tam aksini söylüyor; Eldar, “Hamas bir terör örgütü değildir; aksine, uluslararası toplumun ve İsrail hükümetinin onayladığı seçimlerde galip gelmiş bir halk hareketidir.” diyor ve şöyle devam ediyor: “Şayet bizler, aşırı sağcı ‘Evimiz İsrail’ partisini, koalisyon hükümetinde kabul ettiysek, Hamas için de aynı şeyi kabul edebiliriz.” Eldar’ın söylediklerine ek olarak, bizim de şunu sormak hakkımız olsa gerek: Hamas hareketine anlaşmada darbeci deniyor; oysa ki, görev süresi geçtiğimiz 9 Ocak’ta sona ermiş olan Mahmud Abbas, hâlâ başkan olarak görevine devam etmiş ve etmektedir; gerçek darbe bu değil midir?
Ey Araplar, Mısır Hükümeti, Filistin halkının geleceği ile oynamaktadır; bu hükümet, güvenilir, saygın bir arabulucu değildir. Belgelere dayanarak şunu diyebiliriz ki, Mısır’ın Hamas’tan, saldırıların durdurulmasını ve ateşkese uyulmasını dayatması, ve ayrıca ambargoyu da uygulaması, İsrail’in taleplerinden ve uygulamalarından kat be kat daha ağırdır. Ayrıca, bu taleplerin büyük bir çoğunluğu, İsrail talepleri de değildir. Öyle ki, Mısır yetkililerinin Hamas’a ilettikleri İsrail taleplerini Türk arabulucular gördüklerinde, büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Zira, Türk arabulucuların, Tel Aviv’e ziyaretlerinin ardından Hamas’a ilettikleri İsrail talepleri ile Mısır’ın Hamas’a ilettiği İsrail talepleri arasındaki muazzam farkı gören taraflar, büyük bir şaşkınlık yaşadı. Bu durumu, İsrailli yazar Vişman, Ynet gazetesinde şu yazdıklarıyla da ispatlıyor: “Arabulucu konumdaki Mısır istihbaratı, Hamaslı temsilcilere, kayıtsız şartsız teslimiyet anlamına gelen çok keskin şartlar dayattılar ki, bu şartlar, Hamas’la bir çözüme ulaşılmasını engelleyen şartlardı. Aynı zamanda Mısır tarafı, İsrail adına dayattığı bu baskılarla, görev süresi dolmuş olan Mahmud Abbas’ın tekrar başkan olarak Gazze’ye dönmesini Hamas’a kabul ettirmeyi amaçlıyor ki, bu da, Hamas’ın Gazze’de tamamen bitmesi anlamına gelir. Üstelik bu taleplerin hiçbiri, İsrail talepleri de değildi.” İsrailli gazeteci makalesini şöyle bitiriyor: “Aslında şu anda sorun, Hamas’ın, İsrail taleplerini kabul etmeye hazır olup olmadığı sorunu değildir; sorun, Hamas’ın, İsrail taleplerinden daha keskin olan Mısır taleplerini kabul etmeye hazır olup olmadığıdır.”
Son olarak şunu söyleyelim: Hüsnü Mübarek’in Avrupa’daki hareketi, Arap ve Filistin halkını kurban eden uğursuz bir harekettir. Ey Arap halkı, gelecek günlerde dikkatli olun!
Dr. Mohammed Saleh El-Museffer, 10 Şubat 2009
Londra’da Arapça yayımlanan El-Quds El-Arabi gazetesi
Arapçadan kısaltarak çeviren: Adnan Yılmaz

Evrensel'i Takip Et