19 Şubat 2009 01:00

KENTTEN GELEN


Size oy verenler için hizmetkar mı olacaksınız, padişah mı? Bunu önce kendinize bir sorun, yanımıza öyle gelin! Bana gelince; padişahlığı sevmem, halk için kısıtlayıcı; beyden, paşadan yana bir yönetim biçimi olduğunu bilirim. Ben bey, paşa değil, halktan birisiyim ve bundan dolayı oyum her zaman demokrasiden yana olmuştur!
Şunu iyi bilin ki oyum sizin şahsınıza değil, vereceğiniz hizmete olacaktır. Bunu böyle düşünün, beni adam yerine koyun ve bir avuç arpaya kafasına yular geçirten eşek misali sakın oyumu satın almaya kalkışmayın! İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni ben biraz biliyorum, siz tamamını öğrenip ve beni insan gibi görmelisiniz!
Benden istediğiniz bir oy!
Aranızdan birine, al benden yana helal olsun diyeceğim; fakat oyumun karşılığında neler isteyeceğimi biliyor musunuz?
Kendim için yaşanabilir bir ortam, çocuklarım için modern, geleceği olan bir kent…
Yani; her zaman temiz, suyu içilebilir olmalı… Ne yapın ne edin bu sorunu yaşatmayın bize. Unutmayın ki mazeret tembellerin işidir, başarıysa çalışkanların!
Yayaya ayrılan yerlerde masalara, arabalara ve mağaza eşyalarına takılmadan yürüyebilmeliyim. Bazı esnafa ayrıcalık tanınmamalı.
Belki anlamayabilir, ucuz diye alabilirim; ama gene de sağlığımla oynayacak mal satanlardan beni koruyacak olan zabıta olmalı.
Bilmem; çocuklarımı oynasınlar diye gönderdiğim parkın güvenliğinin benim için çok önemli olduğunu da söylememe gerek var mı?
En önemli hırsızlıklardan biri kişinin zamanını çalmaktır. İşime, dostuma veya herhangi bir yere giderken özel aracım olmayabilir, özel araçlara verecek param da; fakat yollarda kaybettiğim zaman beni üzer. Bazen bir, bazen iki saat… Toplu ulaşım araçlarının tarifelerine uygun hareket etmeleri ve her hatta uzanabilmeleri zaman kaybımı önler. Bu da beni mutlu eder.
Kültür ve sanatta eşitlikçi olmak gerekir. Hep merak etmişimdir. Yurdumuzun her yerinde her kesimden insan varken sanat etkinlikleri niçin tek kesime hitap eder? Seçilmek, demokrasinin bir nimetidir; ama seçilenin de gereklerini yerine getirmesi gerekir. Buna göre bin kişinin içinde farklı bir kişi bile olsa onun diline, dinine, kültürüne saygı duymak ve kürsüyü ona açmak, kıyak değil hak olmalıdır.
Sağlıklı yaşam için yediden yetmişe spor! Kulağa hoş gelen, çok duyulan bir slogandır; ama hangi imkan ve nerede olacaktır bu? Ana caddede mi, küçücük parklarda mı?
Birtakım varlıklı insanların mağaza ve işletmelerinin açılışlarında makas elinde koşan değil, sokaklarımızı adımlayan, halkla yüz yüze gelip çözemese de sorunları konuşan bir başkan idealimizdir. Yaptıklarını anlatmak için basının bir kesimine avuç dolusu para yediren, doğru düzgün okunmayan o gazeteyi bedava dağıttıran bir başkanı düşünmek bile istemem. Güzel iş yapan mahalleye girer ve gönül rahatlığıyla sorar: Arkadaşlar, yaptığımız şu işi beğendiniz mi?
Düşküne, yoksula yardım! Yardım hem dinimizde hem vicdanımızda yer alan güzel bir şeydir. Lakin “yardımı veren elle alan el görmelidir” derler. Yani reklama ne hacet!..
Geçmişe değil geleceğe, gençliğe yatırım beklerim. Bunu yapacak mısınız?
Sandviç ve simidin beslenmemizde en önemli besin haline geldiği şu günlerde yemek pişirme kursunun önemi kaldı mı? Biçkiyi, dikişi, nakışı günü gelince anasından öğrenen kız ne yapsın biçki, dikiş, nakış kursunda?
Ayrıca gençlere gerçek anlamda beceri kazandırmak için fabrikalarda çıraklık boyutunda istihdam yaratılması kaç gencimize iş ve gelecek sağlar?
Yaptığınız güzel şeyler için bu köşede teşekkür etmeyi bilirim, kötü şeyler için rezil etmeyi de…
Soruyorum:
Benden oy istiyor musunuz hâlâ?
İstiyorsanız alın oyumu, hizmetinizi tam yaparsanız helal olsun; yapmazsanız, hesabını her iki cihanda bütün seçmenleriniz sorsun!
(*) Menemen Günışığı Gazetesi Yazarı
Sadık Songur*

Evrensel'i Takip Et