22 Şubat 2009 01:00
Hrantın güvercin tedirginliği Ve Kuş/kunun aslı astarı
UNESCO 21 Şubatı, Dünya Anadiller Günü ilan etti. Ben bu coğrafyada başta Kürtler olmak üzere, bütün ulusların dilleriyle yaşamasını, dillerin dillerle buluşa buluşa büyümesini, derinleşmesini isteyen herkese kutlu olsun derim
Sözleri kökleriyle, türettikleri, birleştikleri, doğdukları, doğurdukları öteki sözcüklerle düşünerek söylemek; yazıyı böyle anlamak, sözün keyfine, hazzına varmak
Bu hevesi kazanmak ve hiç yitirmemek; budur bu dünyada istediğim
Sevan Nişanyan başka pek çok özelliğiyle çok kıymetli elbet ama, benim için bir de bu yüzden çok önemli bir adam
Ne tuhaf değil mi Türkçenin kaderinde İstepan Gurdikyan, Kevrok Simkeşyan ve Türk Dil Derneğinin ilk başuzmanı ve ilk Genel Sekreteri olan Agop Martayan (A. Dilaçar) gibi Ermenilerin hakkını onları aşağılayarak ödemeye kalkan bir devlette, Nişanyan çıkıyor ve Sözlerin Soyağacı, Elifin Öküzü, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü gibi güzellikte dehşetli çalışmalar yapıyor
Böyle yanıt veriyor bütün bu ırkçılara, soykırım savunucularına, saklayıcılarına, şovenistlere, devlet kasasından geçinmeli cahil adam ve kadınlara. Dilimiz dediğiniz Türkçede ona öyle demezler, peynir ekmek yemezler diyor.
Türkçeyi adabıyla; inceliği, derinliği, köküyle ve komşularıyla yeniden öğretiyor.
Eee elbet anlayana!..
Böyle söyleyince Nişanyanın yaptıkları salt yukarıdaki gibi fena kesimlere yanıt, salt onları kapsıyormuş gibi oluyor.
Yok, asla öyle değil.
Bu kesimleri çileden çıkartıyor, rahatlarını kaçırıyor elbette Ancak Nişanyanın kitapları sadece Türkçeyle eser veren her yazarın evine, her yayınevine, gazeteye, dergiye filan değil; anadili Türkçe olan ve Türkçeyi de konuşan her eve ama her eve gerekli
***
Geçenlerde martılar martivalda, biz mavrada koş babam koşalım derken; birisi gelin bu mavralara bir şart koşalım dedi, her defasında bir kavramın bir sözcüğün dibini arayalım Der demez zaten cümlesiyle, içimize kurt düşüren bir şeyler attı mavra meydanına
Bir şart koşmak!
Buradaki koşmakın bizim bugün bildiğimiz, hız, Avrasya Koşusu gibi yarışlar, koşuşturmak gibi bazı işleri yetiştirmenin acelesi ve meşakkatini anlatan Koşmak sözüyle bir ilgisi var mı?
Haydi Buyurun Nişanyana dergahına
Var bunlarla ilgisi var amma dıdının dıdısı, imgenin gıcısı, dıdının dıdılığı bacının gıcılığı bir ilgi
Ama öğrendikçe yeme de yanında yat
*** Koşmak: birleştirmek, katmak, bağlamak Hani öküzü çifte ya da atı arabaya koştu denir Beni o işe koştu dendiğini de anımsayan olur herhalde Mısra düzmek anlamında koşuk günümüzde pek az kullanıldığı için anımsanmayabilir
Efendim bir de şart koştu, olmadı işi zora koştu deriz, üstüne bir de koşul deriz
Ama bunların hızla, koşturmacayla acele gitmekle ilgisi nedi?.. Dücane Cundioğlu koşu yapmanın veya koşmanın gerçek anlamı -ben-denize itimat ediniz lütfen- şudur diyor: adımları sıklaştırmak. Tereddüt ettiyseniz, koşu koşu atlar deyişinin anlamına bakınız koşun koşun: sıra sıra, dizi dizi dendiğine dikkat çeki-yor.
Nişanyan sözcüğün koşu/ hız anlamını 18. yüzyılda aldığını ve bunun at sürmekten gelmiş olabileceğini söylüyor. Atın koşumları ya da koşum takımları da buradan akla geliyor
Cundioğlu şöyle diyor: adımları/ayakları yaklaştırma, yakınlaştırma, birbirine bitiştirme, birleştirme gibi yan-anlamları tasavvur etmekte zorlanmayacaklarını sanı-yoruz. Koşmak fiilinin zamanla katmak, eklemek, başvurmak manaları kazanması da bu sebepledir.
Biraz daha gerilere gidelim ve yan yana durmuş asker dizisi, saflar anlamındaki koşun (dizi, sıra, saf), koşuntu (avane, taraftar, yardakçı) sözcüklerini veya koşun bağlamak (saf tutmak) deyişini hatırlayalım. Bütün bu kullanımların ortak anlamı: iki şeyi yana yana getirmek, yakıştırmak, yakınlaştırmak, hatta bağlamak ve birleştirmektir.
***
Hranta
Bir tek çiçek
Düşsel bir köz
Göğün böğründe
Sonsuz
Öyle duruyor adın zamanda
Mızmırdık Atlasından (50. böl)
Ruh halimin güvercin tedirginliği diye yazmıştı Hrant Dink. Anımsadınız mı o yazıyı? Büsbütün anımsamadıysanız, bir yerlerden çıkarıp okuyun yeniden, derim
Ne gereği var diyeceksiniz şimdi.
Bir de kuşku sözcüğünün kuşla evet şu güvercin, keklik veya karga bildiğimiz kuşla ilgili olduğunu akılda tutarak okuyun bir kez daha o yazıyı.
Kuşlar kadar tedirgin, ürkek olmak demektir kuş/ku
Her sözcüğe, her davranışa, her dokunuşa karşı bir kuş gibi tedirgin olmak, bir şair gibi süzmek sözcükleri, anlamları, nesneleri
Dünyaya şiir gözüyle bakmak gibi hani
Sözcük uzun yıllar, 1940lara kadar bu olumlu anlamıyla kullanılmış, şüpheye düşmek, aramak, ardını merak etmek, ya öyle değil de böyleyse demek
Sonra, vesvese, kötücül şüphe anlamında kullanılmaya başlamış diyor bizim Gâvurun sözlüğü
***
Belki biliyordu Hrant, kuşkunun kuş gibi tedirgin olmak olduğunu, belki bilmiyordu. Ama ne önemi var. Öyle güzel, ama öyle korkunç ve acı bir rastlantı ki
***
Diyorum ki bu gazetenin okuyucuları, bu kuşku işini yeniden düşünse, düşündürse; sözcükler, kavramlar ama daha da önemlisi bunları kullanan kesimler karşısında kuş gibi tedirgin olsak
Arasak diyorum sözcüklerin, anlamların arkasını
Onlardan işlevler, eylemler damıtsak Genişlese içimiz, gönül gözümüz, can evimiz
Zira kuş uçmayı söyler.
Uçmak ise yeryüzünde özgürlük kavramıyla en çok özdeş olmuş imgedir.
Kuşku, güzel tedirginlik, uçmak
Güzel olmadı mı?
Diliniz barış olsun!
Göğe bakma durağı - Tevfik Taş
Evrensel'i Takip Et