25 Şubat 2009 01:00

göçük mehmet


Adam öyle patavatsızdır ki, dangadanak bir laf eder veya ipden boşanmış tosboğa yavrusu gibi oraya buraya dellenir, “Bunun sağı solu belli olmaz” denilir.
Adam vardır, öyle saftiriktir ki, sağını solunu bile bilemez. Sağına sarmısak, soluna soğan bağlanacak mukadderat meyillidir yani...
Kimi adam da vardır ki, siyaseten sağını solunu bilmez. Bunlar; dangadanak laf edip tosboğa yavrusu gibi delleneninden, mukadderata meyilli saftirikler cenahına kadar geniş bir yelpazenin alangirli dilimlerinde yer bulurlar.
Şimdi seçim zamanı ya! Onun için böyle sağlı sollu soslu cümle kalıplarıynan konuşuyom. Hele bir dinleyin:
Gece yarısı 112 Acil Servis Komuta Kontrol Merkezi’nin telefonu çalıyor. Nöbetçi memur telefonu açıyor ve karşıdan konuşan şahsı gayet temkinli dinliyor. Öyle ya! Her nöbette binlerce telefona cevap verip de, 30-40’ının doğruluğuna kanaat getirilince... Neyse, karşıdaki şahıs, bir akrabasının Sapça Tüneli civarında arabaynan şarampole yuvarlandığını bildirip, kazalının cep telefonunu veriyor ve anında hattan sıyrılıyor. 112 görevlisi ne yapsın? Mecbur, verilen telefon numarası için tuşlara basıyor ve kazalının sesini alıyor. Muhabere şöyle hasıl oluyor:
- Geçmiş olsun, kaza geçirmişsin. Durumun nasıl, iyi misin?
- İyiyim iyiyim, pek bir şeyim yok.
- Kanaman, ağrın-sızın var mı?
- Allaha şükürler olsun yok. Üüü...
- Kaza geçirdiğin yer neresi? Tüneli geçtin mi?
- Bilmiyorum.
- Peki, Zonguldak yönüne doğru gelirken yolun sağına mı yuvarlandın, soluna mı?
- Bu yana, benden yana yuvarlandım. Üüü...
112’deki nöbetçi doktor, gecenin köründe kazalıyı bulmak için önemli bir emare peşinde ama, kazalı sağa mı sola mı yuvarlandığını bile bilmiyor! Doktorun vazifesi, kazalının yanına bir an önce intikal etmek. Muhabere devam ediyor:
- Biz seni almaya geliyoruz. Sen arabanın farlarını yak ki, kaza yerini kolay bulalım.
- Arabanın farları zaten yanıyor. Ama farlar dereyi ışıldıyor. Dere de çok bulanık. Üüü...
- O zaman sen arabanın üstüne çık, bizi bekle. Seni almaya geliyoruz. Yürüyebilirsin değil mi?
- Ohoo.. Koşarım bile. Ben, arabanıy üstünden konuşuyorum zaten... Üüü...
- Ağrın-sızın var senin herhalde! Tamam, ağlama. Bulunduğun yerde kımıldamadan dur bizi bekle. Hemen yola çıkıp geliyoruz.
- Üüü... Ben ağrım-sızım var diye ağlamıyorum. Akrabalarımın, yakınlarımın hepsinin haberi var. Gelmediler, sormadılar, ben ona ağlıyorum.
Şu an vatandaş cümleten şarampole yuvarlanmış, sağın solun ayırdında değil. İş siyaseten Acil Servis olarak bize düşüyor.
Fahri Bozbaş

Evrensel'i Takip Et