26 Şubat 2009 01:00
EMEK GÜNLÜĞÜ
Kriz ne kadar var, ne kadar yok tartışmaları arasında çocuğunu parasızlık nedeniyle tedavi ettiremeyen ve kaybeden bir baba, Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun Tekirdağ valiliğine geleceği saatte kendisini bir arabanın içine kapatarak krizi ve bakanı protesto etmek için üzerine benzin dökerek yaktı. Elindeki varını yoğunu kaybeden baba, üzerine bir de evlat acısı eklenince kendisini yakmaktan başka çare bulamıyor. Kendisini yakarak krize dikkat çekmek istemiş.
Bakan olay üzerine programını değiştirerek başka yerlere gidiyor. Valiliği es geçiyor. Oysaki yaşanan gelişme karşısında biraz insanlık duygusu olan, oradaki yaşanan acıya bir çare bulmak için bir şeyler yapardı. Halkın yaşadığı bu sorunlar karşısında, çözüm bulmak, krizin yükünü hafifletmek için çareler arardı. Bunlar yapılmadığı gibi, üstüne üstlük halen kriz falan yoktur numaralarına yatıyorlar.
Trakya bitmiş halk böyle söylüyor. Nasıl bitti diye sorduğunuzda, işsizlik almış başını gidiyor. Son altı ayda on binlerce işçinin atıldığı, Trakyada kahveler dolu, oturacak yer bulamıyoruz diyorlar. Köylü perişan. Fabrikalar kapanıyor, ücretsiz izin uygulamaları yaygınlaşıyor. Durumun nereye varacağını kimse kestiremiyor. Son günlerde cinnet geçiren insanlar, intiharlar halkın dilinde. Trakyanın güleç insanları yok gibi, eski tebessümleri ortadan kaybolmuş. Edirnedeki esmer vatandaşlar neşelerini kaybetmiş. Bugün karnı doyanlar kendilerini şanslı sayıyor, doymayanlar, evine ekmek götüremeyenler yarına pek umutla bakamıyor. Tersine göçten dolayı konutlar boşalıyor. Durum değişmediği koşullarda belirsizlik egemen olacak. Endişeler, kaygılar çoğalacak. Altı ay sonrasında ne olacağını kestirmek güç, her şey olabilir. Durumun böyle gitmeyeceğini işçi, köylü, esnaf, kadın ve gençler söylüyor.
Son yapılan Lüleburgaz mitingi, bunun belirtisi. Fakat emek ve demokrasi güçleri yeterince bir araya gelemiyor, yeterince kriz karşısında çalışma yürütmüyor. İşçilerin ve emekçilerin sendikalardan beklentileri yerine gelmiyor. Demokrasi güçlerinden beklentileri haklı ve yerinde beklentiler. Bir yol ve mücadele hattı bulmaya çalışıyorlar. Sendikaların üzerindeki ataletin atılmasını, mücadelenin temel gücü olmasını istiyorlar. Haksız değiller, geçmişten bu güne kadar Trakya sendikal hareketinin önemli deneyleri ve tecrübeleri oldu. Bunlar emek ve demokrasi mücadelesinde önemli işlevleri yüklendiler ve gerçekleştirdiler. Petrol-İş, Kristal-İş, Genel-İş ve diğer sendikalar mücadelenin başında yer aldılar. KESK ve bağlı sendikalar bunun önemli bileşenleri oldular. Tüm Köy-Sen süreç içerisinde mücadelede yerini aldı. Son mitingde önemli bir çalışma sergilemiş ve mücadelede diğer sendikaları yalnız bırakmamış. Bütün bu gelişmeler, Trakyayı her açıdan bitirmeye çalışanlara karşı alternatif bir gücün olduğunu gösteriyor, eğer yerinde ve zamanında kullanılırsa, işçi ve emekçileri harekete geçirirse, biten Trakya değil, sermayenin kendisi ve onların hükümetleri olacağını gösteriyor. Sorun bunun hangi yol ve yöntemlerle, nasıl olacağı, kimler tarafından örgütleneceği sorunu ortada duruyor. Uzun süredir işsiz kalan ve artık canlarına tak diyen işçilerin görüşleri bu yöndedir. Değerlendirilmesi gereken, bu günün ihtiyaçlarına göre mücadele biçimleri ve araçlarının devreye sokulmasıdır. Bunu başaranlar geleceğe daha ileri adımlarla yoluna devam edecektirler.
SEYİT ASLAN
Evrensel'i Takip Et