14 Mart 2009 01:00

BAŞYAZI


“Yaşam suda başlamıştır”, “Su hayattır” gibi özdeyişler, “suyun insan yaşamı için önemi” üstüne bilimsel saptamalar ya da pek çok atasözü bulunduğunu hepimiz biliyoruz.
Son yıllarda; dünya nüfusunun artması, su kaynaklarının kapitalist tekeller ve hükümetler tarafından pervasızca kirletilmesi, suyun insan yaşamı ve toplumsal bakımdan da hayatiyetini artırmıştır.
Bu önem artışına paralel olarak uluslararası tekeller; yıllık 400 milyar dolarlık bir rant gördükleri bu alana el atarak, dünya üstündeki tüm tatlı suyun ticarileştirilmesi için kolları sıvamışlardır.
Pazartesi günü İstanbul’da 5’incisi yapılacak olan Dünya Su Forumu, işte bu dünyanın tatlı su kaynaklarını yağmalamaya hazırlanan; yağmur suları da dahil tüm tatlı suyu “tüketicisine” para karşılığı satmak için toplananların forumudur.
Hani, bir atasözümüz; “Su içene yılan bile dokunmaz” der. Ama yılan, soğuk, biraz tehlikeli de olsa gariban bir hayvandır. Bugün su içenlere dokunmak için planlar, projeler geliştirenler; bunun için sermaye koyup uzmanlar istihdam edenler, insanlık için en zehirli yılandan bile daha tehlikelidirler.
Konunun önemine dikkat çekmek için gazetemiz, cuma günü, “Su hayattır satılamaz!” başlığı ile bir ek çıkardı. Ve zaten gazetemiz, uzunca zamandan beri gündeminde olan “su sorununu” bu forum nedeniyle daha bir öne çıkaracaktır. Dahası, tekelci firmaların insanlık düşmanı girişimlerine karşı “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu” alternatif bir forum yapıyor. Bu forumun etkinlikleri de elbette yakın takibimizde olacak.
Ancak şu çok açık ki; “suyun ticarileştirilmesi”, “suyun özelleştirilmesi” merkezli olarak geliştirilen politikalar; su gibi insanın ve doğal yaşamın en temel gereksinimini kâr konusu yapmayı, sadece parası olanların yararlandığı bir ticarete dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu da en hafifinden insanlık düşmanı bir girişimdir.
Türkiye “suyun ticarileştirilmesi” girişimlerinde en önde olan ülkelerdendir ve su forumunun üyelerinin yüzde 13’ünün Türkiye’den olması; İSKİ, DSİ gibi kurumların “su forumunun üyeleri” olması, herhalde uzun uzun düşünülesi gereken bir konudur. Elbette sadece düşünmenin de aşılarak, mutlaka tutum alınması gereken bir konudur. Bu tablo bile kendi başına, “suyun ticarileştirilmesine karşı mücadele”nin en çetin geçeceği ülkelerde birisinin Türkiye olacağı anlamına gelmektedir.
AKP’li belediyelerin, AKP’li bakan ve bürokratların Dünya Su Forumu’nun böylesi militan savunucuları olmaları, bu parti çevresindeki kapitalistlerin bu alandaki yağmaya çok özel hazırlandığını da göstermektedir.
Su mücadelesi hayat mücadelesidir!
Su kaynaklarının giderek kıtlaşması, karşısında iktisatçılar ve diplomatların; dünyanın yakın geleceğinde, ülkeler arasında büyük su savaşları olacağı tahminlerine yol açmaktadır. “Küresel ısınma”yla bağlantılı gelişmeler bu tahminleri doğrular mahiyetteki belirtileri güçlendirmektedir. Ama pazartesi günü İstanbul’da toplanacak olan Dünya Su Forumu’nun gündemi ve amaçları göstermektedir ki, bu savaş ülkeler arası bir savaşa varmadan önce; her ülkede, suyu içme, temizlenme ve sulama gibi en hayati ihtiyaçları için kullanan halk yığınlarıyla, suyu ticari bir mala dönüştürmek isteyen kapitalist firmalar arasında büyük mücadeleler olacaktır!
Bu yüzden de sorun; büyük su firmaları ve onların arkasındaki yerel merkezi yönetimlerle suyun satılamayacağını savunan bir avuç aydın ve kimi meslek örgütleri arasındaki bir sorun değildir. Tam tersine; sorun, tekeller ve her soydan uşaklarıyla; sendikalar, emek örgütleri ve her yaştan insan yığınları arasındaki bir mücadele sorunudur. Bunun içindir ki herkes, sorunun gerektirdiği ciddiyetle mücadele saflarında yerini almalıdır. Aksi halde, bundan önceki özelleştirmelerde olduğu gibi geç kalınacaktır. Daha kötüsü; suyun ticarileştirilmesinin sonuçları herhangi bir özelleştirmeyle kıyaslanmayacak kadar vahim olacaktır. Çünkü bu mücadele, hem ahlaki hem de fiziki olarak insanlığın varlık yokluk mücadelesidir!
İHSAN ÇARALAN

Evrensel'i Takip Et