16 Mart 2009 01:00

EVRİM/DEVRİM


Burjuvazi akıllılığını över durur. Sözcülerine bakılırsa en akıllı odur. Akıl onun içindir. Geri kalan herkes aptaldır. Akılsızdır. Dolayısıyla hem fabrika ve işletmeleri hem de devletleri yönetme yeteneğinde olan burjuvazidir.
“Cahil işçi” bir şeyden anlamaz burjuvaziye göre. Fabrikayı da göçertir, devlet işlerini de. Ne fabrika ne de devlet işçilere emanet edilemez. Zaten bunun için olmalıdır ki, ne Meclis’te ne de burjuva partilerin yönetimlerinde tek bir işçi bile bulunmaz. Gerçek neden örgütsüzlüktür. Örgütsüz olunca zorunlu olan paraya da sahip olmamasıdır. Bir de işçinin gerçek cahilliğindendir: Burjuva propagandaya kanıp gerçekten yönetemeyeceğini ve ancak burjuvazinin yönetebileceğini sanır.
Oysa burjuvazi laf kalabalığına getirip, yönetebildiğini, yönetme yeteneğinde olduğunu yutturmaya çalışır. Okumuş yazmıştır ya! Gezip dolaşmaktadır, görüp öğrenmektedir ya! Ve parası vardır, sözüne değer verilmektedir ya!
İşçiler ise tıkıldıkları işçi mahallelerinin dışına bile çıkamayacak kadar parasız pulsuz bırakılmış, çalışmaktan bitkinleştirilmişlerdir. Ne sosyal bir yaşam ne doğru dürüst bir eğitim. Hastaneye gitme imkanları bile ellerinden alınmıştır. İzbe işyerleri, soğuk, yağmur alan bekar odalarında beşer onarlı ya da tek bir odada aile yaşamı.. Burjuvazi işçinin yeteneklerinin gelişmemişliğine güvenir. İşçiye dayattığı hayvanca yaşam koşullarından başını alıp kendine gelemeyeceğine inanır. Ve yüksekten atar. Aşağılamalarını dayatır. Hele neoliberal pervasızlık döneminde aşağılamaları dizgininden boşanmıştır. Bilmezliği, cahilliği, yeteneksizliği bir yana işçi yoktur bile! Üretici bile değil yalnızca tüketicidir!
Şimdi bütün bu burjuva aşağılama edebiyatının değersizleşme günleridir.
Nereden nasıl gelindiyse gelindi, bu bile önemli olmadan, gelinen yer herkesin gözü önündedir. Başbakan ne derse desin, “teğet geçti” ya da başka bir güzelleme.. Gerçeklerin acısını işçi yaşamında sınamaktadır. Emeğiyle geçinmeye çalışan halk çöküntüyü yaşamaktadır. İşsizliğin bini bir paradır. Sefalet dayanılmaz boyutlara tırmanmaktadır. Düpedüz açlık kapıdadır.
Bazı fabrikalar mesai yaptırmaktadır, ama birçoğu şimdiden kapısına kilit vurmuştur. Ya tamamen kapanmıştır ya da kısa çalışma temposundadır, bir hafta çalışmakta üç hafta ücretsiz izin yaptırmaktadır.
Bugünkü tıkanmaya, bu batağa “cahil işçi”nin getirmediği kesindir. O anlı şanlı ve çok bilmiş burjuvazi ve adamları, o burjuva politikalarıyla bugüne gelinmesinde üstlerine düşeni yapmışlardır.
Burjuvazi ne akıllı ne de yeteneklidir! Ama sadece tek tek burjuvaların aptallığı, akılsızlığı ve yeteneksizliğinde değildir sorun. Burjuva sistem, kapitalizm akıl-dışıdır. Burjuvazi, kapitalizmin geliştirdiği devasa üretici güçleri, binlerce işçiyi doldurduğu fabrikaları, akıl almaz hızla gelişen bilim ve tekniği, ama en başta üretken insanı, bunca toplumsallaşmış emeği, emekçileri koştuğu toplumsal üretimi yönetme yeteneksizliğini dışa vurmuştur. Mülk edinmenin özel kapitalist biçimi, emeğin ve üretimin bunca toplumsallığı karşısında iflas etmiş, dikiş tutturamamaktadır.
İlk kez ütopik sosyalist Fourier tanımlamıştı: “Uygarlıkta yoksulluk bolluktan doğar!” Bu denli akıl-dışı sistem olur mu? Bir dolu fabrika vardır, ama kapanmış çalışmamaktadır. Binlerce araba, beyaz eşya vb.. üretilmiş, satılamamaktadır; çünkü halkta alacak para yoktur. Öte tarafta, çalışabilseler ellerine para geçecek, karınlarını doyuracak ve malları az-çok alabilecek milyonlarca işçi işten çıkarılmıştır, işsizdir. Tarım ve köylü çökertilmiştir. Kapitalizm akıl-dışıdır. Burjuvazi, bunca gelişkin üretici güçleri yönetme yeteneğinde olmadığını kanıtlamıştır. Kurduğu sistem gözlerimizin önünde çökmekte ve burjuvazi, en akıllıları bir çare geliştirememektedir. Ne en bilmişlerinin olduğu ABD’de ne Türkiye’de!
Ne varsa işçide vardır. Gelecek ancak onun olabilir. Bir eksiği kendine güvensizliğidir. Bir diğeri, güvensizliğinin de nedeni olan örgütsüzlük ve dağınıklığı. Giderilebilir şeylerdir.
MUSTAFA YALÇINER

Evrensel'i Takip Et