18 Mart 2009 01:00

Gazetecilerle darbe toplantısı


İnternet dergisi Tempo 24, Balbay’a ait olduğu ileri sürülen günlükleri yayınladı. Gazete ve televizyonlarda çok geniş yer bulan günlüklere, ‘ikinci darbe günlükleri’ benzetmesi yapılıyor. Balbay’a ait olduğu söylenen günlüklerde, 10 Şubat 2004 tarihinde aralarında Balbay’ın da bulunduğu bir grupla dönemin jandarma genel komutanı Şener Eruygur’un yaptığı görüşmeye dair notlar yer alıyor.
Söz konusu günlükler, soruşturma makamlarının kayıtlarına göre “Balbay’a ait Casper marka dizüstü bilgisayar içerisinden çıkan hard diskinde yapılan incelemede” görülen farklı kaydedilmiş dosyaların birleştirilmesiyle oluşturuldu. Notlarda “darbe girişimi” konusunda, daha önce Nokta dergisince ortaya çıkarılan “Sarıkız” ve Ayışığı” planlarında da ön sırada yer alan (dönemin) jandarma genel komutanı Şener Erguygur’un adı öne çıkıyor.
Ergenekon soruşturması kapsamında ikinci kez gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Balbay’ın ilk gözaltı gerçekleşmeden önce bilgisayarından sildiği günlüklerin çözüldüğü ve bu günlüklerdeki bilgiler nedeniyle tutuklandığı iddia ediliyor.
ERUYGUR-GAZETECİ TOPLANTISI
Metne göre içinde Balbay’ın da bulunduğu bir grup gazeteci, Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesisleri’nde dönemin jandarma genel komutanı Şener Eruygur’la sohbet ediyor. Sohbette öne çıkan bölümler şöyle:
ŞE- Arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... Hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... - -Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?
ŞE- Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... Toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım...
- Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela...
ŞE- Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız; ülke batıyor, size söyleyeyim... Her şey kayıp gidiyor... Ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey...
- Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara, (bir numara denilen kişinin Hilmi Özkök olduğu iddia ediliyor) ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... Önce orada bir şey yapmak...
ŞE- Öyle mi görüyorsunuz?..
- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. İnanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor...
ŞE- Nasıl konuşuyor?
- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor...
ŞE- Bütün bunlar söyleniyor öyle mi? Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... Öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99’a uymak zorunda. Uyar...
- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir Genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... O yok, o kalmadı... O zaman da her şey havada kalıyor... Siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz?
ŞE- Söylüyoruz... İnanın en açık şekliyle söylüyoruz...
- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musunuz?
ŞE- Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır... O hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum... (İstanbul/EVRENSEL)

‘BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK...’

Fatih ve Şenel’le Şeraton’da sohbet
- Yav biz bu işi 28 Şubat’ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık; bir, Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu’nu dahi. Müsteşarları bulmak zordu, onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükümet devrilsin ondan sonra dedi...
Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor.
Bugün durum çok kötü. Çok... Bir numara teslim olmuş durumda. Bunun lamı cimi yok.
Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar.
Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.

DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR

“15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla ATEŞ(AA), Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet TİMUR(NT), Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA(DA) ile öğle yemeği
AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi Meclis. önce Meclis’in bu konuda duyarlı meclis olması lazım...
DA- Bu meclis mi komutanım
AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis’in laiklik konusunu artık tartışılır hale getirmekten çıkarması lazım.
NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.
Soru- Herşey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar
AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK’ye sızmaya çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran’ın durumu belli, Suriye’yi biliyoruz, laiklik çok önemli...
DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna...
AA- (Gülümseyerek) Sen beni kötü yola iteceksin...
NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde söylüyorsunuz...
AA- Evet, MGK’de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları.

Evrensel'i Takip Et